Diasporadaki Kültür Sanat Etkinlikleri

0
1239

Genellikle her yıl 21 Mayıs öncesinde Kafkas Kültür Dernekleri ve Vakıflarında kültür ve sanat etkinliklerinde bir yoğunlaşma yaşanır. Bu yıl da geçen yıllardan farklı değil. Yurtiçi ve yurtdışı resim sergileri, paneller, konferanslar ve anma etkinlikleri ile Kafkas toplumunun yaşadığı acı olayların unutturulmaması ve buna dayalı bilincin tazelenmesi amaçlanır.

2006 Kayseri Güzel Sanatlar Galerisi’nde açılan “Elbruz’dan Erciyes!e” adlı resim sergisi

Diasporadaki Kafkas toplumlarının kültür oluşumlarının kaynağı tek başına Kafkasya merkezli değil artık. Zorunlu göçün üzerinden geçen 143 yıldan sonra Türkiye, Suriye, Ürdün gibi birçok ülkede bir Kafkaslı gibi kalmaya çalışan toplum doğaldır ki üç kuşağın geçtiği toprağın da etkilerini üzerinde taşımaya başlıyor. Kafkasyalı teriminden çok Kafkaslı tanımlaması belki daha doğru bir tanımlama. Türkiye’de yaşayan Kafkaslılar arasında dillerini konuşanlar bile artık bir Türkiyeli gibi düşünüyor. Bunu tek başına asimilasyon süreci ile tanımlamak yeterli değil. Bu değişim toprağın, üzerinde yaşayan insanı işlemesiyle ilgili büyük ölçüde. Hakim kültür ve onun siyasal erkinin baskıları da bir araya geldiğinde çok kimliklilik barındıran bir kişilik karşımıza çıkıyor. Bu, toplum olarak yaşanan siyası baskıların kuşaklar üzerinde yarattığı etkilerle birlikte, anavatandan farklı bir coğrafyaya her yönüyle uyum çabalarıyla açıklanabilir.

Diasporada oluşan insan formu, anavatanda yaşayan insan formundan oldukça farklılaştı. Diaspora insanın içinde, anavatanda yaşayan kardeşi arasında farklı duyumlar, hayata farklı bakışlar gelişti. Ve içinde kuşaklar boyu dinmeyen karmaşalar var.

Konuşmasında, yürüyüşünde, insan ilişkilerinde, şarkısında ve yaşamdaki tüm var olma uğraşısında bu farklılıklar ve karmaşalar izlenebilir. Bu farklılığa karşın Kafkasya’ya dönük yüzümüz anavatanla kucaklaşmada bize bir referans olabilir şüphesiz. Ancak bu referans Kafkasya’da yaşayan insanlarımızla sorunsuz bir paylaşım ve kucaklaşma anlamına gelmiyor. O nedenle de bu kucaklaşmaya kendilerini hazırlayan insanlarımız arasında bu farklılaşmadan kaynaklanan birçok sorun yaşandı ve yaşanıyor. Kafkasya’da, anavatanda yaşayan insanlarımız ilk dalga dönüşçüler geldiğinde bunun bir çığ gibi artacağını düşündüler. Gidenlerde hayal ettikleri cennete geldiklerini düşündüler önceleri. Yaşanan, ancak ifade edilmeyen davranış ve üslup farklılıkları kısa zamanda ortaya çıktı ve bu durum iki taraf için de gizli hayal kırıklığına dönüştü. Hararetli karşılamalar yerini temkinli bir sürece bıraktı.

Dönüş ve onun sorunlarına bir çok pencereden bakılabilir şüphesiz. Objektif değerlendirmeler yaptığımızda yeniden masif bir topluma dönüşebilmek için belki en az iki kuşağa ihtiyacımız var. Bizi biz yapacak ortak düşünce ve aklın içinde uçuşan ve yakalanamayan birçok farklı parçacıkların olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Anavatan ve diasporanın aynı temelden hareket etmesine karşın, artık farklı kültürler barındıran iki ayrı yapılanma olduğunu bilmeliyiz. Diasporadaki bizler, Kafkasya’ya dönük hasret şarkılarının içine, yaşadığımız toplumun savaşını ve onun kurtuluş mücadelesi de ilave ettik. Kayseri ve onun istasyonu bizim temel kültür motiflerimiz oldu. Çanakkale Savaşları’nda şehit olan Kafkaslılar artık yeni ve çoğaldıkları toprakları için savaştılar. Askerleri, generalleri Kafkasya’dan çok uzaklarda öldüler. Sanatçılar, üzerinde yaşadıkları toprağın gerçeklerini, kendi gerçekleri ile yoğurarak eser ürettiler.

Bugünlerde düzenlenen etkinliklerde bu farklılıklar ve aynilikler bir yeni kültür formu olarak karşımıza çıkıyor. Diaspora ve anavatan kültürü arasında farklılıklar olması çok doğal. Bu gerçeği anlamak ve zaman içinde yaşanan kültürün farklılıklarının oluşturacağı bileşkeye zaman tanımak çok önemli. Ancak bu bakışla, zamanla ortak düşünce ve ortak davranış geliştirme yeteneği de kazanılabilir. Bu konudaki aceleci tutum ve davranışlardan uzak durmamız gerekir.

Sanat ve kültür kişi ve toplumların zamanda iz bırakma, kendilerini ifade edebilme mücadelesidir. Bu mücadelenin tek renkli ve tek sesli olması sanatın doğasına aykırıdır. O açıdan gerek anavatanda gerekse diasporadaki tüm etkinlikler önemli ve bu etkinliklere destek vermeliyiz.

Tüm yaratımlar ve değerler, nerede üretilmişlerse üretilsinler yüzü Kafkasya’ya dönük olduğu, ondan ilham ve güç aldığı ölçüde bizim değerlerimizdir.

 

Sayı: 2007 04