Uzunyayla.com sitesince başlatılan Çerkes Ethem’e ‘İade-i İtibar’ Kampanyas Ses Getiriyor! 

0
1238

Cumhuriyetin kuruluş sürecinde Mustafa Kemal’le görüş ayrılığına düştüğü için tasfiye edilen Çerkes Ethem için ‘iade-i itibar’ kampanyası başlatıldı. Uzunyayla.com sitesinin sahibi Oğuz Berk’in kişisel girişimiyle başlayıp, Çerkes Ethem’in yeğeninin de aralarında olduğu iki bine yakın kişi ve kurumun destek verdiği kampanyanın hedefi, toplanan imzaları Meclis’e göndererek “Çerkes Ethem’in Ürdün’ün başkenti Amman’da Kabartay Mezarlığında bulunan mezarının, doğduğu Balıkesir’in Bandırma ilçesine getirilerek, bir anıt yaptırılmasını” sağlamak. 

Oğuz Berk, sitesinde konuya ilişkin görüşlerine de yer vererek, Çerkes Ethem’in mücadelesinin “Çerkes” etnik kimliğiyle olmadığının altını çizdi. Berk, “Türkiye de yaşayan Çerkesler’in de etnik kimlik anlamında Ethem Beye, bir vefa borcu yoktur” dedikten sonra, “Ethem Bey, isminin önüne HAİN damgası vurulana kadar da, hiçbir zaman, ÇERKES diye anılmamıştır. Ethem Bey’in isminin önüne Çerkes ibaresinin konulması da, ‘hain’ ilan edilmesi de, bilinçli bir tavrın sonucudur” cümlelerini ekledi. 

Berk, Çerkes Ethem’in bir “çerkes milli kahramanı’ olmadığını, Türkiye Cumhuriyeti’nin Çerkes asıllı bir kahramanı olduğuna vurgu yaparak, “Ancak ‘hain’ damgasının bedelini Çerkesler ödemiştir” dedi. Berk, şu görüşlere yer verdi: 

“Bu ülkede yaşayan hiç kimse Kafkasyalılar kadar sürgün ve soykırım ne demektir bilemez. Biz yaşadıklarımızı başkalarına reva görme ve hıyanet alçaklığına, düşmemiş bir milletiz. Ancak yakın tarihimizdeki bir yara kanamaya devam etmektedir. Milli mücadelede Ethem beyin varlığı hiç şüphesiz Türkiye Cumhuriyetinin varlık sebebidir. Çerkes Ethem Bey’in onurlu mücadelesi maalesef, siyasi hesaplaşmalara kurban verilmiş ve akabinde 80 yıldır kanayan bir yaraya dönüşmüştür. Türkiye Cumhuriyeti yakın geçmişini aydınlatma ve kendi tarihiyle barışma süreci içindedir. Adnan Menderesi idam edenler, özür dilemiş ve anıt mezarını yaptırmışlardır. Hiç şüphesiz ki, Ethem Beyin bu Cumhuriyetinin kuruluşundaki emekleri, Adnan Menderes ve diğer birçoklarından kat be kat fazladır. 

Türkiye’ye dönmesi istendiğinde ki; ‘Herkesin beni hain bildiği memleketime af yoluyla dönmem, ihaneti kabul etmem demektir, hakkımdaki gerçeği umuyorum ki, tarihçiler yazacaktır’ sözleri, kendisinin ne kadar “son vatanına düşkün olduğunun ve onurlu bir şekilde memleketine dönmek istediğinin en somut ifadesidir. (Yazının devamı 4. Sayfadadır) 

 

Resmi Tarihin Günah Keçisi 

Türkiye Çerkes Diasporası’nın yayın organı Jineps Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Yaşar Güven, kampanyaya destek verdiklerini belirterek “Hain Damat Ferit Paşa anılırken Türk Ferit olamadı ama hain olmayan Ethem, kurgulama sonucu hem hain, hem Çerkes oluverdi” dedi. 

Yaşar Güven de Çerkes Ethem’in Anadolu’daki hareket boyunca etnik kimliği adına hiçbir çıkış yapmadığının altını çizdi. Kurtuluş Savaşı dönemi ile ve özelde de Çerkes Ethem ile ilgili birçok kitap yazıldığını, araştırmacıların yorum ve düşüncelerini aktardığını hatırlatan Güven, şunları söyledi: 

“Savaş boyu yazışmalarda ve diyaloglarda Ethem hep Ethem Bey’ di, Kuvay-ı Seyyare komutanı Ethem Bey. İşgal gücü Yunan ordusuna karşı Ege’ de ilk savunma hattını kuran, Anza-vur, Düzce/Bolu, Çapanoğlu gibi Kurtuluş Savaşı dönemi isyanlarını bastıran (ki irili ufaklı 19 isyandır söz konusu olan) Ethem Bey, sonra birden Çerkes Ethem oldu. Zaten hep Çerkesti. Savunma hattını kurarken de, Çapanoğlu isyanını bastırırken de, Ankara’ da coşku ile karşılanır ve TBMM üyelerince alkışlanırken de, düzenli ordu tartışmaları yapılırken de. 

Üzerinde bir dizi yorumlar yapılan anlaşmazlıkların sonucu, Ethem Yunan tarafından geçiş hakkı istedi, tek kurşun atılmadan olay sonuçlandı. Candan can koparıldı bir yazarın deyimiyle. Ve resmi tarih günah keçisini buldu; Çerkes Ethem. 

Ulus-devlet için hızlı hareket edenler, karışıklığın hüküm sürdüğü dönemde dile getirilen “Meclis-i Aliyi oluşturanlar sadece Türk değil, sadece Kürt değil, sadece Çerkes değil,…” söylevini unutarak egemen ulus oluşturma adına geçmişe perde çektiler. Hain Damat Ferit Paşa anılırken Türk Ferit olamadı ama hain olmayan Ethem, kurgulama sonucu hem hain, hem Çerkes oluverdi. Üstelik Anadolu’daki hareket boyunca etnik kimliği adına bir çıkışı da olmamıştı.” 

 

Savaş Öncesi ve Sonrası 

Anadolu’daki harekette Mustafa Kemal’in yanı başında yer alan ve Çerkes olduğu bilinen bir çok insanın “Çerkes” adını hakkedemediğine vurgu yapan Yaşar Güven, resmi tarihçilerin Rauf Bey’e “Çerkes Rauf Bey” diyememesini de örnekleyerek şunları ekledi: 

“Savaş dönemi ve savaş sonrası yaşanan tasfiye hareketlerinden biridir Ethem olayı. Ethem sonradan çıkarılan affı, affedilecek bir şey olmadığı haklı gerekçesi ile reddetti ve Ürdün’ de öldü. İtibar iade edilmelidir ve resmi tarih yanlışı, Anadolu mozaiğini oluşturan Çerkesleri zan altında bırakmaya yönelik yanlış düzeltilmelidir. Sembolik bir girişim olan Çerkes Ethem’in mezarının Türkiye’ye getirilmesi kampanyasına, yukarıda ifade edilen temelden hareketle destek verilmesi gerekir.” 

(*) Jineps Gazetesi yazarı sayın İnci Hekimoğlu’nun bu yazısı daha önce günlük yayınlanan Birgün Gazetesi’nde yayınlanmıştır. 


Çerkes Ethem kimdir? 

Osmanlı devletinin dağılmasının ardından yeni devletin kuruluş sürecinde önemli rol oynayan Çerkes Ethem’e bağlı olan Kuvayi Seyyare düzensiz ordusu, iç isyanların yanısıra Yunan birliklerine karşı savaştı. 

Halk arasında büyük itibar gören Çerkez Ethem, bir süre sonra Mustafa Kemal ve arkadaşlarıyla ters düştü. Resmi tarih, düzenli orduya katılmaya razı olmayan Çerkes Ethem kuvvetlerinin bastırılmasının ardından Çerkes Ethem’in Yunan ordusuna sığınarak vatana ihanet ettiğini yazıyor. Ancak bir çok tarihçi buna karşı çıkarak, Çerkes Ethem’in düzenli orduya karşı savaşmadan ülkeyi terk ettiğini yazıyor. Türkiye’den ayrıldıktan sonra, önce Berlin’e daha sonra, bir süre Kahire ve 

Ürdün’e geçen Çerkes Ethem, 1948 yılında Lübnan’da öldü.Vatana ihanet konusuyla ilgili “Çok hatalarım olmuştur, ama asla vatan haini olmadım” diyen Çerkes Ethem’in kuvvetlerinin bastırılmasından iki gün sonra TKP lideri Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Karadeniz sularında öldürülmesi, her iki konunun da Sovyetlere yönelik bir operasyon olduğu iddialarını da gündeme getirmişti. 

 

Sayı: 2006 12