93 Muhaciri Başıbozuk Lazlar

0
3170

Halk arasında 93 Harbi olarak da bilinen 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı ile o dönemin Lazistan Sancağı’nın doğu kazalarından pek çok muhacir sonraki 15 yıl boyunca ata topraklarını terk ederek, Osmanlı ülkesinin çeşitli vilayetlerine kimi zaman kitleler, kimi zaman küçük gruplar halinde yerleştirildiler. Batum Muhacirleri ya da 93 Muhacirleri denen bu grupların kahhar ekseriyetini Çürüksu ve Batum dolaylarından göç eden Müslüman Gürcüler oluşturuyordu. Bu Gürcü muhacirler hakkında Murat Kasap Bey’in çok değerli çalışması “Osmanlı Arşiv Kayıtlarında 93 Harbi Batum Muhacirleri” adı altında Kültür Bakanlığı ile Gürcistan Dostluk Derneği’nin iş birliği ile yayımlandı. Murat Bey bildiğim kadarıyla bu çalışmasını sonlandırmamış henüz, konu hakkında çalışmaları devam etmekte.

Bu muhacerette Kafkasya’dan gelen ikinci en kalabalık grubu Lazlar oluşturuyordu. Savaşla birlikte Lazistan Sancağı’nın Rusya elinde kalan doğu kazaları ve merkezi Batum civarında yerleşik olan Lazlar da bölgeyi terk etmişler ve Düzce, İstanbul, Yalova, İznik, Sapanca başta olmak üzere Marmara Bölgesi’nin değişik köy ve kasabalarına yerleşmişler.

Bu dönemde ne kadarlık bir Laz nüfusunun Lazistan’ı terk edip Marmara Bölgesi’ne geldiklerine dair değişik kaynaklarda farklı rakamlar vardır. Mc. Carthy (Ölüm ve Sürgün, TTK, Ankara 2011) 1882’ye kadar yaklaşık 40 bin Laz’ın Osmanlı ülkesinin elinde kalan topraklarına yerleştiğini söyler. Fuat Dündar da İttihat ve Terakki’nin Müslümanları İskân Politikası (1913-1918) adlı eserinde aynı rakamı aktarır.

Halkın neden bölgeyi boşalttığı, Osmanlılar ve Ruslar arasındaki pazarlıklar, 93 Harbi sonrasındaki “Lazistan Kıyamı”, propagandalar vs. gibi konuları bir kenara bırakalım. Bunlar gerçekten her biri ayrı bir tez konusu olacak konular. Ben bu dönemde adı geçen bölgeden ayrılan Lazların nüfusunu çok kaba bir şekilde tespit etmeye çalışacağım. Şöyle ki, muhacirlerin göç etmek suretiyle ayrıldıkları köyler aşağı yukarı bellidir. Bunlar dönemin Gönye kazasına bağlı Çxala (Borçka – Düzköy ve civarı), Beğlevan (Borçka-Güreşen köyü ve civarı) ve Makriyal köylerinin bütünüdür. Hatırlayalım ki, Rus-Osmanlı sınırı bu tarihte Kopmuş Burnu olarak belirlenmiş ve Liman köyü Rusların ve Azlağa (Esenkıyı) köyü Osmanlıların elinde kalacak şekilde Lazistan ikiye bölünmüştü.

Bu köylerin savaş öncesine ait 1876-77 tarihli Trabzon Vilayeti Salnameleri’ndeki nüfusları ile Rus idaresine geçtiği döneme dair B. Liskovskiy’in 1887 tarihli Çorokhsky Kray (“Приложенія 1. Списокь населенныхъ мѣстъ Чорохскаго края”, Чорохскій Край (Боенно-статистическій очеркъ) Выпускъ 1, Тифлисъ 1887) adlı incelemesindeki verilere göre nüfusları ve nüfus farkları şöyledir (her sayımda sabit olarak sadece erkek nüfus verildiği için kıyaslama bu nüfus üzerinden yapılmıştır):

1876-7 Salname

1887 Çorokhsky Kray

Hane

Erkek

Hane

Erkek

Kadın

Toplam

Fark

Çxala

Başköy

56

193

2

13

22

35

-180

Dakvara

47

196

14

22

20

42

-174

Düzköy

132

425

101

206

203

409

-219

Kostanet

62

120

9

15

16

31

-105

Makret

51

153

26

60

48

108

-93

Mamanat Ulya

44

177

41

88

74

162

-89

Mamanat Sufla

24

127

30

59

68

127

-68

Pançuret

16

26

13

30

21

51

+4

Çat

26

75

22

54

42

96

-21

Beğlevan

Beğlevan

120

280

11

36

34

70

-244

Katapxia ve Buldixet

35

250

33

75

85

160

-175

Oxordia ve Bakuzen

100

300

12

27

23

50

-273

Sucuna

100

230

2

6

13

19

-215

Skuruça

3

9

10

19

Yeni Mahalle

25

70

11

21

22

43

-49

Arçvet ve Çkadit

20

120

2

10

6

16

-110

Susxiba

45

230

19

25

27

52

-190

Murkvet

5

15

13

28

Başköy

50

140

-132

Nedzia

3

8

9

17

Gidreveti

20

65

16

25

26

51

-40

Makriyal

75

180

73

193

199

392

+13

Sarp

30

130

31

107

85

192

-23

Toplam

1.078

3.487

479

1.104

1.066

2.170

-2.400

 

Buna göre 1876’da adı geçen köylerdeki hane sayısı 1.078 iken bu sayı Rus egemenliğinde 1887’de %55,5 azalarak 479’a gerilemiştir. Aynı şekilde erkek nüfus da 3.487 iken %68,3 azalarak 1.104’e gerilemiştir. Her iki kayıt arasındaki erkek nüfus farkı -2.383 olarak gerçekleşmiştir. Sadece Makriyal köyünde 13 ve Pançuret köyünde 4 olmak üzere erkek nüfusta 17 kişilik bir artış olmuştur.

Şu halde 1887 yılında muhtemel erkek nüfusun 3.500 civarında olduğunu ve bölgeyi terk eden muhacirlerin toplam nüfusun %68,5’ine denk geldiğini tahmin edebiliriz. Kadın nüfusunu da erkekler kadar kabul edersek göç eden nüfus 7.000 civarı olacaktır. Bu göçmenler içerisinde az da olsa Hemşinlilerin ve Gürcülerin de bulunduğunu kabul etmemiz gerekir. Bununla beraber, göçlerin kitlesel olmamakla birlikte, XX. yüzyılın başlarına değin devam ettiğini, bu göç dalgasına az da olsa Arhavi’nin Orç̆i (eski Ortacalar bucağı) halkı ile Hopa’nın işgale uğramamış köylerinden kişilerin de katıldığını söyleyebiliriz. Ancak her halükarda bu nüfusun iddia edildiği gibi 40 bin olmasına imkân yoktur ve yukarıdaki veriler göz önünde tutulursa bu rakamın en çok 8.000 en az ise 5.500 civarı olabileceğini söyleyebiliriz.

93 Muhaciri Lazların şimdiki nüfuslarını bilmiyoruz, ancak 1888’de Hopa-Atina arası nüfusun 5.439 hanede 27.984 olduğunu, bu nüfusun 1927’de 71.943, günümüzde ise 198.667’si Rize ve Artvin illeri dışında, 177.038’i ise bu iller içerisinde olmak üzere toplam 375.000 civarı olduğunu söyleyebiliriz. Yani Lazların geleneksel olarak yaşayageldikleri kazaların nüfusu 132 yılda 13 kat artmıştır. Buna göre 93 Harbi sonrasında göç etmek durumunda kalan Lazların nüfusu günümüzde (7.000×13) 91.000 civarı olacaktır.

Bu muhacirler günümüzde kendilerine Batum Muhaciri diyorlar. Buradan da hareketle Batumlu olduklarını, Batum’dan geldiklerini iddia edenler de var, ama aslında bu kişilerin Batum şehri ile herhangi bir ilişkileri yok. Bu göçler yaşanırken Batum şehri ve civarı Gürcü yerleşimleriydi. Batum’da ticaretle uğraşan Lazlar vardı tabii, sancak merkezi Batum olduğu için Laz kökenli devlet memurları da Batum’da bulunabiliyorlardı, ancak bu kişiler Batum’un yerlisi değildi. Bu kişilerin Batumluluğu, şimdiki Ardeşenli, Pazarlı, Fındıklılı Lazların Rizeliliğine benzer; idari olarak Rize iline bağlı oldukları için Ardeşenlilerin “Rizeliyim” demeleri gibi.

Son olarak Batum Muhacirleri’nin yerleştirildikleri yerlerde coşkuyla karşılanmadıklarını da belirteyim. Buralara gelen Lazlar geçim sıkıntısı yaşadılar, bilmedikleri bu coğrafyalarda tarım yapamadılar ve devletten de yeterince yardım göremediler. Bunun üzerine çeteleştiler ve çevre köylere baskınlar yaparak bazı yağma ve gasp olaylarına karıştılar. I. Dünya Savaşı’na kadarki dönemde Laz başıbozukların eşkıyalıkları bölgeyi kasıp kavurdu, Lazlar eşkıyalıkla anılır oldu. Bu şöhretleri günümüze değin ulaşmıştır.

Ahmet Şerif Anadolu’da Tanin adıyla derlenen seyahat notlarında, Akçakoca’da yerli halk ve muhacirler arasındaki ilişkilere ve “Türklerin” “Lazlara” bakışına dair bazı ipuçları verir. Ahmet Şerif, 1913-1914’te gerçekleştirdiği Adapazarı-Bolu gezisinde, muhacir Lazlar ve Gürcüleri birlikte anar ve şöyle der:

Nüfusça beşinci derecededir. İşleri güçleri ile uğraşırlar. Kendileri; yine kendilerinin jandarması, zabıtasıdır. Çerkes ve Abazalar, bunlara istedikleri gibi, diş geçiremez, hayvânlarına saldıramazlar.
Lâz ve Gürcülerin, yine Türklere fenâlığı dokunuyor. Bunlar çalışkan ve çiftçidirler, her nedense kendi yerlerine kanâat etmiyerek, komşuları Türklerin arâzîsine tecâvüzde zarar görmüyorlar. Hükümetin, bu konuda, Türkleri koruyamadığını, Lâz ve Gürcülerin saldırısına uğrayan Suncuk, Ballar, Osmanca gibi Türk köyleri halkının, köylerini terk ederek, kasabaya ve diğer köylere dağılmalarından anlıyoruz. Demek ki, biçâre Türk, tarlasından, toprağından da emîn değildir.

Günümüzde Batum Muhaciri Lazlar başta dilleri olmak üzere Lazistan’dan getirdikleri pek çok kültürel unsuru korumayı ve kuşaklar boyunca aktarmayı başardılar. Bununla birlikte yerleştikleri bölgenin ekonomik, tarımsal, mimari ve folklorik boyasına da boyandılar. Beğlevan’da (Güreşen köyü) neredeyse unutulan Beğlevan diyalektini Yalova’nın, Sapanca’nın köylerinde duyabilirsiniz. Yerel kelimelerle zenginleşmiş bir Çxala diyalekti Kabalak’taki çocukların dilinde hala akıcı bir şekilde kullanılır. Diğer göçmenlerle, yerel halklarla kaynaşmış bu kitle, günümüzde Lazcanın ve Laz halkının kültürel olarak oldukça zengin ve nevi şahsına münhasır bir kesimini oluşturur.


Sayı: 2020 05
Yayınlanma Tarihi: 2020-05-01 00:00:00