Kitap Tanıtımı (Denemesi)

0
613
Metropol Çerkeslerinin Kararsız Kitabı
Mutlu Antiçen (Seyfullah Dağıstanlı)
ARGOS İletişim Hizmetleri, Aralık 2005-İstanbul

78 kuşağından sevgili arkadaşım Dr. Seyfullah Dağıstanlı bir kitap yazıp, yine başka bir arkadaşım Besleney Tuncay Yalçınkaya da resimleyince, “bana da tanıtmak düşer artık” dedim. Ancak “profesyonel birileri daha iyi tanıtım yapar” düşüncesiyle sadece bazı alıntılar ve kısa yorum yapmakla yetindim.
Kitap bizim gençlik dönemimizin en yakışıklı ve heyecanlı gençlerinden, tıp öğrencisiyken rahmetli olmuş Muzaffer (Tuncel), yine rahmetli Ferit (Berzeg) ve Gülhan’a -ki kendisini ne yazık ki çıkartamadım, umarım o da genç yaşta kaybedip, unuttuğumuz kardeşlerimizden biri değildir ve yaşıyordur-ve diğerlerine (belki yakında kaybettiğimiz Lak Kamuran kardeşimize) ve belki davasında onlar gibi samimi tüm insanlara ithaf edilmiş.
“Bir kitap yazmak istedim ve hayatım değişti” diye başlayan, bana hiç yabancı olmayan yarı Adige yarı Dağıstanlı güler yüzlü ve zeki arkadaşımın satırları arasında gezinirken öyle keyif aldım, öyle çok gerilere gidip, bugüne gelip ve yarına uzandım ki anlatamam. Çünkü beni, seni, onu ya da “biz Çerkesleri” anlatan bir kitaptı bu.
Bakın neler yazıyor:
“…Kızlardan en kendini cemaatten soyutlamış olanları bile, flörtleri ile elele gezerken bir Çerkes’in yadırgayan bakışlarına maruz kalma olasılığından ötürü tedirgindir.
Serbest meslek sahibi olanları, birbirlerinden mümkün değil para almazlar. Avukatlık ücretini zorla ödediğimiz avukat ve vizite bedeli ‘olmaz!’ yeminlerine rağmen sekreterine para bırakılan doktor, bir Çerkes’ten para almış olduğu için utançtan yerin dibine girer. Son zamanlarda bu tabu kısmen kırılmışsa da, halen geçerlidir. Birbirleri ile ticaret yapmayı bu nedenle beceremez ve istemezler.
Birey olabilmeyi becermiş örneğin başarılı bir akademisyen bile, saygın yaşlının karşısında el-pençe divan durur ve yaşlı ‘thamade’nin izin verdiği ölçüde kendini ifade eder. Bazı yaşlıların bu durumu tatmin aracı olarak kullandıkları vakidir.
Bulundukları mesleki örgütü, bürokratik kariyer, ideolojik örgüt ya da işyeri ortamlarında feodal bağları ayaklarına dolanır ve hemşerilerine ayıp etmemekle, işin gereğini yapmak arasında bocalarlar. Genellikle işin gereğini yapar ve hemşerilerinin isteğini yapmadıkları için vicdan azabı çekerler.
Övünmek ayıp sayıldığı için, başarıları ile dalga geçer, önemsizliğini vurgularlar. Çocuklarının önemli bir sınavı kazanmasını dost meclislerinde ‘aman sanki önemli mi ,adam olsun adam!’ diye geçiştirirler. Başkaları karşısında kendilerini, eşlerini, çocuklarını, başarılarını aşağılayarak tevazu göstermeye çalışırlar.(..)Birbirlerini aşağılamak için söyleyecekleri en ağır söz ‘ne biçim Çerkessin, hiç Çerkesliğe yakışır mı bu yaptığın?’ şeklindedir…de ama, en çok (asil) onurun adıdır onlar. Onlar, Metropol Çerkesleri’dir!”
Tamamını okumak ve düşünmek size kalmış artık. Evet, ben de görevimi yapmanın hazzı ile satırlarımı bitirirken, sana da görevini hatırlatıyorum: ‘Lütfen gruplara gönder ve kitabın daha çok insan tarafından okunmasını sağla ki,Seyfullah yeni kitaplar yazsın ve başkaları da daha iyileri için klavye başına geçsinler.’
Not: Kitap internet üzerinden satış yapılan (ideefixe gibi) sitelerde mevcut.

 

Sayı : 2006 07