“Abhazya’da yaşayan 100.000 Abhaz için, 100.000 Gürcü’yü feda ederim”.
SSCB’nin dağılmasından sonra ‘kendi kaderini tayin eden’ ve yeni Dünya devletleri safında yer alan Gürcistan’ın ordu komutanının sözleri bunlar. ‘Kendi kaderini tayin ederek’ bağımsızlığını ilan eden Abhazya’ya karşı güç kullanan Gürcistan, 14 Ağustos 1992’de bu anlayışla savaşı başlattı. Temel insan hakkı olan ‘yaşama hakkı’ nı yani en önemli insanlık değerlerlerinden birini hiçe sayan bu anlayış ile; Dünya’da barışın korunması, halkların kendi iç dinamikleri ile özgürce gelişiminin önünün açık olabilmesi çok zor. Halklar mozaiği olan Kafkasya’dan 1992’de böyle bir sesin çıkması, 2006’da halen çıkıyor olması; gerginliği sona erdirecek girişimlerden özenle kaçınılması, aksine gerginliği tırmandıracak girişimlerin yenilenmesi, Kafkasya’daki savaş bulutlarının dağılmasını engelliyor.
Yeni savaşların olmaması için; uzun yıllar bir arada yaşamış, birlikte medeniyetler oluşturmuş, sıcak ilişkiler kurmuş Kafkasya halklarının, barış yanlısı önderliklere gereksinimi var. Bu yanıyla değerlendirildiğinde, savaş makinası ABD’de eğitilmiş Gürcistan lideri Saakaşvili’nin, Gürcü ve Kafkasya halkları için bir talihsizlik olduğu değerlendirilmesi yapılabilir.
Nato üyeliği için gün sayan Gürcistan’ın, Abhazya ve Güney Osetya sorunlarının çözümünde bugüne kadar izlediği gerginliği tırmandırıcı politika yerine barış yanlısı politika izlemesi Gürcü halkı adına olması gereken gibi görünse de, uzmanları ile Gürcistan’a yerleşmiş olan ABD’nin politikalarından bağımsız hareket etmeyeceği yorumunu yapmak kahinlik olmayacaktır.
Sayı : 2006 09