Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

İcazetsiz Darbe Olur mu?

Tam da “Demokrasi”nin en temel göstergelerinden seçim gündemimizdeyken, söze “darbe”yle başlamaktan maksadım, güzide demokrasimize gölge düşürmek değil elbette! 

Ama ne yaparsanız ki bir takım “nifak sokucular” içime bir kurt düşürüverdi. Ortalıkta dolaşan senaryoların ardı arkası kesilmiyor. Önce, aman gene komplo teorisyenleri işbaşında desem de düşündükçe, hafızamı yokladıkça, hatta hayatımı bir film şeridi gibi gözden geçirince, hatta bir de üstüne ortaya dökülen polis-adliye haberlerine bakınca “valla bu memlekette her an her şey olur” sonucuna vardım. Doğal olarak! 

Bu ay, siz bu satırları okurken seçimler yapılmış olacak. Sonra… Ya sonra… Yok bu şarkı sözü değil. Gerçekten soruyorum, kendime ve size. Bir darbe anayasası ile ve ikide bir darbe tehdidiyle yönetilen, seçilenlerin değil atananların gücü elinde tuttuğu bir ülkede, darbecilerin seçim yasası ile bir seçim yapılacak. Bütün bu yasaların, partiler sisteminin temel dayanağı ise yalnız farklılıkları meclis dışında tutmak değil, aynı zamanda çarkın altında ezilenleri değiştirme gücünden uzak tutmak, çarka çomak sokabileceği bütün güç araçlarının belli sınıfların elinde kalmasını sağlamak. 

AKP ile asker arasındaki çatışma ise ayrı bir tartışma konusu olsa da, temelde güç savaşlarının yansıması. Elbette ki, sistemden nemalananların kendi aralarında çıkar çatışmaları olacaktır. 

Bizler, yani vatandaşlar ve sizler, yani Jineps okurları ve Jineps çalışanları ise, seçim dönemleri “ saygıdeğer seçmen”den sayılsak da, asıl işlevimiz bu çarkın dönmesini sağlamak üzere bize biçilen görevi yerine getirmek. Oysa biz “saygıdeğer vatandaş” olsaydık, gerçekten devlet vatandaş için var olsaydı, önümüze bizim tercihlerimize ipotek koyan bir seçim yasası ve yüzde 10’luk bir baraj konmazdı. 

Çerkesler olarak, burada ve anavatanımızdaki sorunlarımızı uluslararası kamuoyuna taşıyacak, diplomatik nezaketin gereğini bile yerine getirmeyip devlet başkanlarımızla görüşmeyi reddeden bir Türkiye yerine, başka bir Türkiye tavrını zorlayan, sessiz sedasız Putin’li özel görüşmeler yapılmasına engel olan meclisteki temsilcilerimiz her türlü hak ihlalinden, sırtımızdan vuranlardan bizi haberdar ederdi en azından. Yani temsilcilerimiz çoktan mecliste yer almış olurdu. Oylarımız baraj yüzünden çöpe gitmez, hiç istemediğimiz bir partinin işine yaramazdı. Veya oy kullanmaktan bile kaçınır hale gelmezdik. 

Neyse, ben asıl “darbe”den söz edecektim. Aslında bu seçim sistemi sürdüğü sürece, bu Anayasa ve partiler yasası değişmediği sürece darbeye pek gerek kalmıyor, yani kalmadı şimdiye kadar. Niye peki darbe tehdidi var, üstelik seçim odaklı! 

Benim bildiğim, bu ülkede darbeler “dış mihraklı” desteklerle oldu hep. Oysa şimdi bir olası darbenin ABD’den hiçbir desteği yok. Tersine ABD ile asker arasındaki ilişkiler giderek soğuyup, uzaklaşıyor. 

Senaryolar da tam bu noktada devreye giriyor. Çünkü bütün bu barajlara, setlere, takozlara rağmen bu seçimlerde farklı bir hareket gelişti. Kendilerinin mecliste temsil edilmesine engel olunmasına tepki duyanlar bu kez farklı bir yol deniyor: ‘Bağımsız adaylık’. Çok büyük bir olasılıkla bağımsız adaylardan önemli bir bölümü meclise girecek. Bu bağımsız adayların bazıları bizlerin de desteklediği adaylar olacak. Yani önüne baraj konulanlar, meclise girme şansını bulabilir bu kez. İşte denen odur ki, o taktirde darbe farklı bir yolla yapılacak. Meclisin feshini sağlamak, halkın bir bölümünü provoke etmek gibi yollar denenecek. Tabi bu söylentilerin bir nedeni de seçmenleri etkilemek. 

Yaşayıp göreceğiz, ancak şimdiden görünen o ki seçimlerden sonra da çalkantılı ve sıkıntılı bir süreç var. Asıl mesele, Türkiye’nin izleyeceği rotanın yönünü belirleyecek güç savaşlarında, bizi yani halkı ya devre dışı bırakmaya, ya da istedikleri gibi maniple ederek bir araç olarak kullanmaya çalıştıklarını fark etmekte. 

Umarım seçimlerde, önümüze set koyanlara, havuç ve sopa seçeneklerini dayatmışlara “hayır” demiş ve bir ders vermiş oluruz. 

 

Sayı: 2007 07 

Yazarın Diğer Yazıları

Çerkes halkı faktör değil aktör olmalı

Türkiye, kendimi bildim bileli ‘özel koşullar’da olan bir ülkedir; ne zaman “demokrasi, adalet, hak, hukuk” desek, karşılığı hep ‘özel koşullar’ bahanesiyle dayatılan “özel yasalar”...

1989’daki Perestroyka Çerkesler için bir milattır

1 Eylül Dünya Barış Gününün önemini dünyada en çok anlayanlar Çerkes topluluklarıdır. 1864’ten sonrası geçen yıllarda hep başkaları için savaşmış, Balkanlar’dan Asya’ya, Kafkaslar’dan Afrika’ya...

Resmen ‘nefret’le yönetiliyoruz

Einstein’in ünlü sözüdür: Önyargıyı kırmak, atomun çekirdeğini kırmaktan zordur. Nefret söyleminin kökeninde yatan önyargı, klişe devlet söylemiyle sık sık ‘milliyetçi refleks’e dönüşüp, linçlere uzandığında bu...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img