Yüz yıllık demokratik eğitim-bilim çalışanları mücadelesinin mirasçısı Eğitim-Sen tüzüğündeki en temel insan hakkı ve pedagojik gerçeklik olan ‘anadilde öğrenim’ maddesi nedeniyle, MGK’nın gizli yazısıyla, iki yıl tehdit altında tutulmuştu. Kapatılmaktan tüzüğünde yaptığı değişiklikle kurtulan Eğitim-Sen’li emekçiler Örgütlü Toplum, Demokratik Türkiye, İnsanca Yaşam’ talebiyle Eğitim-Sen’li emekçiler 24 Kasım’da bir yürüyüş başlattı.
Türkiye’nin dört bir yanından harekete geçerek ‘Eğitimcilerin Büyük Yürüyüşü’nü gerçekleştiren eğitim emekçileri;
- Demokratik Anayasa
- Grevli toplu sözleşmeli sendikal hak
- Çalışma yaşamının demokratikleşmesi
- Ek ders ücretlerinin arttırılması
- Hizmetli, memur, Yurt-kur ve üniversite çalışanlarına eğitime hazırlık ödeneğinin ödenmesi
- Sözleşmeli değil, kadrolu çalışma
- Araştırma görevlilerinin üniversite tazminatından yararlanması ve kadrolu çalışmak.
- Herkese nitelikli, parasız, anadilinde eğitim
- Anaokulundan 5. sınıfa kadar tüm öğrencilere günlük süt hakkı.
Tüm çocukların yılda 2 kez sağlık taramasından geçirilmesi talepleriyle 24 Kasım’da alanlardaydı.
Ne var ki, Ankara Valisi emekçileri Ankara’ya sokmayacağını ilan etti. Bu şekilde Anayasal haklarımızı kullanmamıza bile izin verilmedi. Adeta sıkıyönetim koşulları getirildi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, öğretmenleri suçlayan açıklamalar yaptı.
İnsanca yaşam, onurlu bir gelecek için dayanışma içinde mücadele eden Eğitim-Bilim Emekçileri taleplerini kazanıma çevirmeye kararlıydı. Ankara’ya dört koldan geldiler. Güven Park’daki arkadaşlarımızla buluşup kamuoyuna taleplerimizi aktaracaktık. Bir de ne görelim! Ankara ve çevresi savaş alanı gibi ablukaya alınmış, yollar tutulmuş. Savaşa gelmişçesine hazırlıklı olan Robocoplar yoğun saldırı başlattı. 26 Kasım’daki bu saldırılarda 18 öğretmen yaralandı. İkisi ağır yaralı olarak hastaneye yatırıldı.
Ama hak ve sorumlulukları her koşulda sevgiyi kaybetmeden savunmayı öğreten Eğitim-Bilim emekçileri bir demokrasi ve insan hakları dersini daha uygulamalı olarak öğretmeye kararlıydı. Bunu 10 metreden göğsü parçalanan, kafatası çatlayan arkadaşlarının ‘‘Doğru yapıyoruz, geri dönmemeliyiz’’ sözlerine karşılık, okulla tanışamamış 700 bin kız çocuğunun, 80-100 kişilik sınıflardaki öğrencilerinin eşit, parasız, anadilinde, nitelikli bir eğitim istemleri için yapacaklardı. Tüm baskılara rağmen 27 Kasım’da bir kez daha başkentte taleplerimizi dile getirdik.
Demokratikleşme adı altında AB uyum yasalarını hayata geçiren hükümet, diğer taraftan en demokratik hak arama girişimlerine saldırarak tutumunu gizleyememiştir. Bu eylem, söz konusu hazımsızlık ve ablukaya rağmen, boyun eğmeyeceğimizi, insani ve demokratik taleplerimizi kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğimizi, mücadeleyi yükselteceğimizi gösterdi.
Öte yandan 17 Aralık’da da kamu emekçilerinin konfederasyonu KESK, diğer emek, barış ve demokrasi güçleriyle birlikte, 35 bin kişiyle Ankara’da ‘‘Demokratik Türkiye, Halk için Bütçe’’ taleplerini miting alanına sığmayan coşkuyla ve kalabalıkla dillendirmiştir.
Başta Eğitim-Sen ve KESK olmak üzere emek güçleri, yetkilileri sorumluluğa çağırıyor. Taleplerimiz karşılanabilir. Hiç kimsenin bize imkansızı gösterme cüreti olamaz. Taleplerimizi karşılayabilecek bütçe kaynakları mevcuttur. Yeter ki; rantiyeciye, faize, silaha değil, eğitime, sağlığa, insana yönelik bir bütçe düşünülsün.
Bizler bir kez daha sesleniyoruz. ‘‘KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA, YA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ!’’ Halkımız ve emekçileri sorunlarına sahip çıkmaya, örgütlenmeye çağırıyoruz.
(KMZA) Haldun Özkan
Eğitim-Sen İstanbul 8 Nolu Şube Başkanı
Sayı : 2006 01