İlk defa Afrika’da Afrika Birleşik Örgütü tarafından kabul edilen 20 Haziran Afrika Mülteci Günü, günümüze gelindiğinde “Dünya Mülteciler Günü” olarak belirlendi. Dünya Mülteciler Günü’nde sivil toplum örgütleri ve diğer kuruluşlar tarafından mültecilerle ilgili açıklamalar yapılacak ve kamuoyu ilgisi, dikkati mültecilik sorununa, mültecilik gerçeğine çekilmeye mutlaka çalışılacaktır.
Biliyoruz ki mülteci olma durumu Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri dönemlerinde yoğun olarak görülüyor. Savaşlar sonucu bağımsızlıklarını kazanamamış ülkelerin halkları, ne yazık ki mülteci konumunda yaşamlarını sürdürüyorlar. Fiili işgal altında olan, büyük acılar çekmiş ülkelerinde siyasi, kültürel haklarının engellenmesi gibi nedenlerle Kuzey Kafkasya’daki Çeçenler’in mülteci olarak yaşama sorunları vardır. Halen, topraklarından kopartılmış halklar başka başka topraklarda yaşamlarını davam ettirmeye çalışıyorlar. Alışabilmek için de aşırı çaba gösteriyorlar.
Topraklarından aldığı kültürü tam özümsemeden mülteci olan insan, yaşamaya başladığı ülkenin yaşam tarzını, dilini, kültürünü, yabancı olduğu her şeyi kolay kolay benimseyip yaşayamaz. Bunu yapabilen insan kendine yabancılaşmış demektir. Kendine yabancılaşan insan özgürlüğünü yitirir. Özgürlüğünü yitiren insan da her şeyini yitirmiştir. Yok olur.
Her insanın kendi çıkış noktasını bulması gerekir. Özgürlüğün yitirilmesini önlemek için, bireysel de olsa girişimlerin gerçekleştirilmesi gerekir. Her insanın gönüllü bir işle uğraşması gibi. Bu da insanın özgürlüğünü yeniden kazanması için önemlidir.
Dünya’nın pek çok yerinde halen mülteci kamplarında yaşayan binlerce insan topraklarından uzakta yaşamlarını sürdürmeye zorlanmıştır. Dayatılan yaşam zorlukları; yalın ayak, aç- susuz, elektriksiz, özensiz barakalar içerisinde bir yaşamı içeriyor.
1994’te başlayan ve uzun süre devam eden, halen de sonuçlanamayan Çeçen-Rus savaşının kurbanı yoksul Çeçen halkı olmuştur. Halkın bir kısmı toprağından-yurdundan ayrılmak zorunda bırakılmıştır ve bu da mültecilik yaşamını kaçınılmaz kılmıştır. Fiili olarak Rusya’nın işgali sonucu Çeçen halkı, başta Çeçenya’ya komşu İnguşetya ve diğer Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri’nde, yanı sıra Türkiye’de-İstanbul’da ve bazı Avrupa ülkelerinde mülteci kamplarında zorluklar içerisinde yaşamlarını sürdürmektedir.
Çeçen halkının, topraklarından sürülen Çeçenler’in özelinde, Türkiye’de ve Dünya’da mülteci durumunda yaşayan halklara, halkların bireylerine, bizler her ne koşulda olursa olsun o halkın, halkların yanında yer almalıyız. Onların sorunlarıyla ilgili yapılabilecek olan ne varsa yapmaya çalışmalıyız. Elimizden geldiğince yardımcı olmalıyız. Bunu insanlık borcumuz olarak düşünüp, düşünsel alanda da olsa onlarla beraber olduğumuzu arkadaşımıza, dostumuza, komşumuza mutlaka anlatıp uygarlık adına, vatandaşlık adına atacağımız bir adımımız/anlatımımız olsun.
Ve kimse topraklarından sürülüp mülteci durumuna düşürülmesin. Mülteci sorununun çözümü, işgal ve savaş politikalarının bitmesi, savaşların sürdüğü o topraklarda barışın egemen olması ile gerçekleşecektir.
Sayı : 2006 07