Açık Mektup

0
906

Aydınlara, Yazarlara, Sanatçılara ve Demokratik Kitle Örgütlerine, 

Halkımızı Damgalamaya Çalışanları Şikayet Ediyorum. 

Çerkesler, tarihleri boyunca başkalarının bir karış toprağını işgal etmemiş, talan etmemiş, hiçbir halkı sırtlarından vurdukları görülmemiştir. En uygar ve en barışçıl toplumlarından biri olarak bilinen Çerkes Halkları’nın karşısına aldığı ve alabileceği hiçbir halk yoktur. İhanet sözcüğünün Çerkes bilincinde karşılığı yoktur. 

Halklar arasında gerginliklere davetiye çıkaran söylemler, Türkiye ve Kafkasya üzerinde hesapları olan güçlere bağımlılığı artırıyor. Çerkesler, bir yandan Türk ve Ermeni resmi ideologları ve uzantılarınca Ermeni katliamlarının sorumlusu gibi gösterilirken, diğer yandan; Akyazı’da Kürt inşaat işçilerinin kişisel kavgalarının linç girişimine dönüşmesinin sorumlusu gibi -etnik kimlikleriyle- manşetlerden duyurulmaktadır. Bunlar yetmezmiş gibi; Kürtleri “kışkırtan, örgütleyen” olarak kimi yerel gazetelerde halkımız işaretlenmekte, damgalanmakta ve kendi özelinde ki talepleri boğulmaya çalışılmaktadır.. Bir yandan “linç eden”(!), diğer yandan “örgütleyen”(!) Çerkesler’in, hangi taraftan olursa olsun bir girdaba çekilmeye çalışıldığı açıkça ortadadır. Yıllardır; -varsayılan Halk- Türkler, -yok sayılan halk- Kürtler ve –unutulan halklardan- Çerkesler etnik üçgeninde gelişen sarmal, son dönemde varsayılanlarla yok sayılanların birbirine yaklaşmaları adına –vicdan istasyonları- faturasının unutulan halklardan Çerkeslere kesilmesine neden olmaktadır. 

Ermeniler ve Kürtlerin, tarih boyunca olduğu gibi bugün de; gerek Türkiye’de gerekse de Kafkasya’da mülkiyet ilişkilerinin üst yapı kurumlarına dayattığı yönelimlerden dolayı, sosyo-ekonomik, kültürel, eğitim v.b. nedenlerle bazı sorunları hep olmuştur, olacaktır da. Egemenler de bu süreci kendi çıkarları için değerlendirmiştir, değerlendirecektir. Emperyalizm ve uydusu olan devletlerin, etniklerin hassasiyetlerini kendi mecrasında kullanarak, kışkırtarak, birbirine kırdırarak edindiği “pembe ve turuncu devrimler” adı altında mevzilerini pekiştirmek yerine; bizim görevimiz halklara saygılı ve diyalog kuracak bir yaklaşım olmalıdır. Tersi durumda; muhtemelen 100 yıl sonra; Irak’ta katliam yapan Amerika, Çeçenya’da soykırım uygulayan Rusya, olası köşeye sıkıştığında veya vicdanını rahatlamak istediğinde bu katliamın faturasını ordusu içerisinde bulunan azınlıktan gelen halkların çocuklarından askerlere kesebilecektir!.. 

Çerkesler, tarihsel veya günümüzdeki gelişmeler karşısında özür dileme ya da affetme gibi nitelikleri onurluca taşıyabilecek bünyeye sahiptir. Savaşlarla, sürgünlerle milyonlarca evladını yitirmiş ve hala yitirmekte olan Çerkesler’in gerçekleri saklamak, örtmek gibi bir derdi olamaz. Fakat, kendisine yıkılmak istenen faturalara da gereken yanıtları verebilecek reflekslere de sahiptir. Kazananların yazdığı resmi tarihin çarpıklıklarına ‘yeni’ boyut kazandırarak ısıtıp ısıtıp gündeme getirenler arasına, uzunca zamandır çabalarıyla ‘sivil toplum’cu Taner AKÇAM gibileri de eklenmiştir. 1981’lerden çoğumuzun hiç unutmayacağı Taner AKÇAM, özellikle Çerkesler’in etnik kökeninin altını çizerek halkımızı damgalamaya çalışmıştır. AKÇAM’a -eski dostlarının- soracağı epey soru olsa gerek! “Avrupa’ya gitme nedeni ile kalma nedeni arasındaki fark” gibi.  Tarih boyunca teslim olmayı onursuzluğun en beteri sayan Kafkasyalılar hakkında, belki de en son referans alınacak kişilerden biridir. Bu konuda, Çerkes Toplumu’nu tanıyan bilen, ilişkilenen aydınlarımızın, gereken yanıtları verebileceğinden eminiz… 

Biliyoruz ki; örgütlü bir halk ezilebilir, eksiltilebilir, ama yenilmesi, yok edilmesi mümkün değildir. Çerkes Halkı’nın dört bir yana dağıtılmış durumu, resmi ideologlarca bir avantaja çevrilerek, bir koz gibi kullanılmaya çalışılmaktadır. Devletlerin resmi ideologları ve uzantısı –köşeci- yazarları, kendi aralarında atılabilecek olumlu adımlarda dahi faturayı nicel olarak küçük halklara çıkarmaktadır. Ama bir halkın savaşlarla, sürgünlerle kesintiye uğratılmış iç dinamiklerinin nerede ve ne şekilde dışa vuracağının dışarıdan bakarak kestirilebilmesi kolay değildir… 

Nice bedeller ödeyen aydınlar, yurtseverler, içinden çıktıkları yada bir şekilde ilişkilendikleri Çerkes Toplumu’na karşı yürütülen iftira ve çamur kampanyasını göğüslemelidir. Çerkes kökenli olmasanız da, evrensel bakışınızın Çerkesler’in ulusal, kültürel, demokratik eksendeki var olma ve onurlu yaşama mücadelesini de kapsaması gerektiğini bilmekteyiz. Bu konuda da, özgün duruşuyla sizi bugüne taşıyan halkınıza borçlusunuz… 

Türkiye ve Kafkasya, kaynakların adaletsiz dağılımı ve yoksullukla gelen umutsuzluk kıskacının sancılarını yaşamaktadır. İnsanlığın çok önemli sınavlardan geçtiği bu krıtik dönemde; sizin halkımıza, halkımızın da size olan ihtiyacının tekrar altını çizme girişimi olmakla birlikte, okuduktan sonra onaylayan her kişinin imzasına da açıktır yazdıklarım. 

Çerkesler, sürgün rüzgarıyla gelen gözyaşlarıdır insanlığın. Çiğ damlasıdırlar.. Bağımsızlık, demokrasi, özgürlük ve birlik perspektifi; “taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir” zemininde yeniden anlam bulmuştur. Damlaları artırınız… 

Saygılarımla, Sevgilerimle 

  

Volkan DÜZENLİ 

 

Sayı : 2007 01