… Satmazsa elinde ölecekti,
Daha kötüsüydü satmazsa,
Görüyordu geleceğini
Açlık, hastalık tanrılaşmıştı.
Duruyordu köşede bir yerde,
Herkesten önce gelmişti
Oraya istanbul’daki pazara
Duyuluyordu ananın sesi
-Çocuğum, elimde büyüttüm
Dal’da, ortasında güzel Abhazya’nın.
Kanımla ticaret yapmıyorum
Ucuz satıyorum…
Biricik çocuğuna bakıyordu çaresiz
Bulamıyordu başka bir yol
Biliyordu, alan onu köle yapacaktı
Ama yerdi ya bir lokma ekmek.
Çocuk duruyordu sakin
Anasına bakıyordu şaşkın
Onun gibi telaşlı
Sık sık soruyor annesine
-Anne niye Türkçe konuşuyorsun?
Bunlar Abhazca bilmiyor mu?
Niye gözyaşların akıyor sel gibi?
Anne eve gitmeyecek miyiz?
-Çocuğum, elimde büyüttüm
Dal’da, ortasında güzel abhazya’nın.
Kanımla ticaret yapmıyorum
Ucuz satıyorum…
-Anne niye Türkçe konuşuyorsun?
Niye ağlıyorsun çatlarcasına?
-Kanımla ticaret yapmıyorum
Ucuz satıyorum…
… Beride aç kalmamıştı,
Açlıktan ölmüştü karşıda.
Beride satmazlardı koyunlarını bile
Karşıda satılmıştı alın yazısı…
Beride ağarmamıştı saçları,
Karşıda ağarmıştı, bunamıştı.
Beride köprü yoktu sudan geçmeye
Karşıda yollar bitmişti.
Muşni Laşriya, 1970.
Seçmeler, 38-39
Çev. Ajıba Faruk
Sayı : 2006 01