Çerkes Kadınları

0
551

(……) Konuk olduğum evde çok iyi ağırlanmıştık. Ben de evin sahibine, hanımına teşekkür edip edemeyeceğimi sordum. Yanıt olumluydu. Hanımlar beni kabule hazırlanırken biz de bahçeyi dolaştık. Burası evvelce gördüğüm Çerkes evlerine benzer, fakat daha büyük çapta ve daha geniş alan üzerine kurulmuştu… 

Bütün evlerde her türlü malzeme, ev sakinleri tarafından imal edilmekteydi. Kadınlar özellikle şeffaf bir kumaş dokurlar, ayrıca flanel kumaş, yamçılar, eyer yastıkları, ketenliler, ceketler, ayakkabılar, dantel, kılıç, tüfek ve tabanca kılıfları gibi şeyleri büyük bir ustalıkla imal ederlerdi. Hommer’in masallarındaki prensesler gibi Çerkes kadınları da bu gibi işleri maharetle başarırlar. Sözünü ettiğimiz işleri başarıyla yapmak soylu kadınları hizmetkarlardan ayıran bir ayrıcalıktı. 

Bir saat bekledikten sonra evin hanımının (prensesin) huzuruna kabul edildik. Arkasından yürüdüğüm arkadaşım (M. Tausch) bana kendisinin her yaptığını taklit etmemi ve hanımların törelerini bozmamaya dikkat etmemi söyledi. 

İçeriye girdiğimizde bütün hanımlar ayağa kalktılar. Sırayla duvarın kenarından onları selamladık. Biz oturur oturmaz prensesler de sedire oturdular. Nedimelerden on kadar kadın arkada ayakta duruyorlardı. Ana prenses elli yaşlarında, güzel ve zeki görünümlü bir kadındı. Giydiği önü açık uzun elbise, Türk entarisi gibi göğsünden beline kancalarla tutturulmuştu. Bacaklarında geniş çizgili ve şalvar tipi bir pantolon bulunuyordu. Başlarında geniş ve beyaz bir başörtüsü bulunmakta ve bunun altında mendil gibi başka bir örtü saçlarının büyük bir kısmını örtmekteydi. 

Prensler ve silahşörlerin genç hanımları, tuvalet ve giyimlerine daha düşkündü. Şeffaf başörtülerinin altında, siyah marokenden ve gümüş savat süslerle kaplı (küçük fes gibi) bir takke giyiyorlardı. Bunun yanında saçları uzun parça örgüler halinde aşağı doğru sarkmaktaydı. Başlarındaki başlıklar altı ayrı renkte kumaştan yapılmış, karpuz dilimi şeklinde kesilmiş olup kenarları dantelli idi. Aşağı sınıftan kızlar sade ve yuvarlak başlıklar takmışlardı. İki genç prensesin sadece güzellikle kalmayıp aynı zamanda çok hoş simaları ve halleri olduğunu saptadım. Büyüğünün adı Guaş ve küçüğünün ise Çapsin idi. Çerkeslerde her ismin bir anlamı olurmuş. Ama bu isimlerin anlamını hatırlamıyorum. 

Bu arada M. Tausch’un prenseslerle samimi konuşması dikkatimi çekti. Bana her yaptığımı taklit et dediğinden ne yapacağımı sordum. O, bana zamanla samimiyet kurarak sohbetlere karışabileceğimi söyledi. İlginçtir ki, bu ülkede kızlar Avrupa’daki gibi çok serbestti, erkeklerle toplum içinde rahatça konuşurlardı. Bu, Kafkaslar’da beni en çok etkileyen şeylerden biriydi. Sonra izin istedik. Ana Prenses bir dostluk gösterisi olarak elini uzatıp elimi sıktı ve hayırlı yolculuklar diledi… 

* Şövalye Taitbout De Marigni’ 1800’lü yıllarda Kafkasya’ya yaptığı ziyarette yaşadıklarını ‘Çerkesya Seyehatnamesi’ adlı eserinde yazmıştır. Yukarıdaki parçada Şövalyenin Çerkes Kadınları ‘ile ilgili izlenimlerini okuyacaksınız. Eser 1996 yılında Nart Yayıncılık tarafından ‘Çerkesya Seyahatnamesi’ adıyla basılmıştır. 

  

Sayı : 2005 12