Adıgey Cumhuriyeti (Adıge Respublike)(II)

0
867

1864 Faciası, Katliam, Deportasyon (Ülke dışına atılma) ve Nüfus durumu 

Adıgeler, 1864 yılına değin ve tarih boyunca hiçbir yabancı güce boyun eğmemiş, demokratik yapılı ve barışçı bir toplum idiler. Osmanlı İmparatorluğu’nun Karadeniz kıyısında boyun eğdiremediği tek ülke Çerkesya (Adıgey) idi (Çoğu ırkçı Türk tarih atlasları, Çerkesya’yı Osmanlılar’a “bağlı” bir bölgeymiş gibi gösteriyorlarsa da, bu tür haritalar, bilimsel çevrelerde ciddiye alınmamaktadır. Özellikle Batılı tarih atlasları, Çerkesya’yı 1864 yılına değin bağımsız bir ülke olarak göstermeye devam etmektedirler). M.Ö.V-IV.yüzyıllarda Adıge ataları Sind ve Meotlar’ın yazıları vardı. İskit, Sarmat, Alan ve özellikle Hun saldırıları sonucu Adıge kıyı kentleri ile ticaretinin yok olduğunu, Adıgeler’in dağlara sığındığını görüyoruz. (M.S.IV-VI.yüzyıllar). Daha sonra Moğol (1222) ve Timur (1395) saldırıları, bunu izleyen Tatar yayılmaları, Adıgeler’in toparlanmasını engellemiş, 1557’de Kabartaylar’ın Rus korumasına alınmasıyla da, Adıgeler, siyasal anlamda ikiye bölünmüştür: Çerkesya ve doğuda Kabardiya. 1774’te Kabardiya’nın, 1783’te de Kırım Hanlığı’nın Rusya’ya ilhak edilmesiyle, Adıgeler karadan kuşatılmış ve 1810’da Abhazya’nın Rusya’ya bağlanmasıyla da kıskaç içine alınmış oldular. Adıge direnişi, fiilen Ekim 1863’e, resmen de Mayıs 1864’e değin sürmüştür:21 Mayıs 1864. 

1864 yılındaki Rus istilası sonucu büyük bir nüfus katliamına ve ülke dışı sürgüne (deportasyona) uğratılan, 2 milyon dolayında olan Adıge (ya da Çerkes) nüfusu (Bak.İslam Ansiklopedisi, madde “Çerkesler”, Mirza Bala) içinden sadece 80 bin (eski nüfusun % 4) kadarı, 1864 sonrasında, eski Çerkesya’da ya da eski Rus ‘Kuban oblastı’nın’ bir bölümü olan şimdiki Adıgey bölgesinde, ”göstermelik olarak”, yeri değiştirilerek bırakılmıştı. Bir miktar (%1) Kabartay, Besleney ve Abaza da, daha önceleri, 1830’larda yerleştirildikleri Batalpaşinsk (şimdiki Çerkessk kenti) yöresinde kalmıştı (1864’te Türkiye’ye gönderilmeyip eski Çerkesya topraklarında kalan Adıgeler’in ve şimdiki Karaçay-Çerkes yöresinde yaşayan Adıge ve Abazalar’ın toplam sayısı 107 bin kadardı). Kuzeyde Kuban Irmağı ağzından, güneyde, şimdi Abhazya’da bulunan Bzıb (Psıb) Irmağına değin uzanan Karadeniz kıyılarında ve Kuban Irmağı havzasında yaşamakta olan Adıgeler’in tümü, ya Türkiye’ye sürülmüş ya da insan kasaplarının elinde ya da sürgün yollarında can vermiştir. Ruslar 21 Mayıs 1864’te Mzımta (Mezmıt’e) Irmağı yukarısındaki Kbaada çayırında bir askeri tören ve dini ayin düzenleyerek, bu oluşumu kutlamışlardır. 

Daha sonraları,1864’te Türkiye’ye gitmeyip de Orta Kuban ve Orta Laba solundaki bataklık yerlere dağıtılarak yerleştirilmiş olan bu 80 bin kadar Adıge de, 1864 sonrasında % 85 oranında azaltılarak,1897’de normalde 200 bin olması beklenirken, 30 bine düşürülmüştü. 1897’de, Batalpaşinsk (şimdiki Çerkessk) yöresinde de 13 bin (ya da başka bir değerlendirmeye göre 16 bin) Çerkes (Adıge) ve 12.5 bin kadar Kabartayca da konuşan (çift dilli) bir Abaza (Abazin) nüfus kalmıştı. 

1864’te, Kuban ve Laba solunda fiilen ya da politik olarak, 16 bin Adıge; Batalpaşinsk yöresinde de 4 bin kadar Kabartay, Besleney, Abaza vd nüfusa karşılık olmak üzere; uzun bir süreç içine yayılarak, tamamı 20 bin dolayında düşünülebilecek bir sayıdan üreyebilecek kadarlık bir Çerkes nüfusuna buralarda barınma fırsatı tanındığı; bugün için bu sayının, yüz yılı aşkın bir sürede, 10 kat dolayında artarak 200-240 bine ulaştığı söylenebilir. Ama, ikinci bir göç yaptırılmasaydı, 1864 sonrasındaki nüfusun, yine de, şimdiki 200-240 bin nüfus yerine 1.250.000’e yükselmiş olacağı, bu nedenle de 1864-2002 arasında Çerkes politik nüfus kaybının 1 milyonu aştığı, başka bir değerlendirme biçimi olarak da düşünülebilir; konunun uzmanlarınca daha etraflı ve derinliğine incelenmesinde yarar vardır. 

Sonuç olarak, 1897’de 200 bin olması gereken şimdiki Adıgey ve Karadeniz kıyısındaki Şapsığya yöreleri Adıgeleri’nin sayısı, yukarıda da belirtildiği gibi, 30 bine  düşmüştü: Çünkü, Orta Kuban ve Orta Laba ırmakları boyunda yay biçimindeki bir şerit gibi 300 km boyunca uzanan ve kimselerin beğenmediği ve sıtma yatağı bir ölüm tarlası olan “Adıge yerleştirme alanları”ndaki bataklıklar, Adıgeler tarafından kanallar kazılıp kurutularak, sağlıklı ve verimli topraklar haline getirilmiş, bunun üzerine, Rus yöneticiler bu yeni topraklara da göz koymuşlardıSonuç olarak, bu topraklar, Adıgeler’in elinden alınıp, emekli askerlere ve Kazaklara dağıtılmaya, tepkiler de “ayaklanma” sayılarak, Adıgeler aşama aşama   Türkiye’ye gönderilmeye başlandı. Özellikle Orta Laba yöresine yerleştirilmiş olan demokratik yapılı ve korunmasız Abadzeh, Şapsığ ve Vıbıh köylüler, yeniden ikinci bir etnik temizlik ve deportasyona uğratılmış oldular. Orta Laba yöresinde ya da Kafkasya’da sadece bir tek Abadzeh köyü ile Orta Kuban yöresinde de iki-üç Şapsığ köyü (şimdi 5 köy) ve Karadeniz kıyısı Şapsığyası’nda birkaç küçük Şapsığ köyü (şimdi 14 köy) kaldı, Vıbıh köyleriyse silindiler (Vıbıhlar, sürülmeden önce, Karadeniz kıyısında kuzeydeki Şekh (“Şex”,Rusça-Şahe) Irmağı ile güneydeki Psov Irmağı ya da Adler kasabası arasındaki Saçe merkezli bir yörede yaşıyorlardı). 

Yeni “göçler” sonucu, Adıgeler’in nüfusu ile birlikte tarım toprakları da azaldı (1920’lerde, 70 bin km.kareden fazla yüzölçümü bulunan eski Çerkesya’da, yani şimdiki Adıge, Şapsığ ve Çerkes bölgelerinde fiilen 1.400 km.kareden de az bir arazi kalmıştı:% 2 ). 

Bir başka açıdan batıdaki bu 80 bin nüfus (Bak.Dr.Almir Abreg, ”Geçmişten Günümüze Kafkasların Trajedisi”, İstanbul, 2006, s.43), 1864’ten 2002’ye kadar uzayan 138 yıllık bir süreçte, en azından 1 milyon olacak yerde, bugün RF toplamında 131.769’da kalmış ve sadece 1.6 kat artabilmiştir (yani 800 binin üzerinde ikinci bir yeni nüfus kaybı). Aynı dönemde Kabartay ve Balkar nüfusları 12 kat üzerinde artmıştır. Adıge nüfusu, 1897 ile 2002 yılları arasında, yani 105 yılda ise, 4.4 kat artmıştır: 30 binden 131.769’a ulaşan bir artış (2002’ de, RF içindeki 131.769 Adıge nüfusuna, 519.958 Kabartay ve 60.517 Çerkes nüfusu da eklendiğinde 712.244 genel Adıgeler sayısı elde edilmekte; Kabartayca da konuşan 37.942 Abaza ya da Abazin sayısıyla da, Şapsığlar dışında, Adıgece konuşanların sayısı 750.186’ya yükselmektedir. Şapsığ nüfusu, ”Şapsığ toplumsal parlamentosu Adıge- Khase” tarafından 12 bin olarak açıklanırken, pek güvenilir olmayan Krasnodar krayı verilerinde, 2002 yılı için, 3.231 Şapsığ sayısı bildirilmektedir. Ama aynı listede, niteliği tam bilinemeyen 15.8 bin Adıge ve 4.4 bin Çerkes sayısına da yer verilmektedir (Ayrıca Bak.”Jineps”,Kasım,2006,”Şapsığya” derlemesi). İç savaş sırasında, 1918’de, sadece kızıl teröre 4 bin dolayında yetişkin insan kurban verildi, özellikle küçük bir halk için bu tür rakamlar korkunç şeyledir (Bak. Kim Şibzuh, “Çerkesya Dehşet İçinde”,internet). 

1926’da 50.821 olan Adıgey’in Adıge nüfusu, 33 yılda, yani 1959’da 65.908’e yükselmiştir (15.087 ya da % 29.68 artış). Nüfus artış hızındaki bu önemli düşüşün   bir nedeni, kolektifleştirme ve çok sayıda kişinin çalışma kamplarına sürülmesi ve oralarda telef olması ve politik infazlar ise, bir nedeni de İkinci Dünya Savaşı sırasındaki büyük Adıge nüfus kaybıdır (Büyük çoğunluğu topraksız ya da az topraklı yoksul köylü ya da topraksız eski köle aileleri olan Kabartay, Karaçay ve Balkar köylülerinin aksine; oldukça gelişmiş bir tarıma ve geniş aile arazilerine, aile başına ortalama 100 dekarın üzerinde araziye sahip olan Adıgeler, yöredeki, yine arazi sahibi olan komşu Ruslar ile birlikte, kolektivizasyona, yani toprak ve hayvanlarının alınıp kolhoz çiftliklerine verilmesine ve kendilerinin de fiilen toprak ırgatları konumuna düşürülmelerine büyük tepkiler göstermişlerdi. Tembot K’eraş’ın “Nasıpım yığogu” (Mutluluk Yolu) adlı romanı, Adıgeler’in kolhozlaşmaya karşı gösterdikleri bu tür tepkileri, sanatsal bir ustalıkla sergilemektedir. 

Öte yandan Adıgeler’in Alman saldırganlara ve işgale karşı savaşta en az 15 bin kayıp verdikleri de bilinmektedir, ki bu da, nüfuslarının dörtte birinden, erkek nüfusunun ise yarıdan çoğu demektir. Bu durum küçük bir halk için katliam boyutunda bir yıkım demektir. 

Bir de politik infazların çokluğu ve bunların yol açtığı moral bozukluğu da unutulmamalıdır (Bu konuda sadece bir örnek: Stalin döneminde, Şovgenovski rayonunda, yani kıyıdan 200 km uzaktaki bir iç yörede ve sadece 50-55 bin Adıge nüfusu bulunan “Adıge Özerk Oblastı’nı Türkiye’ye ilhak etmeye çalışmak” gibi bir “gerekçeyle” çok sayıda genç yönetici idam edilmiştir). 

Daha sonra,1959’dan 2002’ye değin, yani 43 yılda, Adıgey’in Adıge nüfusu, 65.908 ‘den 108.115’e ulaşabilmiştir: % 64 artış. Aynı dönemde Balkar nüfusu 34.088’den 104.951’e (% 208 artış), Karaçay nüfusu 67.830’dan 169.198’e (% 149 artış), Kabartay nüfusu da 190.284’ten 498.702’ye (% 162 artış) yükselmiştir (Bu da Adıge halkının, yaşadığı ağır travmaları hala atlatamamış olduğunu göstermekte; Rus ekstremistler de, Adıgeler’in bu sayısal –aritmetik- çöküşünü gerekçe gösterip Cumhuriyet’i referandum oyunlarıyla yok edip topraklarını Krasnodar krayına katmak ve Hitler’in ‘Büyük Almanyası’ gibi, dikensiz bir ‘Büyük Rusya’ yaratmak istemektedirler). 

 

Sayı : 2007 04