“Ne yaparsanız yapın ne kadar saçma yalanlar söylerseniz söyleyin, insanlık bir gün -ortak yürek ve ortak aklın- farkına varacak , birlikte barış içinde yaşamayı öğrenecek.”
Ne yazık ki bu vecizenin yazılması için 1937-1945 yılları arasında 45 milyon insan, çoğunlukla masum çocuk ve kadın vahşice katledilmesi beklendi. Yine ne yazık ki vahşetin zalimleri o zaman nasıl insan kanı emdiklerini, nasıl insanları bombalarla paramparça ettiklerini, nasıl zehirlediklerini, kadınlara nasıl tecavüz ettiklerini ve tüm bunlardan nasıl utanç duymadıklarını, nasıl vicdanlarının hiç rahatsız olmadığını sonraki kuşaklardan gizlediler.
Parasal bir değer değil. İnsan ! İnsan ! Bir insan hayal edin, şimdi bunu 45 milyonla çarpıp yeniden hayal edin. 45 milyon ölü insanı yan yana hayal edebilecek misiniz? Heyhat yalnız hayal etmekle kalınmamış , merhamet de duymamışlar. Yetmemiş, kabahatli olduklarını bildikleri için saklamak üzere özel anlaşmalar yapmışlar . Hala çoğu özel anlaşmalarla sümen altı edildiği için bilinmiyor. Biz sadece Yahudiler’e yapılanları Yahudiler senaryolaştırarak enforme ettikleri için biliyoruz. Savaşın zalim taraflarından olan Hitler Almanyası’nın her mikronu vahşet dolu katliamlarından bahsediliyor, elbette edilecek de. Hitler Almanyası inanılmaz katliamlar yaparak, emperyal politikalarının ilk adımı olarak Alman Demokratlar ve Sosyalistleri ve devamında ikinci adım olarak Polonyalılar, Çekler, Macarlar ,Yugoslavlar, Bulgarlar başta olmak üzere işgal edilerek inanılmaz zulüm ve katliamlar uygulandığı şüphesiz yadsınamaz, insanlık tarihinin utancıyla dolu yüz karası bir gerçeklik.
İngilizler’in, Fransızlar’ın, İtalyanlar’ın, Amerikalılar’ın Stalin Rusyası’nın yaptıkları, Hitler Almanyası’nın yaptıkları yanında çok mu masumdu ve yalnızca bir savunma refleksi, yalnızca nefsi müdafa ile mi sınırlıydı? Afrika’da katliamı gelenek haline getirenleri hatırlayalım. Almanların, İtalyanların, Fransızların ve diğerlerinin yaptıklarını hatırlayın, gelen vurdu giden vurdu. Nasılsa ölenler değersiz “zenciler” ve Araplar’dı. Bugün G8’ i oluşturan ülkeler şu an dahi Afrika’daki doğal hayatı katletmiyor mu? Tüm zenginlik kaynaklarını tüketmiyor mu? Dünyamızın doğal evrimini her nanometresinde görebileceğimiz o güzelim doğal yaşam sürecini ormanları yakarak, ağaçları kesip hammadde yaparak yok etmediler mi? Afrika insanlarını çaresizliğe kimler düşürdü? Aynı güçler değil mi ki bu gün aynı çaresiz insanları küresel güç odaklı sözde yardım kuruluşları aracılığıyla sana bir avuç pirinç bulamacı verdim diyerek, ilaçlarını sözüm ona tedavi amacıyla kobay olarak kullananlar kimler ?
Ya Stalin Rusyası, hem SSCB içinde ve dışarıda I.Dünya savaşı sırasında Kırımlılar’a, II.Dünya savaşında Karaçay-Balkar, Polonyalı, Litvanyalı, Kırım, Tatar, Kalmuk, Volga Almanları ve Çeçenler’e yaptıkları nasıl haklı bulunabilir? İngilizlerin Hintlilere yaptıkları, Fransızların Cezairliler’e yaptıkları! Amerikalıların Kızılderililer’e-Latin yerlilere–Meksikalılar’a yaptıkları, II..Dünya savaşında Hiroşima’da, Nagazaki’de yaptıkları ne oluyor? Latin Amerika’ da Brezilya’ da Bolivya’ da, Şili Arjantin’ de ki toplu katliamlar unutuldu mu? Yaptıkları bu güne değin sürmüyor mu ? Keza bu gün Afganistan’da Irak’ta, Filistin’de olanlar nedir? Sonuçta zarar görenler insanlık tarihinin sanki makus talihi “önce kadınlar ve çocuklar”, kendini savunmaktan aciz hasta, yaşlı ve sakatlar…
Bir gün bu çarlık mirası projelerinin açığa çıkacağı inancını koruyor ve Stalin’le birlikte sosyalizm projesinden, demokratik ideallerden tamamen uzaklaşıldığı görüşündeyim. O dönem Stalin-Rusya sı kendi SSCB si içinde 130 etnisiteye karşı tüm sorunlarını çözmek için vahşeti ve bunu örtmek için Hitler-Alman faşizmini kamuflaj olarak kullandığı artık bilinen tarihsel bir gerçekliktir . Stalin-Rusya sı değil miydi içinde Almanlara karşı savaşta oransal olarak en fazla sayıda vatanperver en fazla kahraman üreten Çeçenleri vatan hainliği ile suçlayıp sürgüne değil apaçık ölüme gönderen. Soykırım ve sürgünler için özür dilemeleri Dünya Emperyal ülkeleri için önemli bir cesaret ve barışçıl örnektir ..
Tüm bu utanç yığınları hep varolmuştur ve gizli kalmaya da devam ediyor. Bilinmediği için de bir süredir harlanarak yeni utanç senaryoları eskiye oranla çok daha fazla merhametsizce yeniden sahneye konmakta. 37-45 süreci, Ortadoğuda Araplar’la ve Kafkaslar’da Çeçenler’le başladı , devam etmekte…
G8 üyelerinin, geleceği tasarlama ütopyası bulunan ülkelerin halklarına yarım yüzyıllık vecizeyi hatırlatıyoruz;
”Önce Yahudileri götürdüler, sesimi çıkarmadım…arkasından aydınları götürdüler, sesimi çıkarmadım…sonra muhalefeti götürdüler, sesimi çıkarmadım…peşinden Çingeneleri götürdüler, sesimi çıkarmadım…peş peşe komünistleri, sosyalistleri, demokratları, liberalleri götürdüler sesimi çıkarmadım… En sonunda beni götürmeye geldiklerinde ses çıkartacak kimse kalmamıştı!..’’
Ülkelerinizde ki insanların yüreklerinde merhametin, akıllarında mantığın tükenmediği biliyoruz . Birlikte kardeşçe özgürlük ve barış içinde yaşama isteğinin bulunduğu gerçekliğini ancak ortak yürek ve aklı görüp, duymak ve hissederek anlayabiliriz. Süreç içinde tüm dünya halklarının geçmişleriyle bu günleriyle hesaplaşması ortak yürek ve ortak akıl gereğidir . Bu temel düşüncenin İnsan yaşamını korumanın en önemli dayanağı olacağı kesindir. Yaşamın kendisini anlamlı mutlu kılacak tek realite budur. Böyle bir yaşam anlayışının oluşması ise İnsanın kendisini başkalarının yerine koyması ile, beni sen seni ben yaparak anlamaya çalışmasıyla mümkündür. Farklı inanç ve fikirlerin var olması buna hiç bir zaman engel değildir. Yeter ki, yaşamın sürmesi sürdürülmesi temelinde anlaştığımızı ön koşulsuz kabul edelim. Hiç bir farklılığın insan yaşamını söndürmek için sebep olamayacağını her yerde her zaman avazımız çıktığı kadar bağıralım. Yaşam hakkının korunması konusunda bilinç ve uzlaşı kültürü yerleştirilmesi amacıyla herkesi çaba harcamaya bu konuda -ortak yürek ve ortak akıl- kullanmaya davet ediyorum.
Hayrettin Güler-İstanbul
Sayı : 2006 10