Gizemli Kafkasya, Kafkasya’nın Süre Gelen Sorunarı ve Abhazya –I-

0
461

SUNUM  

Tanrı dağları diye de anılan Kuzey Kafkasya’nın gizemi tarih boyunca ilgi çekmiş, çekmeye devam etmektedir. ‘Batı Alemi’ öncelikli olmak üzere, tüm insanlık bir şekilde Kafkasya ile ilgilenmiş; Milattan Önce başlayan bu ilgi sonucunda, Kafkasya ve otokton halkları konusunda yüzlerce cilt eser ortaya çıkmıştır. 

Özellikle Kuzey Kafkasya bölgesi,coğrafiyapısı sebebiyle, çok uzun yıllar kapalı bir yaşama sahip olmuş ise de, son üç bin yıldan bu yana değişik kavimlerin saldırısına maruz kalmıştı. Ancak, 

  • Otokton halkların, ‘dinlerden binlerce sene öncesinde (nasıl oluşturabildiğine hala akıl erdirilemeyen) ‘sağlam-demokratik-kabul edilebilir’ prensiplere dayalı; sıfır yaştan-ölüme, örnek olunarak “öğrenilen-öğretilen” ‘kültürü’. (Değişik dillerin seslendirişine göre, Kebze/Khabze//Xabze/Akabza diye anılan ‘doğru-mutlu yaşam öğretisi)(*1) , 
  • Ve de Kuzey Kafkasya coğrafyasının verdiği stratejik avantaj ile, kültürel kimlik korunabilmişti. 

Ancak, son üç yüz yıldır, savaş araçlarının gelişmesinden de yararlanan Çarlık Rusyası, ardından Sovyet Rejimi ve günümüzde de Rusya Federasyonu’nun(RF) etkin-insafsız saldırıları sebebiyle; hem bilim adamlarının insanlık için değerli gördüğü ‘kadim kültürün, kalabilen kalıntıları hızla yok olma sürecini yaşamakta hem coğrafya onarılamaz tahribata uğramakta hem de nüfusunun çok büyük bölümü Kafkasya dışında; diasporada yaşar durumdadır.(*2) 

Başka ülkelerin olduğu gibi Türkiye’nin de, bu coğrafya ve insanları ile stratejik ve tarihi bağları, menfaatleri, sorumlulukları olduğu bilinmektedir. Bunlara ek olarak, halen Türkiye’de yaşayan Kuzey Kafkasya kökenli insanların sayısı Kuzey Kafkasya’da yaşayan soydaşlarından çok fazladır. Değişik kaynaklara göre farklı sayılar ifade edilmekte ise de; gerçekçi sayılabilecek rakamlar ile, Türkiye Çerkesleri’nin 5-8 milyon, bunların içinde Abhazlar’ın sayısının 500-800 bin kişi olduğu tahmin edilmektedir. 

SORUNUN TARAFI ÜLKELER  

  • RF, GÜRCİSTAN, ACARİSTAN, GÜNEY OSETYA, ABHAZYA, ve Çerkes Halkları’nın yaşadığı KUZEY KAFKASYA BÖLGESİ doğrudan taraflardır. TÜRKİYE, değişik sebepler ile birinci derecede taraf bir ülke olarak kabul edilmelidir. Açıklanacak sebeplerden ötürü de Türkiye, öncü rolü oynamak durumundadır. 
  • USA, Avrupa Birliği ülkeleri ve diğer bazı bölge ve ‘bölge dışı ülkeler’ de olayları çok etkileyebilen-etkileyebilecek olan, dış görüntüde ‘ikincil’, realitede ise; siyasetleri, stratejik çıkarları gereği ‘birincil taraf’ ülkelerdir. 

RUSYA FEDERASYONU: Günümüz RF yönetimleri, Çarlık dönemindeki yanlış tercihi; sıcak denizlere inme ve bölgeye sahip olma tercihini, sıcak denizlere kadar inme hariç; günümüzde de muhafaza ederek; tüm bölgeye, bölge insanlarına, çevreye-doğaya ve de kendi vatandaşlarına zarar vermiş, vermeye devam etmektedir: RF, çeşitli bahanelerle ve çok üstün propaganda becerisini maharetle kullanıp; gerçek niyetini gizleyerek, Çeçenya’da ‘soykırım’ uygulamaktadır. Medeni(!) Batı Alemi’nin; insanlığın gözleri önünde uygulanan bu soykırım, RF yönetimlerinin değişmeyen zihniyetinin ifadesi bir örnektir. 

RF’nin, Sovyetler Birliği’nin(SSCB) dağılmasının ardından Gürcistan’ın, özerk devletler ile olan hukuki bağlarını, emrivaki ile yok edip, üniter devlet olma stratejisi uygulamak üzere, en kritik engel olarak gördüğü Abhazya’ya saldırmasına göz yumması da(*3), RF yönetim zihniyetinin anlaşılması açısından açıklayıcı başka bir örnektir. 

GÜRCİSTAN: Çarlık Rusyası dönemi olsun, SSCB dönemi olsun Gürcistan, daima ‘yanlış tercihlerde’ bulunmuş, bölgeye ve kendi vatandaşlarına, her zaman ‘çok yönlü- çok fazla’ zarar vermiştir. Gürcistan, bu ‘zararlı-tehlikeli’ tercihlerini devam ettirmektedir. 

  • SSCB’nin dağılma sürecinde, belirsizliğin verdiği avantajı değerlendirip, ‘üniter devlet’ olmak isteyen Gürcistan, hukuki ortaklığı bulunan Abhazya, Acaristan, Güney Osetya Özerk Cumhuriyetleri ile olan ‘hukuki bağları’nı dikkate almadan ve bu bağlar ile ilgili hiçbir önerme yapmadan ‘bağımsız devlet’ olma kararı aldı. Gürcistan bu davranışı ile, 90’lı yıllara kadar biriken yanlış uygulamalarının ötesinde, Abhazya, Acaristan, G.Osetya sorunlarını, içinden çıkılması zor bir sürece sokmuştur. 
  • AB’nin(Avrupa Birliği), Gürcistan’dan beklentisi olan, ‘her ne şekilde olursa olsun sınırlarını kesinleştirmesi’ isteği de, vahim olayları hızlandıracak bir olgudur. Tiflis’in yeni-acemi başbuğunu çılgın bir arayışa sürükleyebilir. 

ACARİSTAN: Türkiye ve RF, değişik çıkar kaygıları ile ilgisizmiş gibi görünmelerine rağmen, Acaristan’ın hukuksal statüsünün korunmasında söz sahibidirler. Acaristan, ‘özerk cumhuriyet’ hukuksal statüsü ile Gürcistan’a dahildi. Geçtiğimiz süreçte, bilinen olaylardan sonra Acaristan lideri Abaşidze, Moskova’ya kaçmış ve olaylar belirsiz bir süre için küllenmiştir: Acaristan halkı nazarında Abaşidze yönetiminin yanlış uygulamaları ön plana geçince, Gürcistan-Acaristan sorununun ‘kaynak nedenleri’ geçici olarak geri planda kalmıştır. 

GÜNEY OSETYA: SSCB zamanında, rejimin ‘böl-yönet’ politikasına uygun olarak; G. Osetya 1922 yılında ‘özerk’ statüyle Gürcistan’a bağlandı. Gürcistan’ın bağımsızlığını ilan etme devresinde G. Osetya, zorla ayrı bırakıldığı ‘Kuzey Osetya’ ile birleşmek istediğini ilan etti. Gürcistan askeri birliklerini yolladı; çatışmalar oldu. RF’nin müdahalesi ile olaylar geçici olarak küllendi. 1990’larda başlayan G. Osetya-Gürcistan sorunu devam etmektedir. 

ABHAZYA: Abhazya, 1920’lerde eşit devlet statüsü ile ‘SSCB’ içinde yer almakta idi(*4). Abhazya’nın statüsü, 1931 yılında, Stalin’in emrivakisi ile cebren düşürülmüş, ‘Abhazya Özerk Cumhuriyeti’ hukuksal statüsü ile Gürcistan içinde yer almıştır. 1931’den sonra, Gürcü asıllı Stalin ve Megrel asıllı Beria ikilisinden başlamak üzere günümüze kadar, Gürcistan yönetimlerinin ‘akıl almaz’ uygulamaları (Abhazya’ya başka halkların zorunlu göçü, her tür asimilasyon, vb.) devam etmiştir.  

Bardağı taşıran son damla ise; Gürcistan’ın, aralarında hiçbir ‘hukuki bağ’ bırakmayan uygulamalarına barışçıl bir yol bulmak için gayret sarf eden Abhazya’ya 14.08.1992’de silahlı kuvvetlerini sevk etmesidir. 

Kuzey ve Trans Kafkasya olaylarının en kırılgan noktası, küçük bir ülke olan Abhazya ile Gürcistan arasındaki problemdir. 

Abhazya konusunda, tüm taraflarca anlaşılamayan husus ise: Gürcistan ile Abhazya’nın artık bir arada olamayacakları gerçeğidir. Tarihi süreçte yaşanan olaylar, bu iki halkın bir arada olmasına imkan vermemektedir. Bu gerçeğin tüm taraflarca iyi anlaşılması ve buna uygun bir siyasete yönelinmesi ihtiyacı kaçınılmazdır. 

BİLGİ-DEĞERLENDİRME: Abhazya’nın özel konumu; sorunlar içinde en kırılgan olması sebebiyle, özel olarak değinilecektir. Ancak, Gürcistan’ın taraf olduğu diğer sorunlar ile ilgili bir değerlendirme yapılacak olursa: 

  • Acaristan sorunu bitmemiş, küllenmiştir: Acaristan’ın statüsünü kaldırmak ve çoğunluğun inancı olan Müslümanlık yerine Hristiyanlığı getirmeye çalışmak, Tiflis yönetimlerinin değişmeyen fikri sabitidir. Hakim Gürcü zihniyetine göre, ‘Gürcü olmak için Gürcü kanı taşımak’ yeterli olmamakta; aynı zamanda ‘Ortodoks Hristiyan’ olunması gerekmektedir(Türkiye’de yaşayan Gürcüler’in göç sebebi anımsanmalıdır). Sinsi uygulamalar halk tarafından anlaşılınca, küllenmiş Acaristan sorunu patlayacak ve büyüyerek devam edecektir.  
  • Gürcistan, geçici olarak da olsa Acaristan sorununu halledince, G. Osetya’ya yönelmiştir. Abhazya sorunundan sonra ikincil kırılgan sorun olan G. Osetya sorunu da büyük olaylara hazırdır. 
  • Gürcistan’ın kendi iç sorunları da vardır: Megrel/Hristiyan Laz, Ermeni(*5) ve Azeri vatandaşlar sorunu küçük bir kıvılcımı bekleyen dinamit lokumlarıdır. 

RF, Gürcistan’dan beklentilerinden ümit kesinceye kadar ‘bu sorunlar’, bazen alevlenerek, bazen de küllenerek devam edecek, ümidini tam olarak kestiği anda, tüm sorunlar ardı-ardına gündemdeki yerlerini alacaktır. 

KIRILGAN SORUN: GÜRCİSTAN-ABHAZYA İLİŞKİLERİ  

  • Çarlık Rusyası’nın, 1859 yılı ve sonrasında Abhazya’yı, yüzde doksanlara varan oranda otokton halk Abhazlar’dan arındırmasından sonra, özellikle Stalin-Beria devresinde, Gürcistan’dan Abhazya’ya yoğun insan transferi sağlanmıştı. Hedef; Abhazlar’ı azınlık durumuna düşürmek; değişik yöntemlerle tümden asimile etmek; süreç içinde de Abhazya ile olan sınırın kaldırılmasını sağlamak idi. 
  • SSCB’nin; birlikten ayrılma konusunu düzenleyen 03.Nisan.1990 tarihli yasaya göre: “Bir Sovyet Cumhuriyeti, birlikten ayrıldığı taktirde, ona bağlı özerk cumhuriyetler, SSCB’de kalma ya da ‘kendi devlet statülerini’ belirleme konusunda özgür’ idiler. Gürcistan SSCB’den ayrılma kararı aldığında Abhazya, bu yasanın verdiği tercih imkanını kullanarak, SSCB’de kalmayı seçti. 
  • Abhazya, SSCB’ce alınan karar doğrultusunda; “SSCB ile birlikte olma ya da olmama kararı” nın verileceği 17.Mart.1991 referandumuna katıldı: Abhazya’da yaşayan halkların çoğunluğu, SSCB ile devam etme iradesini ortaya koydu. Referandum sonuçları SSCB Merkez Seçim Komisyonu tarafından da resmen onandı. 
  • Bağımsızlık yolunda ilerleyen ve özerk cumhuriyetler ile sınırlarını emrivaki ile kaldırarak üniter devlet olmak isteyen Gürcistan, SSCB’nin 17.Mart.1991 referandumuna katılmadı, kendi içinde 31.Mart.1991’de referanduma gitti. Abhazya ise, bu referanduma katılmadı. Abhazya, SSCB ile birlikte olmayı tercih etmişti. 
  • Gürcistan Yüksek Konseyi, 31.Mart.1991 referandumunu esas alarak, 09.Nisan.1991’de yeniden ‘referanduma’ gitti ve ‘Gürcistan’ın bağımsız devlet olduğu’ kararı alındı. Bu kararla ‘Gürcistan Sovyet Cumhuriyeti’nin “hukuki varlığı” sona erdirilmiş oluyordu. 
  • Gürcistan Sovyet Cumhuriyeti’nin “hukuki varlığı” sona erince, Abhazya Özerk Cumhuriyeti ile hiçbir hukuki bağı kalmamış oldu. Yani, iki ayrı devlet ortaya çıktı: Gürcistan ve SSCB’nin parçası olan Abhazya. 
  • SSCB’nin dağılmasının ardından, 23.Temmuz.1992 tarihinde, Abhazya Devleti Parlamentosu’nda “bağımsız devlet olma” kararı oylandı; karar alındı. Aynı oturumda alınan ek bir parlamento kararı ile de Gürcistan’a çağrıda bulunuldu: “1987 SSCB Anayasası’na uygun olarak, hazırlanan 1988 tarihli Abhazya ve Gürcistan anayasaları ile oluşan hukuki yapımızı ‘tek taraflı’ olarak yok ettiniz. Aramızda hiçbir hukuki bağ kalmadı. Gelin, ‘iki egemen komşu devlet’ olarak, yeni hukuksal durumumuzu görüşelim” dendi. 
  • Abhazya Parlamentosu’nun çağrısına, Gürcistan yönetiminin cevabı(!) gecikmedi: 14.Ağustos.1992 tarihinde Gürcistan birlikleri, Abhazya’nın doğu ve batı bölgelerini işgal etti. 
  • 30.Eylül 1993 : Abhazya birlikleri, Gürcistan birliklerini mağlup ederek , Abhazya’yı işgal birliklerinden temizledi. Abhazya, tarihin derinliklerinden beri gelen hukuki statüsünü ‘savaşı’ da kazanarak tescil etti. 
  • Savaştan sonra iki devlet arasında birçok barış görüşmesi yapıldı, bazı konularda anlaşmalar imzalandı ama uygulamaya sokulabilen anlaşma sınırlı oldu. 

BM ve RF’nin aracılığı ve AGİT’in katılımı ile, 04.Nisan.1994 tarihinde, sorunun çözümü bağlamında , Abhazya ve Gürcistan arasında “Devlet-Kanun İlişkisi’nin bulunmadığını içeren bir anlaşma imzalandı. Bu, zaten var olan ‘de facto’ durumun tescili anlamına gelmektedir. Bu anlaşma ile, Abhazya-Gürcistan Sorunu’nun, ‘iki komşu devlet’ in sorunu olarak; karşılıklı menfaatler doğrultusunda bir anlaşmaya ihtiyaç gösterdiğini, Birleşmiş Milletler ve taraf ülkeler de resmen kabul etmiş oluyordu 

 

Sayı : 2006 12