Burjuvalar sanata duydukları derin ilgi nedeniyle, tablolara astronomik fiyatlar ödeyip sonra da onları malikânelerinde dekorasyon amaçlı kullanıyorlar. Sanata duydukları bu derin ilgi, dünya çapında bir piyasa oluşmasına neden olmuş durumda. Bu uluslararası sanat piyasasında eserlerine en çok rağbet edilen isim hiç kuşku yok ki Pablo Picasso. Picasso, 13.500 resim ve 100 bin baskı ile Guinness Rekorlar kitabında en üretken ressam olarak yer alıyor. Aynı zamanda eserleri en fazla taklit edilen, kaçakçılığı yapılan ressam. Örneğin bir dönem Gaziantep’te arka arkaya Picasso tabloları ortaya çıkmıştı. Tüm bunların nedeni Picasso’nun tablolarının müzayedelerde milyonlarca dolara satılıyor olması. Yüksek tirajlı gazetelerden birinde yer alan bir haberde, geçtiğimiz yıl satışa çıkarılan Picasso’nun “Düdüklü çocuk” isimli tablosuna 100 milyon dolar değer biçildiğinden bahsediliyor. Haber, uluslararası resim piyasalarına da açıklık getiriyor ve ne Rembrandt’a ne de Boticelli’ye böyle bir fiyat biçilmediğini duyuruyor. Picasso tablolarının sanat piyasalarında tüm diğer ressamların eserlerinden daha fazla ettiği aşikâr. Bu nedenle, burjuvalar arasında, Picasso sahibi olan, diğerlerine açık ara fark atmış oluyor. Bu kadar büyük paralar yatırılan resimler önemli yatırım araçlarına dönüşüyor, kimi zaman kara para aklamada kullanılıyor. Ama hepsinden daha önemlisi sahibine büyük bir prestij kazandırıyor.
Ama bu bahiste, sanattan söz eden yok!
Sakıp Sabancı Müzesi
Haftalardır Picasso sergisiyle gündemde yer alan Sakıp Sabancı Müzesi, Emirgan’da bulunuyor. Müzenin bulunduğu bina, 1949 yılında, Hacı Ömer Sabancı tarafından Mısırlı Prenses İffet Hanım’dan satın alınan bir köşk. Sabancı ailesi 1998 yılına kadar bu köşkü “konut” olarak kullandı. Hacı Ömer Sabancı 1958 yılında, boğaza nazır konutunun bahçesine, şan olsun diye bir bronz at heykeli koydurttu. Sabancı, 1864 yılında Paris’te dökülen bronz at heykelini, 1952’de düzenlenen bir müzayedede satın aldı ve böylece bina Atlı Köşk olarak anılmaya başlandı. Sabancı ailesi bu köşkü 2002 yılında “halk” ile paylaşmaya karar verdi ve bina böylelikle Sakıp Sabancı Müzesi olarak ziyarete açıldı.
Sakıp Sabancı Müzesi bu yıl ilk modern resim sergisini gerçekleştiriyor. Bu sergi, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından birisi olan Pablo Picasso’ya ayrıldı. Sergiyi duyuran dev ilan ve afişler, otobüs reklâmları vb. ile şehrin dört bir yanında boy gösteriyor. Haftalardır bu sergi ile ilgili haberler gündemde yeralıyor. Haberlerde Picasso’nun eserlerinden çok Sakıp Sabancı Müzesi’nin ne cefalarla bu sergiyi düzenlediğinden bahsediyor.
Picasso’nun varisleri, eserlerin sergileneceği yer konusunda ince eleyip sık dokumuşlar. Sakıp Sabancı Müzesi, bu sergi için Picasso’nun varislerinin şartlarını yerine getirmek zorunda kalmış. Eserlerin sergileneceği duvarların boyaları, vitrinlerdeki ahşap ve salonlardaki kumaşlar, Paris ve Barcelona’dan gelen uzmanların istekleri doğrultusunda yenilenmiş. Uzmanlar işi öyle sıkı tutmuş ki, müzenin iç duvar rengi, eserlere zarar verebileceği ihtimaline karşı değiştirilmiş ve uzmanların tavsiye ettiği boyalarla yeniden boyanmış. Sergi için duvarların boya rengi bile değiştirilmiş. Pablo Picasso’nun torunu müzenin güvenliğinden elektrik tesisatına kadar her şeyi inceletmiş ve sergi için olağanüstü güvenlik donanımı ve ekipmanı istemiş. Haberlere bakılırsa Sakıp Sabancı Müzesi bu sergi için 3 milyon Euro harcamış.
Sakıp Sabancı Müzesi böylesine büyük bir organizasyonu başarıyla gerçekleştirmiş olmanın mutluluğunu taşıyor. Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer, yaşadığı mutluluğu “Büyük bir sınavı geçtik… Artık bu müze, bu sergiyle dünyanın en önemli müzeleri arasına girdi” sözleriyle dile getiriyor. Ölçer’in söylediğine bakılırsa, yabancı tur operatörleri sıraya girmiş. Yeniyıl tatilini Türkiye’de geçirecek olan turistler yer ayırtmaya başlamış. Sergiye olan ilgi, açılış gününden itibaren müze önünde oluşan kuyruklardan anlaşılıyor.
Bu kadar büyük ve masraflı bir organizasyonu düzenleyen Sakıp Sakıp Sabancı Müzesi’nin arkasındaki yegane finansal kaynak olan Sabancı Holding, bu sergi ile birlikte, müze müdürünün de söylediği gibi, dünyanın önemli müzeleri arasına girmeyi hedefliyor.
Hacı Ömer Sabancı’nın Atlı Köşkü’nden bozma Sakıp Sabancı Müzesi, şimdi Picasso’yu ağırlıyor. Tıpkı Hacı Ömer Sabancı’nın köşkün bahçesine şan olsun diye koydurttuğu at heykeli gibi, Sakıp Sabancı Müzesi’nde şan olsun diye düzenlediği Picasso sergisi ile dünyanın önemli müzeleri arasına girmeyi hedefliyor. Seçilen ismin Picasso olması hiç sürpriz değil. Tek başına bir Picasso sahibi olmanın bile ne kadar büyük prestij yarattığı ortadayken böylesi bir sergi düzenleyerek Sakıp Sabancı Müzesi, “doğru” hamleyi yapıyor ve “yüksek sanat çevrelerinden” büyük puanlar topluyor.
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, serginin tanıtım toplantısında, “Holding olarak gelecek 10 yılımızın programını hazırladık. Artık vizyonumuz fark yaratmak ve kalıcı üstünlükler sağlamak olacak. Bunları adım adım gerçekleştirirken toplumsal projelere ve sanata olan desteğimizi de sürdüreceğiz” diyordu. Konuşmasını izleyen 200 kişilik gazeteci grubunun içinde The Times, Le Figaro, The Telegraph, The Art Newspaper, The Independent gibi yabancı basın organları, AP, Reuters, AFP gibi haber ajansları da yeralıyordu. Picasso sergisi ile çıtasını bir hayli yükselten Sabancı Holding bu sergiye milyonlar akıtmış, ama karşılığını görmüştü. Güler Sabancı modern Türkiye’nin batıya dönük yüzünü temsil ettiklerini söylerken, Picasso’nun eserleri burjuvazinin “sanat” yarışında bir araca dönüştürülmüş oluyor.
Açıkça ifade etmek gerekir ki, Picasso’nun o mükemmel eserlerinin ülkemize gelmesi elbette ki eserleri görebilmek açısından mutluluk vericidir. Sergi katalogları ve İstanbul’un dört bir yanını süsleyen afişler, açık ki sergilenen eserlere ruhunu veren anlayışı ortaya koymaktan uzaktır. Ve hatta denilebilir ki, bu özellikle gizlenmekte ve Picasso’nun eserleri elitist sanatın elitist nesneleri haline getirilmeye çalışılmaktadır. Oysa üzerine tek bir söz bile söylenmeyen büyük ressam, Kübizmin kurucusu Picasso, aynı zamanda bir komünisttir ve Fransız Komünist Partisi üyesidir. Onun eserlerinin bugüne kadar taşınmasının, sınırları aşan bir kapsama sahip olmasının, dünyanın dört bir yanında ilgiyle izlenmesinin gerisindeki temel neden de budur. Bugün Picasso’nun eserlerini Türkiye’ye getirmekle övünen Sakıp Sabancı Müzesi bu eserleri oluşturan temel nedenle özenle ilgilenmemektedir. Oysa ki Picasso’nun yaşamı ve mücadelesi sanatını her dönem belirlemiştir.
“Müzeler yalanlarla doludur…” Evet Picasso sanki bugünleri görürcesine bunu yıllar öncesinde yaptığı bir röportajda dile getirmiştir. Onun sanatı, sanatını oluşturan değer yargıları ve mücadelesi, sergi nedeniyle günlerdir yapılan propagandada yok sayılmaktadır. Hatta Hasan Cemal gibi burjuva yazarlar “Picasso komünistti, ama büyük ressamdı” diyebilmektedirler. Hasan Cemal gibi satılık kalemlerin komünist düşüncenin yaratıcı sanatı nasıl belirlediğini anlamasını elbette beklemiyoruz. Zira onlar da en az bizim kadar komünist Nazım’ı, komünist Neruda’yı, komünist Aragon’u, komünist Eluard’ı ve daha onlarcasını tanırlar ve bilirler. Ve onların burjuva beyinlerinin hiçbir zaman anlayamayacağı yaratıcılık, eserlerde sınırları aşan enternasyonalist kapsam, bu sanatçıların komünist kimliklerinin bir ürünüdür.
Amerikan diplomatları, 27 Ocak 2003 tarihinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Toplantı Salonu’nun girişinde asılı Guernica’nın, Colin Powell ve John Negroponte’nin Irak üzerine yapacakları basın konferansı öncesinde kaldırılmasını talep eder. Zira, Powell’ın savaşı savunacağı basın toplantısı esnasında arka planda sanat tarihinin savaş karşıtı belki de en önemli eserinin görülmesi trajikomik bir durum yaratacaktır. Guernica kaldırılmaz, fakat mavi bir perde ile örtülür. Bugün burjuva medya Picasso’nun aşklarını, kazandığı parayı tartışa dursun, o gerek üretkenliği ile, gerek resimde açtığı çığırla, gerekse de sınırları ve zamanları aşan resimleriyle komünizmin ressamıdır. Onu kapitalist piyasanın bir metası haline getirmeye çalışanlara ise yanıtı Guernica gibi tablolarla yine Picasso’nun kendisi vermektedir. Çünkü onun eserleri bugün hale burjuvazinin kirli ve kanlı yüzünü gözler önüne sermektedir. Ve gelecekte de savaş suçlularının onun eserlerinden derin bir korku duyacaklarından kuşku duyulmamalıdır.
Sayı : 2006 01