Kafkas Cumhuriyetleri: Kabartay-Balkar Cumhuriyeti-II 

0
576

(Qeberdey-Eberdey-Belqar Respublike; Kabartı-Malkar Respublikesı) 

Kuzey Kafkasya’da, Rusya Federasyonu (RF) üyesi bir cumhuriyet. Yüzölçümü 12.500 km.kare, nüfusu 901.494 (2002), başkenti Nalçik. Nüfusun 510.346’sı kentli (% 56.6), 391.148’i köylü (% 43.4); % 46.9’u erkek (422.720), % 53.1’i de (478.774) kadındır. Nüfusun % 55.3’ü Kabartay (498.702), % 12.9’u Balkar (116.004) ve % 25.1 kadarı da Rus kökenlidir (226.620). 

 

Ekonomi:

Güneybatıdaki Tırnavuz kenti ve çevresi başlıca madencilik alanıdır: Buralarda zengin tungsten ve molibden yatakları, ayrıca Ugolni’de taşkömürü, Malka Irmağı vadisinde de zengin altın, krom ve nikel yatakları ile bir miktar petrol vardır. Ancak madencilik şu sıralar çok gerilemiş durumdadır. Sanayi olarak Nalçik’te petrol sondaj aygıtları, kereste, mobilya, dokuma, giyim, ayakkabı, çimento ve cam üretilmekte, Prohladnı’da da makine sanayii bulunmaktadır. Diğer kentlerde tarım ürünleri işlenir. Gerekli enerji hidroelektrik santrallarından elde edilir. 

 

Tarih: Sömürgeleştirme ve yeniden toparlanma 

Tarihi Çerkesya’nın en eski yarı feodal Adıge topluluklarından biri olan Kabartaylar (Qeberdeyxer), günümüzden 400- 500 yıl öncesine değin, Azak Denizi’nin kuzeyi ile doğusunda, Taman Yarımadası’nda ve hatta yer yer Kırım Yarımadası’nda yaşıyorlardı. Bu yerlerde yaşayan ve derebeyleri (pşı) tarafından yönetilen Kabartaylar 1242 yılında Moğol egemenliği altına girmiş, daha sonra sırasıyla Gürcü (1295-1387), Timur (1387-1405), yine Gürcü (1405-1505), İran (1502-1516) ve Osmanlı (Kırım;1516-1557) egemenlikleri altında yaşamış, artan Tatar baskıları sonucu da geri çekilerek bugünkü yerlerinde toplanmışlardır (13-14 ve 15.yüzyıllarda). Bir Türk-Tatar lehçesinde konuşan Balkarlar (Malkarlılar) da, güçlü bir olasılıkla aynı dönemlerde şimdiki yerlerine yerleşmişlerdir. 

1557’de Rusya’nın koruması (protektora) altına giren Kabartay, 1739 Belgrad Antlaşması gereğince, 1739-74 yılları arasında Osmanlı Devleti ile Rusya arasında, tarafsız bölge, yani bağımsız bir tampon devlet konumu kazanmıştı. 

Rus kolonizasyonu 1763’te, Kabartaylara ait bir bölgede Mozdok Rus askeri kalesinin tek yanlı bir kararla kurulması sonucu başladı. Ardından Kabartay 1774’te Rusya’ya ilhak edildi. Ruslar, ”dostları” olan derebeylerinin (pşı) ve zengin köylülerin topraklarına dokunmadılar. Ancak, bu “hoşgörü dönemi” sadece 25 yıl sürdü, ardından ağır vergi, angarya, toprak müsadereleri ve kısıtlamalar dönemi geldi. Bu uygulamlara tepki olarak oluşan 1799 Kabartay ayaklanması sert bir biçimde bastırıldı. Beş yıl sonra, Kislovodsk Rus askeri kalesinin kurulması (1804) ve batıdaki Çerkesya ile bağların kesilmesi, daha başka askeri kale ve karakolların çoğaltılarak bölgenin çember içine alınması üzerine, başkaldırılar yeniden başladı; müsadere, abluka, ambargo, ticaret yasağı ve köy yakmaları ile 1822-25 yılına değin süren; aralıklarla şiddetlenen çarpışmalar ve bunlara eklenen veba salgınları ve bölge dışına kaçışlar nedeniyle, 200 bin dolayında olduğu tahmin edilen Kabartay nüfusunun büyük bir yıkıma uğrayarak, 30-35 bin dolayına düştüğü söylenmektedir. Bu arada, Kabartay nüfusunun önemli bir bölümü de, batıdaki Bağımsız Çerkesya ile doğudaki Çeçenya ve Dağıstan’a kaçmıştır. Çerkesya’nın Kuban bölgesine yerleşen bu sığınmacı Kabartaylara “Kuban Kabartayları ya da “Hacret (Göçmen) Kabartayları” denilmekte olup, bunlar Çerkesya’nın bağımsızlığını koruma uğruna verilen savaşa katılmışlardır. 

Uzun bir süre Rus istilasına karşı koyan Balkarya ise, ancak 1827’de Rusya’ya ilhak edilebilmiştir. 

Rus belgelerine göre, 1860-61 yıllarında, Müslüman Osetlerle birlikte 10 bin, 1865’te 3 binden çok, 1900-1903 yılları arasında da 4 bin Kabartaylı Türkiye’ye “göç” etmiştir. 

Ruslar’ın Kabartay “göçünü” başlatmalarının bir nedeni, bu tür göçlerle, üstünü örterek, batıdaki Adıge “göçü” faciasını dış dünyadan gizlemek istemeleridir. Başka bir neden de Kabartay ve Müslüman Oset nüfusunu azaltma ve “tehlikeli” olmayacak bir sayıya, yani 100 binin altına (ve hatta 50 binin altına) indirme politikasıydı. Sonuç olarak, Kabartay ve Müslüman Oset göçleri de, baskıcı Rus yönetiminden kitlesel bir kaçış niteliğine dönüşmüş, çok sayıda Kabartay ve Müslüman Oset Türkiye’ye “göçe” katılmıştır. Özellikle Kabartaylar, nüfuslarının neredeyse yarısını yitirerek 40 bine, Balkarlar da 9 bine düşmüşlerdir. 

 (Adıge ve Kabartaylar dışında, Müslüman Abhazlar’ın sayısı da azaltıldı: Özellikle 1864 ve 1877’de Müslüman Abhazlar’ın kitleler halinde kaçırtılması sonucu, Sohum okrugunda (ilçe) 1886’da, büyük çoğunluğu artık Rus kilisesine bağlı olan Ortodoks Hristiyan ve arazi sahibi 28.320 (%41.2) Abhaz nüfus kalmıştı.1864 öncesi Abhaz nüfusunun 100 binin üzerinde olduğu anımsandığında, politik Müslüman Abhaz nüfus kaybının en azından 1 milyonu bulduğu, böylece Abhazlar’ın direnme eşiğinden iyice uzaklaştırıldığı anlaşılmaktadır. Abhazya’daki Abhaz nüfusu 1897’de 58.697’ye ulaşmış, ama 80 binin üzerine çıkması beklenen Abhazya’daki Abhaz sayısı, 1926’da 55.918’e (%27.8) düşmüştür; nüfusun bu büyük düşüşünün nedeni, herhalde iç savaş ve Sovyet egemenliği üzerine Bolşeviklere (komünistlere) karşı olan Menşevik (yani sosyal demokrat ) Abhazlar’ın ülke dışına göç etmiş olmalarıdır.Bu Ortodoks Hristiyan Abhazlar, Rus ve Gürcülerle birlikte ABD ve diğer batılı ülkelere sığınmışlardır. 

1921’de Lenin’in desteğiyle ve devrim ilkeleri gereği, egemen, yani bir birlik cumhuriyeti statüsündeAbhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti oluşturulmuş ve bu statü,1931’e değin sürmüş, ama aynı yıl, Stalin döneminde Abhazya, Gürcistan’a bağlanıp egemenlik yetkisi alınmış bir özerk cumhuriyete dönüştürülmüştü. 

1991’de eski, yani 1921-31 dönemindeki egemenlik statülerini yeniden canlandıran ve istilacı Gürcü birlikleriyle çarpışan Abhazlar,1992-93’te, ülkelerini Gürcü boyunduruğundan kurtarmayı başarmışlardır). 

Bununla birlikte, Kabartay nüfusu tüm bu olumsuzluklara karşın, yine de toparlanarak ve büyük bir artış göstererek, 1864’teki 40 bin sayısından, 1897’de 98.500’e ulaşabilmiş; bu son sayı da 1959’da iki katına, yani 204 bine yükselmiş; 2002’de de, 1864’e göre, 40 bin sayısından 500 bine ulaşmıştır: 1864’e göre 12 katın, 1897’ye göre de 5 katın üzerinde bir artış. Balkar nüfusu ise daha yüksek bir artış göstererek, 1864’e göre,1943’teki toplu sürgün yıkımına karşın, 9 bin sayısından 116 bin sayısı aşılarak, 13 kat artmıştır (Ruslar 1860’larda, sadece Çeçen ve Dağıstanlılar’a geleceğin direnme eşiğine giden 100 bin sayısını aşma şansını tanımışlardı. 

 

Sayı : 2007 01