13 Ekim’de Nalçik’ten başlayan olaylar tüm dünyanın gündeminde yer almış ve büyük şaşkınlık yaratmıştır. Dünyanın önde gelen haber ajansları ilk etapta olayları, Şamil Basayev ve ona bağlı Çeçen savaşçıların eylemi olarak duyururken gelişmelerin haberlerini çok yüzeysel olarak vermekle yetinmişler ve kısa süre içinde de gündemlerinden kaldırmışlardır. Kısacası batı olayla fazla ilgilenmediği gibi Türkiye’deki milli basın da bu olayı batılı ve Rus kaynaklarından aldıkları haberlerle çok yüzeysel olarak geçiştirmiştir.
Olayların gelişiminde dikkati çeken husus, bu güne kadar Budenovsk, Pervomorskoye , Moskova tiyatro binası ve Beslan baskınlarında gafil avlanan ve büyük bir beceriksizlikle yüzlerce sivilin ölmesine neden olan Rus özel kuvvetlerinin, bu defa gafil avlanmadıklarıdır. Terör uzmanlarının görüşü Polise önceden bilgi sızdığı yönündedir.
Olayların başlaması ile birlikte gündemimize giren “YARMUK”, “JAMAĞAT” isimleri hakkında edindiğimiz bilgiler şunlardır: Nalçik baskını, Çeçenistan’da üstlenmiş Şamil Basayev başkanlığındaki İslaıni Cihad örgüt ağının tüm Kuzey Kafkasyayı içine alacak şekilde yayılmaya çalıştığını göstermektedir. (Birleşik İslami Savaş Cemaati=United Islmıic Combat Jamaat) YARMUK örgütü Kabardino-Balkar Cumhuriyeti şubesi olarak 2004 yılında Beslan baskınında ve Nalçik’teki Anti-Narkotik kontrol İdaresi binasına yaptığı saldırılarla adını duyurmuştur. Örgüt lideri (emir) Muslim Atayev (kod adı- Seifullah) 2005 Şubat ayında Rus emniyet güçlerince öldürülmüştür. Yerine Rustam Bekanov (aynı kod adı “Seifullah’ı almıştır) örgüt emiri olmuş ancak o da iki ay sonra öldürülmüştür. Olayların gelişimi Rus emniyet teşkilatının örgütü çok yakından takip ettiğini göstermektedir. Nitekim, Basayev’in yardımcılarından ve lngush Cemaati lideri llyas Gorchkanov’da bu arada öldürülmüştür.
“JAMAĞAT”, islami cihad örgüt ağının bir milliyetçi boyutunu oluşturmaktadır. Karaçay-Balkar milliyetçi-islamcı grup olarak Karaçay-Çerkesk Cumhuriyetinde örgütlendiği ve Kabardino Balkar’da ayrı bir Balkar Cumhuriyeti kurmaya çalıştığı belirtilmektedir.
Nalçik olaylarında hangi örgütün nasıl bir rol oynadığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak bilinen gerçekler, Kuzey Kafkasya da Milliyetçi-islamcı akımların örgütlendiği ve bu örgütlerin El Kaide örgütü ile bağlarının olması ve yardım almalarının da muhtemel olduğudur. Keza, Khattab, Abu Walid gibi Arap kökenli teröristlerin Kafkasya’ya geldiği veya bir çok Kafkasyalı gencin din eğitimi adı altında Arap ülkelerine götürülüp eğitildiğidir. Kısacası Uluslararası İslami Terör örgütleri Kuzey Kafkasya’yı Afganistan’laştırmaya çalışmaktadır. (Burada “İslami Terör” deyimi ile İslam adına Cihad için hareket ettiğini iddia eden aşırı fanatiklerin yarattığı terörü kast ettiğimizi, barışı ve eşitliği savunan gerçek inançlılarla hiç bir alakalarının olmadığına inandığımızı belirtmekte yarar görüyoruz.)
Olayların gelişimi ve aktörleri hakkında edindiğimiz bilgileri kısaca paylaştıktan sonra Kuzey Kafkasya’daki gelişmelerle ilgili tespit ve görüşlerimizi paylaşmak istiyoruz.
Şu andaki tartışmalara baktığımızda haber olarak alman çelişkili bilgileri bir tarafa koyarsak çoğu yaklaşımların ideolojik olduğunu ve bu nedenle objektif bir şekilde gelişmeler analiz edilmeden kavga edildiğini görüyoruz. Örneğin olaya sadece “din” penceresinden bakanların yapılan saldırıları, yolsuzluklara, haksızlıklara, camileri kapatan din düşmanı yönetimlere başkaldırması olarak tanımlayıp, saldırganları haklı, ölenleri “şehit”, öldürülenleri de “kafir” olarak değerlendirdiğini görüyoruz. Aynı şekilde dar “laik ve demokrat”‘ penceresinden bakanların da yapılan saldırıları “islami terör” ve saldırıyı yapanları” öldürülmeyi hak etmiş teröristler” olarak tanımladıklarını görüyoruz. Buna başka görüşleri de katmak mümkündür. Şu anda toplumumuzda Nalçik olayları ile ilgili kavgalar genelde bu tür tanımlama ve algılama farklılıkları sonucu acımasız ve hoş görüşüz bir görünümdedir.
Ancak bu tür olayları tek bir nedenle izah etmek kolaycılığına kaçmadan tüm etkenleri göz önüne almak gerekir. Toplum adına siyaset yapmak duygusal olmadan olaylara objektif bakmayı, doğru kavramayı ve ona göre strateji uygulamayı gerektirir. Bu aşamada fikir tartışmalarının olması doğaldır ve olumlu sonuç için gereklidir de. Doğal olmayan fikri tartışıma yapamadan kavga etmek ve toplumu bölmektir. Çerkeş toplumunun en büyük örgütü KAFFED olarak bizim tavrımız daima kavgadan-savaştan uzak, tartışmaya açık, toplum yararına politikalar üretmeye ve yürütmeye çalışmaktır.
Kafkasya’da genel bir durum tespiti yaparsak öncelikle Kuzey Kafkasya’nın Sovyet dönemi sonrasında Rusya Federasyonu içinde en geri kalmış fakir bölgeler olduğunu ve SSCB sonrası tüm BDT ülkelerinde olduğu gibi Kafkas Cumhuriyetleri de dahil RF’na bağlı birimlerde de eski komünist elitin yönetimlere hakim olduğunu, bu ülkelerin tümünde yönetim tarzının da devlet-mafya işbirliği ile devlet malının paylaşılması, yakın çevrenin zengin edilmesi üzerine kurulu olduğunu görürüz. O nedenledir ki. Kabartay-Balkar’da geçmiş yönetim, Balkar azınlığı mutlu edemediği gibi Adige çoğunluğunu da memnun edememiştir. İlaveten, Çeçenistan savaşı ile birlikte Kafkasya da bir güvensiz ortam oluşmuştur. Rusya ise her zaman yumuşak karnı olarak gördüğü Kafkasya’yı kontrol altında tutabilmek için her türlü gerekçeyi kullanmıştır.
Rusya Federasyonu merkezinin eskiye özenle güçlü merkezi yönetim oluşturma adına Moskova’nın çıkarlarını hep ön planda tuttukları bir sır değildir. Kuzey Kafkasya’ya bakıştan ise tümüyle güvenlik ve kontrolü ön planda tutar şekilde gelişmiştir. Bölgenin ekonomik gelişimini sağlayacak politikaları üretmek yerine oluşumuna destek verdikleri başarısız yönetimlere destek vermek, yerli halkların gelişmesini engellemek ve karşı çıkanlara da ön yargılı yaklaşma politikalarını uygulamışlardır. Çeçenistan da savaş kurallarını, en doğal insan haklarını ihlal etmekten kaçınmamışlar ve Aslan Mashadov gibi bir lideri yok ederek tüm diyalog imkanlarını ortadan kaldırmaktan çekinmemişlerdir. Tüm bu olumsuz uygulamalar RF’nin bilinçli bir şekilde yürüttüğü Kafkasya politikaları mıdır, yoksa yöneticilerin yanlış kararları ve uygulamalarının bir sonucu mudur, bunun cevabını vermek son derece güçtür. Ancak bir gerçek vardır ki Vlademir Putin ile başlayan bir yeni Sovyetleşme dönemi yaşanmaktadır. Yani tüm otoritenin merkezde toplandığı, federal cumhuriyetlerin nispi bağımsızlıklarının giderek sınırlandırıldığı bir yönetim biçimi adım adım uygulanmakta ve bunun için her fırsat değerlendirilmektedir.
Kafkasya yeni soğuk savaşın çatışma alanlarından birisidir ve Rusya ile Amerika arasındaki bilek güreşi bizim insanlarımız ve topraklarımız üzerinden yapılmaktadır.
Ata yurdu güzel Kafkasyamızı şu anda büyük bir çok tehlikeler beklemektedir. Bu da savaş, terörizm, yıkım, ümitsizlik, islami aşırılıklar, daha fazla da terörizm ve tekrar savaş girdabının oluşmasıdır. Kafkasya bu girdaba kapıldığı anda elimizde Karadeniz kıyılarında olduğu gibi hiç bir şey kalmayacaktır. Tüm Kafkaslılara düşen en önemli görev olaylara sükunetle yaklaşarak sorunları tespit etmek, uzlaşmak, bilinçli görev bölümü yapmak ve dayanışmaktır. KAFFED olarak tüm toplumumuzu sağduyulu olmaya çağırıyoruz. Bu yazımızda ifade ettiğimiz görüşlerde eksikler olabilir, yanlışlar da olabilir. Yapmak istediğimiz ortaya Kafkasya ile ilgili bir resmi objektif olarak koymak ve toplumumuzu bu yönde düşünmeye, katkıda bulunmaya teşvik etmektir.
Kafkas Dernekleri Federasyonu -KAFFED
Sayı : 2005 12
Yayınlanma Tarihi: 2005-12-01