UNPO (Temsil Edilemeyen Milliyetler ve Halklar Örgütü) Genel Başkanı Ledum Mitee: “Biz tüm dünyada 150 milyondan fazla insanı temsil ediyoruz. Belki resmi devletler sizi tanımıyor ama 69 değişik ülkede yaşayan bizler, Abhazya’nın bağımsızlığını
Temsil Edilmeyen Milliyetler ve Halklar Örgütü, 1991 yılında, uluslarararası ve ulusal düzeyde insanların haklarını korumak için kurulmuş demokratik bir örgüttür. Üyeleri yerli halklar, işgal edilmiş ülkeler, azınlıklar ve bağımsız devletler ile bölgelerden oluşmaktadır. Amacı, insan hakları ve ekolojinin korunması ve onları etkileyen çatışmalara şiddetsiz çözümler bulunmasıdır. UNPO’nun bugün 69 üyesi vardır ve 150 milyondan fazla insanı temsil etmektedir.
“UNPO-Kafkasya’da Güvenlik ve Stabilizasyon” Toplantısı
1 Haziran 2007’de Abhazya’da yapıldı
UNPO ve Abhazya Dışişleri Bakanlığı işbirliği ile düzenlenen “Kafkasya’da Güvenlik ve Durağanlık” toplantısına UNPO Yönetim Kurulu üyeleri, Abhazya Dışişleri Bakanlığı mensupları, sivil toplum örgütleri ve basın mensupları katıldı.
Toplantı, Pitsunda’da üç gün süren çalıştay ve çalışma gruplarının ardından basına ve sivil toplum örgütlerine açık olarak Sohum’da yapıldı. Açılış konuşmasını Abhazya Dışişleri Bakanı Sergey Şamba yaptı. Şamba; ‘Abhazya’nın sorunlarının çözümü için toplantının Abhazya’da düzenleniyor olmasının çok önemli olduğunu’ söyledi. Ardından UNPO Genel Sekreterini temsilen Michael Gibb konuşmasında; genel sekreterin birkaç ay önce Abhazya’yı ziyaret ettiğini ve gelişmeleri sürekli yakından takip ettiğini dile getirdi. Bu toplantının organizasyonunu sağlayan herkese ve özellikle Abhazya Dışişleri Bakan Yardımcısı ve UNPO Başkanlığı üyesi Gunjia Maksim’e teşekkür eden Gibb, çok iyi ağırlandıklarını ve Abhazya’nın çok güzel bir ülke olduğunu söyledi. 1991 yılından bu yana Abhazya ile işbirliği içinde çalıştıklarını, savaş ve sonrasındaki süreçte Abhazya’nın yaşadığı aşamaları dikkatle izlediklerini belirtti. UNPO’nun en temel amacının, üyelerinin tecrübelerini birbirleriyle paylaşmalarını sağlamak olduğunu belirten Gibb, toplantıda bulunan başkanlık üyelerinden, temsil ettikleri halkları ve tecrübelerini anlatmalarını isteyerek sözü onlara bıraktı.
Erkin Alptekin ve Doğu Türkistan/Sincan Uygur Özerk Bölgesi
Doğu Türkistan, Çin işgali altında bulunan Müslüman Uygur Türkleri’nin anavatanıdır. Bugünkü Çin’in yaklaşık altıda birini oluşturmaktadır. Tüm dünyada yaşayan 7 milyondan fazla Uygur’un önemli bir kısmı; Batı Türkistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Tacikistan’dadır.
Tarih boyunca Çin yönetimiyle birçok sorun yaşayan Doğu Türkistan, 1933 ve 1944 yılında iki kez bağımsızlığını kazanmış, ancak Çin’in Stalin ile işbirliği sonucunda 1949 yılında Çin baskısı altına girmiştir.
Çin Doğu Türkistan’ı işgal ettiğinde, Alptekin ve ailesi Hindistan’ın Kaşmir bölgesine sürülmüşler. Alptekin, Müslüman olmasına rağmen daha iyi bir eğitim alması için Hristiyan okuluna gönderilmiş.
Alptekin konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Diğer ezilmiş halklarla konuştukça, onlara yardım edebilmek için daha fazla çabalama arzusu duyuyorum. Biz, Tibet ve İç Moğolistan ile birlikte bu amaçtan yola çıkarak UNPO’yu kurduk. Bugün 70 kadar üyemiz var. Çok etkin bir kuruluş haline geldik. Hepimiz aynı durumu paylaşıyoruz ancak farklı hayallerimiz var. Ve biz Abhaz halkının rüyasını tüm kalbimizle destekliyoruz… ”
Ledum Mitee ve Ogoni (Güneydoğu Nijerya)
Ledum Mitee; “Biz 40 milyonluk bir ülkede (Nijerya) 500 bin kişilik bir halkız. Bizim ülkemizde petrol var. Kırk yıldır, Nijerya ile birlikte petrol çıkartıyoruz ve insanlarımız hava kirliliği, açlık, hastalık, elektriksizlik ve susuzluk içinde yaşıyor” diyerek vatanı Ogoni’deki durumu özetledi. Beşyüz yıldan uzun süredir Nijerya deltasında yaşayan Ogoniler, altı krallıkta, 4 dil konuşan, Hristiyanlığı benimsemiş olsalar da geçmişlerinden gelen aynı animist inançları, tarım ve balıkçılığa dayalı kırsal yaşam kültürünü paylaşan tek bir halktır.
Mitee, ‘mevcut duruma tepki gösterenlerin hapse atıldığını, baskı gördüklerini, kaçırıldıklarını, tehdit edildiklerini’ üzüntüyle dile getirdi. Ardından, çatışma ya da şiddete başvurmadan haklarını nasıl savunabilecekleri, topraklarını nasıl koruyabilecekleri sorusuna cevap bulmak için UNPO çatısı altında bulunduklarını vurguladı. Mitee, Abhazya’nın da savaşsız ve çatışmasız bir çözüm sürecine girmesini dileyerek sözlerini tamamladı.
May Sing Yang ve Tayvan
Yang, Tayvan’daki durumu şu sözlerle açıkladı: “Tayvan Japonya tarafından işgal edilmiş bir ülkedir. Günümüz dünyasındaki gerçek politik durum ironik ve hipotratiktir. Biz Tayvan’da kurduğumuz demokratik parti ile UNPO’nun kuruluşunda yer aldık. Bugün Tayvan ticarette dünya sıralamasında 14. sırada yer almasına karşın halen çözülememiş birçok sorunumuz var..”
Tayvan, Filipinler’in kuzeyinde, Japonya’nın güneyinde yer alan bir adadır. 23 milyonluk nüfusu içinde 17. ve 19. yy.larda göç etmiş Çinliler ve 1949 yılında gelmiş dokuz kabilenin yanı sıra büyük oranda yerli Tayvanlılar’ı barındırmaktadır. Tayvan, Japon yönetimi altındayken 1945 yılında Çin yönetimine geçmiştir. 1947’deki ayaklanmada onbin ila yirmibin Tayvanlı katledilmiştir. 1949’da Çin’in yönetimi ele geçirmesinden sonra BM’de Tayvan’daki Çin Cumhuriyeti adıyla temsil edilen Tayvan, 1971’den sonra BM’de Çin Halk Cumhuriyeti adı altında temsil edilmeye başlandı. 1986 yılında Tayvanlılar’ın kendi kendilerini yönetmesi fikrini savunan Demokratik Gelişim Partisi kuruldu. 1996 yılında Çin’in yoğun baskılarına karşın, Tayvan ilk demokratik seçimini gerçekleştirdi.
Yang konuşmasını, öncelikle Abhazya’nın ve sonra tüm diğer üyelerin hayallerinin gerçekleşmesi dileğiyle sonlandırdı.
Göran Hansson ve Skanya (İsveç)
Hansson, Abhazya’nın hala savaşın izlerini taşıdığını ancak kendi halkı Skanyalılar’ın savaşlarının tarihte kaldığını dile getirdi. “Ondört yıl önce kurulduğumuzda Times Dergisi, UNPO ile ilgili oldukça olumlu iki sayfalık yazının en sonunda –Skanyalılar’ı da kim duymuş?- diye yazmıştı. Abhazya’ya gelmeden önce 19 kişilik kurul toplantısında herkese Abhazya ile ilgili sorular sordum. Kimse hiçbir şey bilmiyordu. Oysa ki bizler komşuyuz. Sorunlarımız aynı. Artık birbirimizi daha iyi tanımanın ve dünyaya duyurmanın vaktidir”.
Skanya, İskandinavya’nın güney kısmında yer alan bir bölgedir. Tarihsel olarak dört bölgeden oluşan Skanya’nın günümüzde 3 bölgesi İsveç ve bir bölgesi Danimarka sınırları içindedir. Skanya’nın nüfusu 1,5 milyondur ancak İsveç’de hiçbir temsil hakları bulunmamaktadır. Tarihi İskandinav yarımadasına adını veren Skanyalılar dillerini kaybetmekle yüzyüzedir. 1658 yılında 400 yıl savaşları sonunda bağımsızlıklarını kazanmış, 1720’de ise politik bağımsızlıklarını kaybetmiş ve İsveç yönetimine girmiştir. 1989’da kurdukları organizasyon ile 1993 yılında UNPO üyesi olmuşlardır. Bugün hala İsveç tarafından dilleri tanınmamaktadır ve Avrupa Birliği belgelerinde İsveçce’nin bir diyalektiği olarak anılmaktadır.
Seif Şarif Hamad ve Zansibar
Zanzibar, Hint okyanusunda iki adadan oluşan Doğu Afrika kıyıları açıklarında bir ülkedir. Zanzibar’da konuşulan resmi dil Kişvahili’dir. Kendilerini Şiraziler olarak tanımlayan halk, adaların yerli halkıdır ve Afrikalı tanımlamasını kabul etmemektedirler.
“Zanzibar, Büyük Biritanya kolonisi iken 1963 yılı sonunda bağımsızlığını kazanmış bir ülkedir. Aynı yıl BM’ye kaydolan Zanzibar, yalnızca bir ay sonra, komşu ülke Tanganika’da planlanan bir ihtilal sonucunda yönetim değiştirmiştir. Bu değişimin üzerinden henüz üç ay geçmişken, halkın fikri bile alınmadan Tanzanya adı altında Tanganika ile birleştirildi. Bütün politik partilerin kapatıldığı bu süreçte halk yönetime tepki göstermeye başladı. Ancak Batı Ülkeleri Zanzibarlılar’ın Tanganikalılar’la birleşmesi için baskı uyguladı. Uzun zaman tek parti ile yönetilen Tanzanya’da yine Batı Ülkeleri’nin ısrarıyla 1990’larda çok partili sisteme geçildi. Kurulan muhalefet partileri seçimleri kazanacak güçteydi. Ancak, UNPO ve diğer uluslararası gözlemcilerin de raporlarında yazdıkları üzere, seçimlerde hile yapıldı, muhalefeti destekleyenlere baskı uygulandı. Zanzibar halkı şu anda federal bir hükümet kurma ve güç paylaşımı için çabalamaktadır” diye konuşan Şarif, Abhazya ile Zanzibar’ın bir çok ortak noktası olduğunu; bunların en önemlilerinin ise küçük nüfus, küçük alan ve büyük ülkelerle komşuluk olduğunu dile getirdi.
Thach Vien ve Kızıl Kimer (Güney Vietnam)
Kızıl Kımerler, bugün Vietnam’ın güneyinde kalan topraklarda yaşayan halktır. Thach Vien ülkesinin tarihini ve durumunu şu sözlerle anlattı: “Bizler, Kamboçya’nın güney kısmına dahilken Fransızlar tarafından işgal edildik. Fransızlar çekildiğinde ise bölüne bölüne küçücük kalan topraklarımız Vietnam yönetimine geçti. Yalnızca bağımsızlığımızı değil topraklarımızı da kaybettik. Güney Vietnam’da 21 bölgede birçok Budist yaşıyordu. Politik baskılar ve Vietnamlılaştırma politikasıyla bugün sayımız çok azalmıştır. Kızıl Kımerleri ve onların yaşadığı Budizmi’i yok etmek için çok çabaladılar, baskı uyguladılar, saldırdılar. Budist rahipler, dini özgürlük için gerçekleştirdikleri barışçıl eylemler nedeniyle hapse atıldı. Kızıl Kımerler’in tüm bu yaşadıkları insan haklarına aykırıdır”.
Kızıl Kımerler bugün, dillerini ve kültürlerini ancak kırsal alanda sürdürebilmektedirler. Yeni Budist tapınakları inşa etmeleri, mevcut yapıları yenilemeleri, devletin haberi olmadan bağış yapmaları kesinlikle yasak olan Kımerler, yapılan düzenlemelerin din ve buna dayalı yaşam kültürlerini yok etmek için yapıldığı gerçeği ile yüzyüzedir
Vien, Abhazya’da gördüğü sıcak konukseverlikten çok mutlu olduğunu ve Abhazya’nın amaçlarını sonuna kadar desteklediklerini belirterek konuşmasını tamamladı..
Toplantının ikinci bölümünde, Leyla Tania “Çatışma ile başa çıkma ve Kafkasya-Karadeniz Bölgesini stabilize etmede Abhazya’nın rolü” konusunda yazdığı raporu sundu. Abhazya’da petrol olmadığını ancak Abhazya’nın jeopolitik konumunun bölge için çok önemli olduğunu dile getiren Tania, Gürcistan ile yaşanılan çatışmanın nedeninin bu jeopolitik durum olduğunu belirtip, Gürcistan ile görüşme sürecinde resmi ve sivil toplum örgütleri düzeyinde birçok çalışma yapıldığını ve birçok kişi ve kurumun aracı olmaya çalıştığını söyledi. Görüşmelerin eski Sovyet ülkelerindeki bir çok örnekte olduğu gibi fiyasko ile sonuçlandığını vurgulayan Tania, Gürcistan-Abhazya örneğinin çatışma ile başa çıkmada yeni bakış açıları ve yeni çözüm yolları üretilmesini sağladığını dile getirdi. 90’lı yılların başındaki amaçlarının bir sonuca gitmek yerine savaşı durdurmaya yönelik olduğunu ama bugün daha gerçekçi çözüm yolları arayışı içinde olduklarını vurguladı. “Abhazya ile Rusya’nın ilişkisini Tayvan ile Batı’nın ilişkisine benzetenler var. Ancak Tayvan ekonomik gücü olan bir ülke, buna rağmen onlar bile güvenlik sorunu yaşıyorlar. Biz Rusya’nın şemsiyesinin ne kadar üzerimizde kalacağını bilemiyoruz. Abhazya’yı Rus şemsiyesi altında zengin bir kale haline getirmek gibi bir amacımız olamaz. Çünkü daha güçlü taraflarca ele geçirilemeyecek kaleler yoktur” diyerek kaygılarını dile getirdikten sonra güvenliğin bir çok farklı modeli olabileceğini, Avrupa Birliği ve Avrupa’daki yapılanmalara paralel yeni bir model ile Abhazya’nın konumunun belirlenmesi gerektiğini söyledi. Tania, Abhazya’nın Güney Kafkasya’nın bir parçası olarak görüldüğünü ancak Kafkasya ve Karadeniz bölgesi denmesinin daha uygun olacağı görüşünü savundu. Abhazya’nın ambargodan kurtulduğunda, politik alanda popüler hale geleceğini ve tüm bölgede konumunun çok daha önemli olacağını savunarak konuşmasını bitirdi.
Daha sonra tartışma bölümüne geçildi. Bu bölümde Abhazya için federal bir sistemin uygun olup olmadığı ve halkın Abhazya’nın bağımsızlığının tanınacağına dair inancının ne olduğu sorularına Tania şu yanıtı verdi:
“Abhazya için federatif bir seçenek yok. Abhazlar geleceğe olumlu bakıyorlar. Yakın zamanda ülkelerinin bağımsızlığının tanınacağına inanıyorlar. Bu duygusaldan öte bir inanç. Böyle düşünmelerinin birinci sebebini Kosova örneği oluşturuyor. Abhazya, çatışan çıkarların kesişme noktasında yer alıyor. Bir diğer neden ise Abhazyalılar için topraklarının korunması varoluşları için tek yol olarak algılanıyor. Bu da Abhazlar’ın direncini yükseltiyor. Gürcüler için ise Abhazya ekonomik ve politik bir kaynak. Varlıklarına doğrudan bir etkisi yok…”
Toplantının üçüncü bölümünde Abhazya Dışişleri Bakan Yardımcısı ve UNPO Abhazya Temsilcisi Maksim Gunjia, “Bağımsız Abhazya: Bölgenin Stabilizasyonunda Bir Etmen” konulu bir bildiri sundu. Gunjia; Abhazya’nın, SSCB ve Bağımsızlık Savaşı sonrası geçiş süreçlerini bir arada yaşamak zorunda kaldığını, problemlerin tümünün geçmişten geldiğini dile getirdi. “Bizim öncelikli olarak yapmamız gereken, kimliğimizi korumak ve ekonomimizi geliştirmektir. Bu süreçte Türkiye’deki Abhazlar’ın geri dönüşü çok önemli bir rol oynuyor. Türkiye ile ilişkilerimizi geliştirmek Avrupa Birliği açısından önemli. Abhazlar’ın anavatanlarına dönmesinin yolu açılmalıdır. Vergi ve finans sistemleri şeffaflaştırılmalıdır. Dünya Ticaret Örgütü’nün standartlarında yerel pazar oluşturulmalı ve ekolojik Abhaz ürünlerinin üretimi desteklenmelidir” diyerek devam eden Gunjia, Gürcistan’ın NATO’ya girmesinin Abhazya’nın güvenliğini tehdit ettiğini söylerken Abhazya’nın en kısa zamanda kendi kaynaklarıyla ayakta kalmayı sağlaması gerektiğini belirtti. Bu bildirinin ardından basın toplantısı düzenlendi.
Basın toplantısında kapanış konuşmasını yapan UNPO genel başkanı Ledum Mitee, yapılan çalışmaların çok verimli geçtiğini ve temsil etmekte oldukları dünya halklarının, tüm diğer UNPO üyeleri gibi, Abhazya’nın da dostları olduğunu hatırlattı. Resmi devletler tanımasa bile, kendilerinin temsil ettiği tüm dünyada 150 milyondan fazla insanın Abhazya’nın bağımsızlığını tanıdığını dile getirerek sözlerini bitirdi.
UNPO’nun toplantı sonrası internet sitesinde yayınladığı raporda Abhazya ile ilgili şu ifadeler yer aldı:
Cumhurbaşkanı Sergey Bagapş, Dışişleri Bakanı Sergey Şamba, Abhaz Sivil Toplum Örgütleri temsilcileri ve akademisyenler ile yapılan görüşmeler, Abhazya Cumhuriyeti Hükümeti’nin, hukukun üstünlüğü esasına dayalı, şeffaf demokratik kurumlar kurarak çatışma sürecini aşma konusundaki kararlılığını kanıtladı. Ancak, daha fazla demokratik ve ekonomik gelişme sağlanması için daha fazla uluslararası katılım olması, Abhazya’nın bugünkü durumunun daha gerçekçi olarak ele alınması ve Abhaz Halkı’nın demokratik bir çerçeve içinde savunduğu haklı isteklerinin tanınması gerekmektedir.
Toplantı sonunda G8, BM, Avrupa Komisyonu, AGİK ve Avrupa Parlamentosu üyelerine ve yerel parlamenterlere gönderilmek üzere bir deklarasyon yayınlanmıştır. Bu deklarasyonda, Kafkasya’daki donmuş çatışmalar ile ilgili uluslararası topluluğun daha aktif rol üstlenmesi ve Avrupalı parlamenterlerin Abhazya’daki meslektaşlarıyla doğrudan ilişkiye girmeleri, ayrıca Kosova sorununa gösterilen duyarlılığın tüm eski SSCB coğrafyasındaki çatışma bölgelerine de gösterilmesi istenmiştir.
Kaynaklar:
*UNPO Unrepresented Nations and Peoples Organization, Tanıtım Broşürü.
** UNPO internet sayfası, www.unpo.org.
*** Skanya internet sayfası, www.scania.org
Sayı: 2007 07