Serhat İncirli, Kuzey Kıbrıs’ta yayınlanan muhalif Afrika gazetesine «Anlaşma mı demiştiniz ?» başlığıyla yazdığı makalesinde, Türkiye’nin BM Genel Sekreteri Kıbrıs konusunda Kofi Annan’a sunduğu 10 maddelik eylem planı üzerine temel görüşünü “Kıbrıs’taki her çözüm Türkiye’nin aleyhinedir” diyerek açıklıyor .
“Eylem Planı” başlığı altında sunulan önerilerde, Türkiye’nin limanlarını Rumlara açması karşılığında Ercan Havalimanı ile Girne, Mağusa ve de Gemikonağı limanlarının uluslararası dolaşıma açılması talep ediliyor. Türkiye ayrıca, üzerinde mutabık kalınacak bir takvim çerçevesinde, eylem planına son şeklini vermek amacıyla, BM Genel Sekreteri himayesinde Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’taki iki tarafın katılımıyla en geç Mayıs/Haziran’a kadar bir üst düzey toplantı yapılmasını öneriyor.
Aslında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından sunulan eylem planında Annan Planı’ndan farklı bir şey yok. Tek farklı madde, Türkiye’nin Rumlara limanlarını açmayı önermesi gibi görünüyor. Ancak Türkiye’nin Kıbrıs ve Kıbrıs Türkleri için verdiği ödünmüş gibi görünen bu önerinin de, Türkiye’nin AB müzakereleri sırasında karşı karşıya kalacağı bir zorunluluk olduğu biliniyor. Yani AKP yönetimi, AB zorlamasıyla ödün verip, ülkedeki milliyetçi güçleri karşısına almamak için ödünü kendi eliyle verirmiş gibi yaparak, hem Kıbrıs sorununda çözüm peşinde olduğu yönünde bir imaj yaratıyor, hem de limanların açılması meselesini plan tartışmalarının hayhuyu içinde beş-altı ay daha oyalamayı hedefliyor. AKP olası bir erken seçim öncesi limanların açılmasının kendisine puan kaybettireceğini öngörüyor olmalı.
Zaten bunu bilen Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Tassos Papadopoulos, “Limanlarını bize açmak, Ankara’nın yükümlülüğüdür” dedikten sonra, Ankara’nın bunu yerine getirmemek için, ‘karşılıklı isteme taktiği’ uyguladığını savundu. Rum yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu da, “Türkiye’nin önerileri temcit pilavına benziyor; yeniden ısıtıp önümüze koyuyorlar” dedi.
Açık biçimde görülüyor ki, Türkiyeli egemenlerin Kıbrıs konusundaki « yeni » eylem planı, Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle «bir adım önde olma» taktiğinden başka bir anlam ve önem taşımıyor.
Plan gündeme geldikten hemen sonra, bir diğer taktik adım ise, İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’dan geldi. Önce Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu ile görüşen Straw, daha sonra resmi olarak tanınmayan KKTC’nin Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı makamında ziyaret etti. Straw, her iki görüşmede de Abdullah Gül’ün dün açıkladığı önerilerin de ciddiyetle ele alınması gerektiğine vurgu yaptı. Bunun üzerine Papadopoulos, Straw’la görüşmeme kararı aldı. Önceki dönemde Rum kesimiyle ilişkilerini sıcak tutan İngiltere, şimdi de Türk kesimine yaklaşma taktiğini izliyor. Açık ki, İngiltere KKTC’nin devam etmesini, Kıbrıs’taki kavganın sürmesini ve böylelikle askeri üsler konusunun gündeme gelmemesini istiyor.
Çözüm yönünde adım atmayı istemeyen milliyetçi Papadopoulos ile Türkiye’yle izlediği denge politikaları nedeniyle adım atma şansını kaybetmiş olan Talat’ın da çözüm konusunda bir şey yapmaları olasılık dahilinde görünmüyor. Olan yine Abhazya kadar katı olmasa da ambargodan mustarip, izole halde yaşayan Kıbrıs Türkü’ne ve birleşik-özgür bir Kıbrıs isteyen samimi Rumlara oluyor.
Sayı : 2006 02