Çerkesler ve Sürgün

0
492

Moskovskiye Vedomosti 5 Mayıs 1864, No 99, s.3 

Times muhabiri 28 Nisan’da (1864) Konstantinopol’den bildiriyor: 

“Üç Kafkas kabilesinin (Şapsığlar, Ubıhlar ve Abzehler) son kişilerine kadar ülkelerini terk etmeye ve Türkiye’ ye sığınmaya karar verdikleri artık biliniyor. Göçmen seli şimdi de önceden olduğu gibi o kadar büyük ki Türk hükümetini çok zor durumda bırakıyor. Bu talihsizlerden 27 bini son derece kötü durumda Trabzon’a geldiler. Yılın bu en uygunsuz mevsiminde yaptıkları yolculukta çektikleri yokluklar bulaşıcı hastalıklara neden oldu ve bu hastalıklar açlıktan bitap düşmüş kavmin arasında korkunç yıkıma yol açtığı gibi yerli halka da aman vermiyor. Tifo ve çiçek Trabzon’ da kol geziyor, bunun üzerine bir de açlık tehdidi var.(..) Önümüzdeki iki veya üç ay içinde en az 300 bin kişinin daha bu ülkeye sığınmaya niyeti olduğu tahmin ediliyor. 

(..) 

Göçmenler arasında ölüm oranı hakkında şu olay bir fikir verebilir: Gemiyle gelen 600 Çerkesten, üç veya dört günlük yolculuktan sonra 370’i karaya ulaşabildi. Fırtınalı havada Karadeniz’ de yolculuğun bütün sıkıntılarına katlanan çocuklu kadınların en temel ihtiyaç maddeleri bile yok; bebeklerini elbiselerinden kopardıkları parçalara sarıyorlar. Güverteler ölüler ve can çekişenlerle dolu. İşte Karadeniz sularında her gün yaşanan manzara bu. 


Russki İnvalid  26 Mayıs ( 7 Haziran) 1864, No 117, s. 4, süt. 1-2 

30 Nisan’ da Trabzon’ dan Alman gazetelerine (“Yeni Prusya”, “Ulusal” v.d.) şunlar bildiriliyor: “Çerkes kabilesi Ubıhlar’ın göçü başladı. Geçen hafta 34 gemiyle 18 bin Çerkes geldi. Yerel yöneticilerin direnmesine rağmen karaya çıkmaya niyetliler. Bu gemilerin büyük kısmında gerekenden iki kat fazla yolcu bulunuyordu ve bu yüzden yolculuk sırasında sıkışıklık yüzünden ezilerek 134 kişi öldü. Gemilerin çoğunda yiyecek tükendiği için, açlık yüzünden korkunç sahneler yaşandı. 

(..) 

Akçakale’ deki Çerkes kampında şu anda 27 bin kadar kişi bulunuyor; bu kamptan her gün Çerkes göçmenler partiler halinde taşraya gönderiliyor…” 


Russki İnvalid 23 Eylül (5 Ekim) 1864, No 10, s. 5 

19 Eylül’ de Konstantinopol’den “Allgemeine Zeitung”a yazılanlar: 

“Samsun’ dan bildirildiğine göre Çerkes kampını bizzat inceleyen Doktor Barossi ve diğer sağlıkçıların aldığı sağlık tedbirlerine rağmen hükümet şimdiye kadar zavallı göçmenlerin durumunu iyileştirmek için kesin bir şey yapmadı. Çok büyük sayılarla Türkiye’ ye gelmeye devam eden Çerkesler korkunç felaketler yaşıyorlar. Ölüm oranı sadece Çerkesler arasında değil yerliler arasında da duyulmamış ölçülere vardı. 50 bin kadar ölü gömüldü. 60 bin göçmen açık havada veya şehrin sokaklarında yatıp kalkıyor ve belki de aynı sefaleti çekecekleri ülkenin içlerine gönderilecekleri zamanı bekliyorlar.(..) Köstence’ye iki Türk ve iki Rus gemisiyle 4 bin Çerkes getirildi. 

(..) 

Trabzon’ dan “Tais” fırkateyniyle üç günlük yolculuktan sonra 2218 Çerkes göçmen geldi. Bu göçmenler hemen, kısmen Smirna’ya (İzmir), kısmen de İsmad’a gönderildi; buralara sürekli olarak yerleştirilecekler. 

(..)” 


Russki İnvalid, 30 Eylül 1864, No 206, s. 1-2 

 (..) 

Sevkiyatın doğru işleyip işlemediğini ve ayrılan ödeneğin kullanımını kontrol etmek için göçmenlerin ayrıldığı her noktada özel komisyonlar kuruldu: 

1-Taman’ da; 

2-Anapa’ da; 

3-Konstantinovskoye istihkamında; 

4-Tuapse ağzında, Velyeminovski karakolunda; 

5-Kuban karakolunda; 

6-Soçi ağzında; 

7-Hosta nehri üzerinde; 

8-Adler burnunda. 

Bu komisyonlara göçmenlerin bütün ihtiyaçlarını karşılama, mallarının satışında yardımcı olma, hayvanlarının alım satımında her türlü tekele engel olma, gemi sahipleriyle anlaşmada aracı olma ve ihtiyacı olanlara para ve erzak verme görevleri verilmişti. 

Kıyıya gelen her göçmen gurubu sıkı bir incelemeden sonra üç guruba ayrılıyordu: Hali vakti yerinde olanlar kendi hesabına gönderiliyordu. Diğerlerine kendi paralarına ilave olarak para veriliyordu. Yoksullar ise hazine hesabına taşınıyordu. 

(..)”


Russki İnvalid’in haftalık eki; St. Petersburg  9 Kasım 1864, No 40, s. 1-2 

17 Ekim 1864’te Larnaka’ dan (Kıbrıs) Levant Herald’e yazılanlar: 

“Ayın 7’sinde buradaki limana küçük Yunan buharlıları yedeğinde getirilen, her biri iki yüz tonluk üç Türk briki (gemi) girdi. Bu briklerle sayıları 2700’e ulaşan ve üçte ikisi hasta olan Çerkes göçmenler geldi. 

(..) 

2700 kişiden sadece 1344’ü karaya çıktı; diğerleri ya ölmüşlerdi ya da ölüm döşeğinde gemilerde kalmışlardı. Bereket versin ki bulaşıcı hastalıktan kimse ölmemişti; ölüm nedenleri açlıktı. Hemen hepsinin ayaklarında yaralar vardı; yaklaşık üç gündür hiç su içmemişlerdi. 

(..)”


Askeri Anılar Pşeha Müfrezesi 

  1. Geyns

(Ekim 1862’ den Kasım 1864’e kadar) 

Voyenni Sbornik (Askeri Külliyat) 

1866, No 1-5 No 4, s. 215-236 

 “(..) 

Abzehler’in durumu bu kış boyunca son derece kötüydü. Dağlıların ölüm oranı Psekups’ta çok büyük ölçülere ulaşmıştı. Bu verimli vadilerin yoğun nüfusu, birliklerimiz tarafından işgal edilen yerlerden ayrılan Abzehler’in gelişiyle o kadar artmıştı ki, bir kulübede dört, bazen de beş aile birlikte yaşıyordu. 

(..) 

Göç Dağlılar’a pahalıya mal oluyordu. Yanlarına silah ve büyükbaş hayvan almalarının yasaklanması onları mal varlıklarının büyük bir kısmından mahrum bırakıyordu. İhtiyaç yüzünden mallarını yok pahasına satmak zorunda kalıyorlardı. 

Ancak yaşlıların en müşkül durumda bile silahlarını satmadıkları, bu ticaretle daha çok gençlerin uğraştığı fark ediliyordu. Bir ihtiyar geç kalmış, atla yetişerek denize açılmak üzere olan tekneye atlamış. Atın dizginlerini çıkarıp denize atmış, atı ise serbest bırakmış. Sonra tüfeğiyle havaya ateş edip onu da denize atmış. Aynı şeyi tabancasıyla da yapmış, sonra onu kama izlemiş. Öyle görünüyor ki ülkesini terk ederken yaşlı adam, güçlü düşmanı durduramayan silahlarıyla birlikte yüreğini de söküp atıyordu.” 

(..) 

No 5, s. 11-38 

 “Dağlılar’dan, boşuna kan akıtılmasından vazgeçmeleri için yapılan teklife karşılık, ‘Ruslar’ın gücünü ve kendi sayılarının azlığını iyi bildikleri, kısa sürede onlara boğun eğdirme imkanına karşın yine de sonuna kadar vuruşmaya karar verdikleri’ cevabı alındı. 

-Niye Laba’ya veya Türkiye’ ye göç etmek istemiyorsunuz, diye sordu Amçukov, Albay Merhileviç’in emri üzerine. 

-Türkiye’ye göç etmiyoruz, çünkü bütün tarlalarımız ekili ve göç edersek her şeyimizi kaybedeceğiz. Laba’ya yerleştikten sonra nasıl yaşayacağımızı da bilmiyoruz. 

(..) 

Bu arada komutandan ormanı kesmemelerini istediler, ama elbette red cevabı aldılar. 

(..) 

Bu yerleri inceleyince fark ettik ki, toprağı işlemede hüner ihtiyaç kadar önemli bir rol oynamıyor. Sınır ötesinden gelenlerden bu sorun hakkında olağanüstü hikayeler dinlemeyen yoktur. Fakat hiç kimse 50 derece eğimli tarlaları nasıl işlediklerini anlatmamıştır. Biz ise yulaf ekili böyle yerler görüyorduk ve Dağlılar’ın toprağı hangi usulle işlediğini anlayamıyorduk. 

(..) 

Onlarla bütün hesapları bitirmenin en doğru ve hızlı yöntemi olarak ekinlerin kökünden yok edilmesi ve halkın varlığını sürdürmesine izin verebilecek her şeyin imha edilmesi, sonra da birliklerin kış için karargahlara dağıtılması emredildi.” 


Askeri Anılar 1864 yılında dağların güney eğiminde Daho Müfrezesi 

  1. Duhovski

Voyenni Sbornik (Askeri Külliyat) 

1864, No 11-12 

 (..) 

“Birkaç Türk koçerması karaya çekilmiş kıyıda duruyordu. Türkiye’ ye giden Dağlılar’ la doluydular. Hemen yakında karıları, çocukları ve mallarıyla göçmenler büyük bir kamp kurmuştu. Burası tam Tuapse nehrinin ağzında, milden oluşan geniş bir alandı. 

(..) 

Şapsığ toplulukları kıyıda toplanırken dağların kuzey tarafından da büyük Abzeh gurupları geliyordu. 

(..) 

Tam gemilere yükleme yapılan yerde her gün kalabalık bir pazar kuruluyordu…Fiyatlar inanılmayacak kadar düşmüştü. Sekiz pudluk iyi bir boğa bir gümüş rubleye, koç yirmi kapiğe veya bir çeyrekliğe satılıyordu…Atlar sudan ucuzdu. Büyükbaş hayvanlar ve koyunlar yiyecek olarak talep görüyordu, atlar ise yem olmadığı için sadece yük oluyordu.(..) Dağlılar Türkiye’ de silah taşınmasına izin verilmediğini biliyorlardı. Zengin işlemeli değerli kılıçlar yok pahasına satılıyordu.


Askeri Anılar  Batı Kafkasya’ da Dağlılar’ la son savaş Kavkazski Sbornik (Kafkas Külliyatı) 

Tiflis, 1877, Cilt 2 

 “Şubat (1864) sonunda Pşeha Müfrezesi Dağlılar’ın göçüne nezaret etmek, gerekirse de zorla kovmak için Marta nehrine doğru harekete geçti. 

Yavaş yavaş bazen sola, bazen yukarıya doğru ilerleyerek ve yolu üzerindeki terk edilmiş köyleri imha ederek müfreze Psekups’un üst kısımlarına ulaştı. Oradan Kafkas sıradağlarının kuzey eğimine geçti ve Çilipse deresinin Tuapse nehrine karıştığı yerde durdu. Buradan Karadeniz’ e sadece 30 verst kalmıştı. 

Yolda gözümüzün önünde arz eden sarsıcı manzara şöyleydi: Oraya buraya dağılmış ve köpekler tarafından parçalanmış, yarı yenmiş çocuk, kadın ve yaşlı cesetleri…Açlıktan ve hastalıktan tükenmiş, zayıflıktan bacaklarını zor kaldıran, bitkinlikten düşen ve aç köpeklere canlı canlı yem olan göçmenler… 

Bu ölçülerde ve böyle sefalete insanlık nadiren şahit olmuştur. Ama bu savaşçı vahşiler üzerinde etkili olmak ve onları ulaşılmaz dağlık kovuklarından çıkarmak ancak dehşet salmakla mümkündü. 

28 Mayıs 1864’ te Kafkas Savaşı sona erdi. Kuban Bölgesi fethedilmekle kalmadı, aynı zamanda temizlendi. Önceki oldukça büyük nüfustan geriye bir avuç insan kaldı, onlar da Kuban’ a yerleştirildi. 

(..) 

Sayıca az olmalarına rağmen onlarca yıl muazzam bir güçle mücadele eden ve en küçük bir yakınmada bulunmadan canını veren düşmana da insan ister istemez saygı duyuyor.” 

  

Kaynak: 

Vatanından Uzaklara Çerkesler 

Chivi Yazıları, 2004 

Editör: Murat Papşu 

  

Sayı : 2006 05