İnternet sitesi “Vesti-Temır Kavkaz” (Kuzey Kafkasya- Haberler)’da Adıgey Cumhuriyeti (AC) Devlet Başkanı Aslan Thak’uşın ile yapılan bir röportaj yer aldı. Röportajın içinden bazı bölümler, “Adıge maq” gazetesinde yayınlandı. Cevdet Yıldız’ın çevirisi ile okuyucularımıza sunuyoruz.
-Saygıdeğer Kim oğlu Aslan Thak’uşın! Hımışk’ey* köyünde bazı olaylar yaşandı. Bu durumu nasıl karşılıyorsunuz, komşular arası bu tür ulusal çatışma ve anlaşmazlıkları nasıl çözümlemeyi düşünüyorsunuz?
-Hımışk’ey’de etnik değil, mafyavari bir kavga sözkonusu. Öncelikle bunu belirteyim. Soruna odaklanmış bulunuyoruz. Suç işleyenler yasalar önünde bunun hesabını verecekler. Olayın hemen ardından Hımışk’ey’e gittim ve halkla görüştüm. Öncelikle Hımışk’eyli Rus ve Adıge köylüler arasında bir çatışma olmadığını belirtmeliyim. Köy halkının ortak görüşü şu: “Aramızda iyi komşuluk ilişkileri var. Hiçbir zaman anlaşmazlık ve çatışma içine girmedik. Burada olup bitenler hepimizin evi (yurdu) olan Adıgey Cumhuriyeti içinde bir güvensizliğe yol açmamalı.”
(..) Önümüzde Devlet Duması (Rusya Halk Meclisi) seçimleri var, bazı belediyelerimizin seçimleri de yapılacak, Maykop da bunların arasında. Seçim nedeniyle olmalı, Krasnodar Kray’a ve Adıgey’e ilişkin bir dizi asılsız haber yayılıyor. Bu arada şu noktayı da bir kez daha vurgulayayım: Komşumuz Krasnodar Krayı ile birleşmeyeceğiz, ama ekonomik dayanışma içinde olacağız, bunda iki tarafın da yararı var.
Radikal unsurlar ve marjinaller, her zaman için bahaneler bulabilirler. Geçmişte, Adıge kökenli bakan sayısı (Ruslar’dan-ç.n) daha fazla diyorlardı. Şimdi her parti ve etnik grubun dengeli temsilini sağladık. Bu bahane de ortadan kalktı. Yine de söyleyecek şey buluyorlar. Bir gazetede Nina Konovalova’nın** bir yazısını okudum. Onun iddiasına göre, AC Rusları’na, üst federal makamlar önünde kullanılmaları amacıyla görev veriliyormuş. Yani Slaviyan (Rus-ç.n.) nüfus ihmal ediliyormuş. Oysa ben, Slaviyanlar’ı her toplum kesimi için olduğu gibi, beceri ve yeteneklerine göre görevlendirdim ve onları önemli makamlara getirdim.
(..)
-Sayın Thak’uşın! Adıgey’in kendi isteği ile Rusya’ya katılmasının 450. yılı*** üzerine neler söylemek istersiniz. Bu Kutlama Günü’nün, Adıgey Cumhuriyeti’nde yeni sorunlara ve halk arasında bölünmelere yol açacağı, sizin de bu işten yıpranmış olarak çıkacağınız söyleniyor, ne dersiniz?
–Adıgey’in kendi isteğiyle Rusya’ya katılışının 450.yılının kutlanmasında ben bir sakınca görmüyorum. Ruslar’la Adıgeler’in dostluğunu simgeleyen güzel bir gün olacak bu kutlama günü. İnsan toplulukları arası bir ayırımı hiç düşünmedim. Tarihsel bir olayın böylesine anlaşmazlıklara yol açmasını bir türlü anlayamıyorum.Bu kutlamanın ne gibi zararı olabilir?
Tarihi yazmak, sorumluluk gerektiren bir şey, bir bilim işi. Tarihi, kuşkusuz kazanan taraf yazar. Ben şahsen, tarihsel gerçeklerin eksik yazıldığı kanısındayım, bu nedenle yeni bir tarih yazmamız gerekir diye düşünüyorum. Küçücük bir bölge olan Adıgey’in, Sovyetler Birliği Kahramanı sayısı bakımından koca bölgeleri geride bıraktığını bilmeliyiz. Örneğin, II. Dünya Savaşı sırasında, Sovyetler Birliği Kahramanı olan Adıge şairi Hüseyin Andruhay, kendisi ile birlikte çok sayıda düşman (Alman-ç.n.) askerini de uçurmak üzere elindeki bombanın fünyesini çekmeden hemen önce, şöyle haykırmıştı: “Ruslar teslim olmazlar!”. Doğduğu köydeki (Hakurınehabl köyü-ç.n.) gibi, Ukrayna’da da anıtı (sauğet) dikilidir. Bizi birbirimize bağlayan bunun gibi çarpıcı örnekleri aramalı ve bulmalıyız. Çünkü, kin ve nefretten arınmış bir geleceği böyle kurabiliriz.
Kabartay-Balkar (KBC), Karaçay-Çerkes (KÇC) ve Adıgey, Rusya’ya gönüllü katılışlarının 450. yıldönümünü birlikte kutlama kararı aldılar. Ben bu kutlama olayı nedeniyle kimsenin incineceği ve bu üç cumhuriyetimizde yaşayan halkların birbirlerinden uzaklaşacağı kanısında değilim.(..)
-450 yıl önce, Çerkesya Rusya’ya katılmış idiyse, niye bugüne değin hiç kutlama yapılmamış ki? Yoksa, kerhen (zoraki) bir kutlama mı sözkonusu olan?
-Kafkas cumhuriyetlerini tanıtıcı böylesine güzel kutlama günlerini niçin istemeyelim ki? Adıgey’de bazıları kutlamaya karşı, ama çoğunluk taraftar.
-Kafkas Savaşı (Adıge-Rus Savaşı-ç.n.) sırasında (1860’larda-ç.n.) Çerkesler’e soykırım uygulandığı iddiasıyla Çerkes organizasyonlarınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruldu, bunu biliyor muydunuz? Soykırıma ilişkin olarak, Adıgey Cumhuriyeti Hükümeti’nin yapacağı bir şey varsa öğrenmek isteriz.
–Soykırım, daha çok bir dava konusu, sanırım bunun sırası da değil. Adıge topluluklarına dil, kültür ve geleneksel yaşamlarını geliştirmeleri konularında özgürlük tanıyan ülke Rusya’dır. Bir Müslüman ülke olan Türkiye’deki soydaşlarımızın, anadillerini konuşma özgürlüğünden bile yoksun tutulmuş oldukları bilinen bir şey. (..)
-Sayın Thak’uşın! Üç Çerkes cumhuriyeti- Adıgey, Kabartay-Balkar ve Karaçay-Çerkes’in tek bir cumhuriyet çatısı altında birleştirilmelerini isteyenler var. Bunu nasıl karşılıyorsunuz? Tek bir devlet, ama Dağıstan, Çeçenya ve daha başka egemen cumhuriyetlerin topraklarına da taşan bir devlet değil bu benim söylemek istediğim. O takdirde bu bir provokasyon, bir kışkırtma olur. Benim demek istediğim, Adıgey ile Krasnodar Kray’ın birleştirilmesinin istenmesi gibi, üç Çerkes cumhuriyetinin topraklarının birleştirilmesiyle Çerkes toprağının büyütülebileceği düşüncesidir.
-Bu durum, Adıge ulusunun geleceğine ilişkin olarak var olan derin kaygıları yansıtıyor olmalı. Ben de ulusumu seviyorum ve en az sizin kadar ulusumuzun geleceği ile ilgileniyorum. Adıgeler’in tarihine, dil ve kültürüne, en az başkaları kadar vakıfım. RF’nun her bir yurttaşı kendi sorunlarını özgürce dile getirebilir. Herkesin düşüncesine saygı duyarım, ama RF mevzuatına (hukuk sistemine) girmiş, RF içinde yer almış devlet birimlerinin sınırlarının kalıcı olduğuna inanıyor, buna saygı duyuyorum. Adıgey, Karaçay-Çerkes ve Kabartay-Balkar Cumhuriyetleri, demokratik bir devlet olan Rusya’nın birbirlerinden ayrı olan bağımsız cumhuriyetleridir. Kimse bunların topraklarını birleştirmek gibi bir isteği öne sürmüş değil, Adıgey’in Krasnodar Krayı ile birleştirilmesi de öne sürülmüyor. Krasnodar’a ilişkin tartışmalar artık aşıldı. Asıl sorun, cumhuriyetlerimizin ekonomilerini ve yaşam düzeylerini nasıl geliştirebileceğimiz sorunudur. Kardeş cumhuriyetlerle ve en yakın komşumuz Krasnodar Krayı ile dayanışma içinde sosyal ve ekonomik sorunlarımızı aşmaya çalışacağız. İdari birimleri birleştirme tehditleriyle bizi yolumuzdan alıkoymak isteyenler ise, çalışmayı sevmeyen ya da bağımsız olmakla bir çıkar sağlayabileceklerini sanan, aslında finansal açıdan bizi bir yerlere bağlamaya çabalayan kişilerdir. Bağımsız ve bir başımıza yaşamak istiyorsak, en başta maddi bir temel hazırlamak ve bir ekonomik güç olmak gerekir.
-Dış ülkelerde yaşayan Adıgeler’in atalarının yurduna dönüşü isteklerini nasıl karşılıyorsunuz? 140 yılı aşkın bir süreden beri Ulusumuzun karşısında duran bu stratejik görev için ne düşünüyorsunuz? Başkanlığınız döneminde bu sorunu çözebilecek misiniz?
-Dışarıdaki Ulusumuz mensuplarının ata toprağına dönüş isteklerini yerinde ve doğru zamanlı olarak görüyorum. Bu işle görevli bir yürütme organımız da var. Bu örgütümüz, dış ülkelerde yaşayan soydaşlarımızla ilişki kuran ve ulusal sorunları ele alan bir komitedir. Şu an benim öncelikli çabam, dış ülkelerde yaşayan soydaşlarımızın dönüşü işini hızlandırmaktır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2006 yılında, tarihi vatanlarına dönmek isteyen soydaşlarımıza yardım edilmesini içeren bir kararname yayınladı. Bunu, kabul edilen bir federal program izledi. Program uygulamaya konduğunda, dönüş sorunu da yasal bir zemine oturmuş olacaktır.
-Adıgece’yi daha yaygın bir eğitim dili haline getirmeyi amaçlayan eğitim yasası da iptal edildi, bu durumda niçin yeni bir yasa çıkarılmıyor? İptal edilen yasa Rus öğrencileri değil, sadece Adıge öğrencileri kapsıyordu, ne diye iptal edildi ki?
-Adıge öğrencileri için Adıgece eğitimi zorunlu hale getiren sözkonusu eğitim yasası, Adıgey Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesi tarafından iptal edildi. Adıge Cumhuriyeti hukuk sistemi, Rus hukuk sistemine uygun olacak bir biçimde düzenlendi, uyumlu olması gerekiyor. Ama bundan, cumhuriyetimiz okullarında Adıgece’ye de yer verilmeyeceği anlamı çıkmaz. Adıgey Anayasası’na göre, Adıgece resmi dil statüsündedir. Adıgece’nin öğretilmesi ve bir devlet dili olarak yaşatılması, federal mevzuata da uygundur. Adıgece, yerel idari birimler düzeyinde tanınan ve okutulan seçmeli derslerden biridir. Tıpkı Adıgey’in tarihi (Rusça-ç.n.), Adıge edebiyatı (Adıgece-ç.n.), Adıge etnografyası (Rusça-ç.n.) vb. gibi. Bu nedenle Adıgece zorunlu değil, isteğe bağlı olarak okutulan bir derstir. (..)
-Sayın Başkan! Cumhuriyetlerimiz (AC, KBC, KÇC) olduğu halde, ulusal işlerin çözümünü niçin toplumsal örgütlere havale ediyoruz. Cumhuriyetimiz, ulusal işlerimizi görmesi, ulusun iradesini yansıtması için vardır. Peki, cumhuriyetlerimiz böylesine Adıge devlet politikalarını, görevlerini yerine getirebiliyorlar mı? Ülkedeki bürokratik mekanizmanın toplumsal sorunlar dışında, ayrıca ulusal sorunlara da karışmasının ve yeni görevler yüklenmesinin anlamı nedir?
-Ulusal cumhuriyetlerin bulunması, ulusal işlerin çözümlenmesinde devletin de görevlendirilmiş olduğu anlamına gelmektedir. 15 yıl önce, bize cumhuriyet statüsü verildiğinde, “omuzları geniş bir elbise” giymiş olduk. Bundan, statümüzün büyümeye devam edeceği anlamı çıkmaktadır. O sıralar kimse ulusal dans ve şarkı topluluklarımızın birçok ülkede cumhuriyetimizin adını duyuracağını, bilim insanlarımızın soydaşlarımızın yaşadıkları dış ülkelere gidip ulusumuzun tarihi, kültürü ve folkloru üzerine araştırmalar yapacaklarını ve bütün bunların kayıt altına alınacağını aklının ucundan bile geçirmiyordu. Kimse bir Adıge televizyonumuzun olabileceğini de düşünemiyordu. Kimse dış ülkelerden soydaşlarımızın tarihi vatanlarına dönebileceklerini, ‘Dönüş Günü’ ve ‘Adıgece Günü’ kutlamaları yapılabileceğini bekleyemezdi. Bu ve benzeri örnekleri çoğaltabiliriz. Siz bütün bunların bürokratik yardımlar olmadan başarılabileceğini mi sanıyorsunuz?
Ulusal-yerel birimlerin adlarının fazla duyulmamasının ana nedeni, bu birimlerin henüz güçlü ekonomilere kavuşmamış olmaları yüzündendir. Yöneticilerimizin ekonomik ve sosyal sorunlara odaklanmalarının nedeni de budur. Adıgey çok güçlü bir ekonomiye sahip olduğunda, sorunlarımız da çözümlenmiş olacaktır. Hedefimiz herhangi bir kraya (büyük ile) bağlanmak değil, kendi ayakları üstünde güçlü bir ekonomi yaratmaktır.
-Sayın Başkan! Mıyequape’nin (Maykop) 150.kuruluş yıldönümü, Adıgey’in Rusya’ya katılışının 450.yıldönümü gibi kutlama günlerini nasıl karşılıyorsunuz? Bu iki kutlama günü, birlikte nasıl belirlenecek ve kutlanacak?
-Kutlama günlerini belirlemek o kadar zor bir şey mi? Kutlama günleri her zaman için güzeldir, bir şenliktir, bir neşe kaynağıdır, insanları yakınlaştırır, ben buna inanırım. (..)
Maykop’un 150.kuruluş yılına ilişkin farklı görüşler de var. 1871’de Çar II.Aleksandr, Maykop’a kent statüsü tanıyan bir karar yayınladı, anlaşmazlık buradan kaynaklanıyor. Biz de, sivil kuruluşların ve aydınların katılacağı bir bilimsel toplantı düzenlemeyi ve konuyu orada görüşmeyi uygun gördük.
Kent Günü konusunda, kuşkusuz herkesi memnun edecek bir çözüm yolunu bulacağız. Üç kutlama gününü, yani Kent Günü, Cumhuriyet Günü ve Adıgey’in Rusya’ya katılmasının 450.yılı, bu üçünü birlikte kutlayabiliriz de.
-Sayın Başkan, Adıgey ne zaman tam bağımsız bir ülke (devlet) olacak? Her Adıge’nin düşünde, kuşkusuz bir bağımsızlık özlemi vardır.
-Birçok sorun içinde bu da var, ama bundan bir sonuç çıkmaz. (..) Ben bu soruyu soranın bağımsızlık sözüyle neyi öğrenmek istediğini de tam anlayabilmiş değilim. O kişi nereye bağlı kalmak istemiyormuş? Acaba, ıssız bir adaya yerleşip orada kendi bildiği gibi yaşamak mı istiyor? Bizse, demokratik ve bağımsız bir Rusya’da yaşıyoruz.
Adıge Özerk Oblastı’na 15 yıl önce RF içinde üyelik statüsü verildi ve buraya Adıgey Cumhuriyeti dendi. Bunun bize sağladığı kazanımları ne çabuk unuttuk? Adıgey, RF’nun bağımsız bir birimidir. Bu da, federatif bir devlette sağlanabilecek olan en üst düzeyde bir statü demektir. Bağımsız devlet diye daha ne isteniyor? Bu tür olmayacak şeyleri sıralamakla bir yerlere varılamaz.
Ben bir Adıgeyim, ulusuma değer veriyorum. Ama bu tür yanlış görüşlere de katılmıyorum. Benim için cumhuriyetimizde yaşayan her etnik kökenden insan birdir ve eşit haklıdır. Bunu yüksek sesle ve inanarak söylüyorum. Sonuç olarak, Adıgey’de, halkları ilgilendiren sorunları kendi başımıza ve kendi istediğimiz biçimde çözmeye kalkışırsak, bu doğru olmaz. Sorunlar, ülkemizdeki (Rusya’daki-ç.n.) hukuk mevzuatı çerçevesinde çözümlenebilir.
Kaynak: “Adıge maq” gazetesi,18.05.2007, İnternet.
*Hımışk’ey (“Xhımışkvey” ya da “Hamışk’ey” – “Hımış Vadisi”; Rusça: Hamışki) – Adıgey’in güneyinde Rus-Adıge karma nüfuslu bir köy – ç.n.
**Nina Konovalova – Adıgey’de yaşayan aşırı milliyetçi bir kadın politikacı. Adıgey Cumhuriyeti’nin dağıtılması için kampanyalar açan “Slaviyanlar Birliği” adlı örgütün liderlerindendir – ç.n.
*** 450 yıl önce,1557’de, Kabartay derebeyleri, Kırım ile var olan bağlarını koparıp, görüşmeler sonucu Rusya ile bir antlaşma imzaladılar ve Rus himayesi altına girdiler. Antlaşma uyarınca, önde gelen bazı Kabartay soylularına Moskova’da önemli devlet görevleri verilmişti. Kuban Irmağının güney havzasını ve Karadeniz kıyılarını kapsayan asıl Çerkesya ise, 1864 yılına değin, bu oluşumun dışında kalmış ve bağımsızlığını korumuştu. Şimdi, Kabartay bölgesi yanında, Karaçay-Çerkes ve Adıgey Cumhuriyeti’nin de, sözkonusu 1557 tarihli Rus-Kabartay antlaşması çerçevesi içine alınmasına, bu çerçeveyi esas alacak yeni bir “Adıge tarihi” yazdırılmasına da çalışılmaktadır. Doğal olarak bu durum, Adıgeler arasında bölünmelere ve muhalefete yol açmaktadır. -ç.n.
Sayı : 2007 07