Sanatta Derinlik ve Kafkasya

0
1449

Sanat içsel anlatımın dışa vurumudur. Yani tüm varlığının izleri, insana dair her şey dışa vurulan yapıtta saklıdır; duygular, düşünceler, hayata dair görüşler hepsi oradadır. Yapıt, sanatçının bir yansımasıdır. Yapıtta görülen ve görülmeyen, duyulan ve duyulmayan vardır ve bu iki karşıtlık iç içedir. Eser, paradoksal bir bileşkedir. İzleyici üzerinde gizemi ve çekiciliği bu yaratır. Eserde anlamı daha derinleştiren, sanatçının teknik ve beceri gücü ile birlikte sunduğu benlik katmanlarının zenginliğidir. Sanatçının benlik katmanlarının oluşumu, insanın oluşumuna denk düşen bir derinlik taşır. İnsanın ilk yaşama dönemlerinde tırnaklarıyla yaptığı mücadeleden, korkuyla saklandığı mağaralardaki yalnızlığından başlayan izler yer alır derinliklerinde.  Sonra varoluş çabaları ve sürdürdüğü yaşamının izleri adım adım kazılıdır DNA’sında.  İçinde yaşadığı ve birlikte var olduğu insan suretleri katman katman yer alır derinlerde, varolmasını sağlayan güçlere olan bağlılığı yansır bu içlerde. Sonrasında onu kuşatan insan çemberi, ailenin tüm varlığı işlenir bu kara kutuya. Tüm bu zengin katmanların özleri bir yanardağ coşkusuyla dışa vurur kendini, dil olur, davranışa bürünür ve sanatçı becerisi içinde bir yapıta dönüşür. Yapıtın izleyici üzerinde etkisi, izleyicilerin kendi iç katmanlarıyla çokça ilişkilidir. Yapıt ve izleyici arasındaki ilişki iki tünelin birleşmesine benzer. Yapıt, kendini karşı tünele akıtırken anlamlanır ve tamamlanır. İki tarafın birbirini beslemesi ve anlam bütünlüğüne kavuşması ile ifade; dinginliğe ulaşır. Sanat, sanatçı ve izleyici bir bütün olurlar bu aşamada. Sanatın anlamı ve etkisi burada hepsini kapsayan bir görünmez koza içinde olgunlaşır.  

Kafkasya, dünyadaki mitolojik zenginliğin önemli merkezlerinden biri. Kaf dağı ve onun kültürü sadece kendi eteğinde yaşayan insanlara değil tüm dünya kültürlerine kaynaklık etmiştir. Yunan mitolojisini besleyen ana kaynaklardan birinin Kafkas dağlarında yaşanmışlıkların olduğunu biliyoruz. Binlerce yıllık ilişkilerin beslediği dünya kültürünün zemininde Kafkasya tüm varlığı ile büyük önem taşır. İnsanoğlunun anlatımlarında, karanlık geçmişinde ve sonrasındaki aydınlanmada Kafkasya bir kültür katmanı olarak yer almıştır. Kafkas kökenli sanatçı, bunu tüm benliği ile yaşayan bir zenginliğe ve şansa sahiptir. Sanatın ifade biçimindeki plastik tutum ile Kafkas Nart destanlardaki dil formu birbirine çok benzer. Hikaye dinlenende değil duyulandadır, sizi bir yerinizden yakalar ve içlerinize çeker. Ninniler, ağıtlar ve eski tanrılarımız hep bu hikayenin parçalarıdır. Bu eski hikayeye eklenen, son savaşlar, dağlarını, ovalarını, kıyılarını terk eden insanların dramı ve yeni yaşayışlardaki zorluklar insan resminin dizeleridir. Tüm bu büyük zenginliğin bir sanatsal ifade biçimine dönüşünü bir görünenin üzerine kurmak eksik bir tanıma yaratır. Duyulan ve derinlere sızan iç görünümler ile birlikte tamamlanan resim gerçek, doğru resim olarak karşımıza çıkar.  

Bu olguyu ve onun aynasını muhacerette yaşayan insanlar olarak kendimize çevirirsek, aslında ne denli bir zenginliğin içinde olduğumuzu fark etmeliyiz. İfadeyi doğuran, besleyen tüm elemanların bizi kapsadığını fark etmeliyiz. İfadenin dışa yansıması olan konuşma dili giderek belki yok oluyor ama tüm yaşanmışlığı ile kodlanan Kafkas insanı, özdili ve ifade farklılığını her zaman sürdürüyor. Bu farklılık sanatçı anlatımında derin kültür birikiminin getirdiği zenginliklerle daha da görülür bir surete dönüşüyor. Farklı suret ve yaydığı farklı ses ve ışık her coğrafyada kendini yeniden üretecek ve çoğaltacaktır.  

 

Sayı: 2007 02