Ahmet Zakayev Caucasus Times’a Çarpıcı Açıklamalar Yaptı: “Kuzey Kafkasya’nın dekolonizasyonu devam ediyor, geri dönüşü yok” 

0
685

Londra”da sürgün yaşayan Çeçen direnişinin Avrupa’daki temsilcisi Ahmed Zakayev, Kremlin yanlısı Çeçen başkan Ramzan Kadirov’un ekibine katılan eski direnişçileri hala direnişin en güçlü unsurları olarak görüyor.  

Direnişçilerin Çeçen polis teşkilatında dış darbelere karşı korunduğunu ve Kremlin”in Çeçenya”yı iç savaşa sürükleme ve sömürgeleştirme amacına ulaşamadığını belirten Zakayev, Caucasus Times’a çarpıcı açıklamalar yaptı.  

C.T: Son zamanlarda, yeraltı faaliyeti gösteren Çeçenler’in yeteneğini yitirdiği yönünde bir görüş var. Buna delil olabilecek bazı objektif faktörleri sayabiliriz. Örneğin, Rusya ikinci Çeçen kampanyasında uzman, baskıcı ve askerlerden oluşan profesyonel güvenlik yapısı ile gizli ortaklarla tam bir ordu oluşturmayı başardı; halk korkutuldu, ancak bir taraftan da belirli bir yaşam düzeni, iş, yarına güven sağlandı; Çeçenya’dan ülke dışına direnişi destekleyen onlarca genç ve yetişkin insan gitti, demek ki sosyal taban zayıfladı. Bunlar objektif parametreler mi? Bugün halen Çeçen mücadelesinin var olduğunu söyleyebilir miyiz?  

A.Z: Saydığınız şeylerin hepsi kesinlikle var. Bu faktörlerin gerçekten silahlı mücadeleyi zayıflattığına katılıyorum. Ama bugün için Çeçenya’nın dekolonizasyonunun kesinlikle gerçekleştiğini açıklayabiliriz. Bugün Çeçenya’nın bağımsızlık hareketinde yer alan, askeri harekatlara katılmış olanlar halen inşa süreci içerisindeler, ancak farklı bayraklar altında olmak zorunda kaldılar. Bakınız, onlar Çeçen olmayı bırakmadı ve kesinlikle inanıyorum ki, bağımsızlık düşüncesini tamamen reddetmediler. Madem güç yöntemi ile özgürlüğe ulaşılamadı, daha rahat ve daha az güç harcanarak mücadeleye devam etme veya geçici olarak erteleme yöntemi bulundu.  

Böylesi geçmiş dönemleri tarihte de oldu. Çarlık generalleri özellikle Çeçenlerden oluşan birlikler oluşturdular. Onların görevi ayaklanmaları bastırmak, halkı tepeleme eylemleri yapmaktı, ancak bir zaman sonra ortaya çıktı ki, onlar da diğer Çeçenler gibi Rusya’ya karşı. İfade edebilirim ki, iki, üç, dört yıl aradan geçecek ve bugün hükümet tarafından kurulan yapılar sağlamlaşacak ve hiç şüphesiz daha güçlü olacak, bu Çeçen özgürlüğünün gerçeği.  

Biz kendimiz yönetimde olmak, Çeçenya’yı yönetmek için savaşmadık, mücadele etmedik. Düşüncemiz topraklarımızın dekolonizasyonuna başlamak ve tamamlamaktı. Bugün bu meydana geldi ve tam bir şekilde tüm Kuzey Kafkasya’nın dekolonizasyonu devam ediyor. Geri dönüşü yok.  

 

C.T: Çeçenya’nın dekolonizasyonu adlandırmasından ne kastettiğiniz tam anlaşılmıyor? Bu ülkede ve bölgede meydana gelenlerle ilgili yeni bir yorum mu?  

A.Z: 90’lı yılların başında Caharkale Kafkasya’da Rus kalesi olmaya devam etti. Burada en büyük Rus Kafkas topluluğu oluşturuldu. Çeçenya’nın başkentinde 400 binden fazla Rus vardı. Bugün artık ülkede hemen hemen hiç biri kalmadı. Rus askerlerinin Çeçenya bölgesinde bulunuşu sömürgeleştirme değil, işgal gerçeği. Klasik anlamda bir bölge, sömürgeciler tarafından benimsendiği ve yerli halkı yerinden etme süreci gerçekleştiğinde fethedilmiş bölge olarak düşünülüyor. Yerli halk ya asimile ediliyor ya da yok ediliyor.  

Bugün ise Çeçenler, öncelikli olarak kendi ülkelerinin mutlak sahibi oldular, ikincisi, aktif olarak Avrupa’da benimseniyorlar. 19. yüzyılda ise çok da güler yüzle karşılanmadıkları doğuya göç etmek zorunda idiler. Her geçen gün daha da güçlenen Avrupa ve Rus Çeçen toplumu er yada geç, kendi halklarının menfaatlerinin üzerinde hiçbir şey olmadığı konusunda birleşecekler.  

Şimdi görüyorum ki, Çeçenya’da içişlerinde Çeçen gelenekleri teşekkül ediyor, Çeçenler bilinçli olarak Rusya’yı iç idarelerinden uzaklaştırıyorlar.  

Silahlı mücadele faktörü ise şu veya bu şekilde, şöyle veya böyle Rusya ve Çeçenya karşılıklı ilişkileri kesin olarak çözümleninceye kadar var olacak. 

 

C.T: Siz, şu anda potansiyel müttefikiniz olması gereken veya olmuş olan Çeçenya’daki resmi oluşumlardan söz ediyorsunuz. Ama Kremlin özellikle bu güçler aracılığı ile sizin direniş cephesindeki arkadaşlarınızı öldürmüyor mu? Ve bu iç savaşı faktörü değil mi?  

A.Z: Buna kesinlikle katılmıyorum. Herhangi bir iç savaş yok. Buna tüm gücüyle tahrik etmek isteyen işgalci Rus güçleri var. Rakamlara bakınız. İç savaşın çok sayıda kurbanı olması gerekir. Elbette Çeçenler, Rusya’nın hava kuvvetlerini kullanması ile büyük kayıplar verdi. Hava saldırıları, ağır teknik, silahlar, tüm bunlar büyük harabelere ve onlarca, on binlerce insanının ölmesine sebep oldu. Ama Çeçenler arasındaki çatışmalarda her iki taraftan çok az insan öldü, son iki senede ölen Çeçen polisi ve direnişçi sayısı sürekli azalıyor.  

Yani durum istikrara kavuştu, Moskova’nın ‘Çeçenleştirme’ inisiyatifi dağıldı ve iç savaş olmadı. Ama ‘Çeçenleştirme’ ifade ettiğim alanda oldu. Çeçenya sömürgeciler olmadan ‘Çeçenleştirildi’.  

Müttefiklere gelince, bunlar bizim insanlarımız. Sayı ve yüzdelik hesabını alınız. Çeçen polis sıralarında kim duruyor? % 70-80’i, (hatta Rus resmi bilgilerine göre) eski direnişçilerden oluşuyor. Yani eski Çekist olmadığı gibi eski direnişçi de olmuyor. Onlar her şeye rağmen, bir zamanlar derinden inandıkları ve gerekli gördükleri mücadele yolunda idiler. Ve bu inancın yerine, genel Rus menfaatlerinin savunulması için yapılan suni motivasyon tamamen geçemez.  

Rus istihbaratı din faktörünü kullanarak bir zaman Çeçen toplumunda dağılmaya sebep oldu, ancak geri dönüşü olmayacak bir ayrılığa dönüşmedi. İkinci savaş başladığında, Çeçenler her şeye rağmen tek bir halk olduklarını hatırladılar. Katiller için- vahhabi, tarikatçı, sufi ayırımı olmadığını anladılar. Kurban seçimi için sadece milli faktör önemli idi. Bundan sonra Rusya kendine güvenerek ancak yanlış bir yola gitti- Çeçenleri ‘iyi’ ve ‘kötü’ olarak ayırmaya 

çalıştı ve böylelikle direnişçilere eski direnişçi olma, güvenlik ve yönetim kurumlarında sağlamlaşma imkanı verdi. Birileri geçici olarak bağımsızlığını alma umudunu en iyi zamana erteledi, diğerleri komutanlarının verdiği görev üzerine yer altından Rusya’ya ‘hizmet’ için gittiler. Onlar önceden oldu gibi, vatanlarının er ya da geç özgürlüğüne sahip olacağına inanan genç çocuklar veya yetişkin insanlar olarak kalıyor. Bundan dolayı polis ve direnişçiler arasında meydana gelen çatışmalarda ciddi kayıplar olmayacak. Ve bu yalan anlaşmazlığın varlığı yeraltı yeteneğine hiçbir şekilde tesir etmez.  

 

C.T: Ne yani Kadirov birlikleri gündüz ve gece direnişçileri takip etmiyor mu? Gelen haberlere göre, onlar sürekli orada birilerini yakalıyorlar ve yok ediyorlar. Açıkça ifade edecek olursak, senelerdir siz onları ‘Rus yandaşı’, ‘milli hainler’, ‘münafıklar’ olarak adlandırmadınız mı?  

A.Z: Sizi temin ederim ki, eğer Rusya yanlısı birimlere dağılmış olan ülkeyi çok iyi bilen, saklanılacak gizli yerleri bilen bu 30 bin Çeçen direnişçi gerçekten partizanlarla hesaplaşmak isteseydi bunu çoktan yaparlardı. Ama, öncelikli olarak bununla kimse ilgilenmedi. Şimdilik Çeçen mücadelesi faktörü halen var, Rusya, güya onlarla mücadele ettiğini düşündüğü Çeçen güvenlik birimlerinin gerekli olduğuna inanmaya devam ediyor. Yeraltı faaliyet gösterenler ise, Çeçen polis saflarındaki kendi insanları ile dış darbelere karşı kapalı, korunuyor. Bu durumu, yukarıdan bakıldığında ayrılık, içeriden ise barışçıl ve dostluk varlığı olan ahenkli uyumsuzluk olarak adlandırabilirim.  

Bunu açıkça söylüyorum, çünkü ne Putin ne de Rusya’da direksiyon başında kim var ise, bu tabloyu değiştirme durumunda değil. Bu onların eseri, onlar bunu öyle yaptı. Hatayı itiraf ise politik intihar demek. Ve elbette, seçim öncesinde onlar böyle bir şeyi yapamaz. 

Yayınlama zamanı: 28 Şubat 2007 

http://www.kavkazcenter.com/tur/content/2007/02/28/2868.shtml 

 

Sayı : 2007 04