Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin başkenti Nalçik’te sadece diaspora değil anavatanda da yok olma yolunda ilerleyen Adıge dilini geliştirmek için yapılması gerekenlere dair geniş katılımlı bir beyin fırtınası düzenlendi.
Adıge Psale gazetesinin salonunda yapılan toplantıda bilim adamları, uzmanlar, öğretmenler anadilin durumunu enine boyuna tartışırken bir dizi tavsiye kararları da aldı. Anaokullarında, orta ve lise eğitim okullarında anadile ayrılan saat sayısının arttırılması, ilköğretim sınıflarının tüm derslerinin Adıgece gösterilmesi ve Adıge edebiyatı ders kitaplarının geliştirilmesi tartışılan konular arasındaydı.
‘Anadilini öğrenmeye gelen boş dönüyor’
Toplantının açılışını yapan Adıge Psale gazetesinin yazı işleri müdürü ve Kabardey-Balkar Adıge Khase Başkanı Hafitse Muhammed, Adıgecenin bugünkü durumu hakkında bilgiler verirken, dilin yok olmakta olduğuna işaret etti. Adıgeceye dışardan fazlaca kelimenin girdiğini belirten Hafıtse, diasporada yaşayan Adıgelerin anadile verdikleri öneme de değinip şunları anlattı:
“Dünyada var olan 6 bin dilden en eskilerinden biri olarak kabul edilen anadilimizin durumu hakkında bugün endişelendirici çok şey var. Birleşmiş Milletler’in dil ile ilgilenen bölümünün araştırmalarına göre, Adıgece gelişen ve yaygınlaşan diller arasında kabul edilemez. Abhaz-Adıge dil grubundan bazıları Rusya’da yaşayan halkların dillerinin ‘Kırmızı Kitabına’ yazıldı. Kendimize dikkat etmezsek kaybolan dillerin yolunda olacağız. Anadilin durumunun düşündürücü olduğunun bir delili, o dili keskin, zengin ve ustaca kullanan yazar ve şairler arasında gençlerin görülmemesidir. Thagazit Zuber, Gubjoko Liwan, Kagırmes Boris, Karmako Muhammed, Nalo Ahmedhan’dan sonra yetişen yazar ve şairlerin sayısı çok az. Adı geçen şair ve yazarların dili büyüklerin muhafaza ettiği dilin en iyi haliydi. Şimdi Adıgecenin aile içinde konuşulduğu (hele de şehirlerde) çok mudur? Anadilini rahatça kullanamayan birinin o milletten olduğu söylenebilir mi?
Adıgelerin yaşadığı ülkelerden birçok genç okumak, milletinin adetlerini, gelenek ve göreneklerini öğrenmek için anavatana dönüyor. Doğrusunu söylemek gerekirse onlardan iyi uzmanlar çıkıyor, ama üzüntü vericidir ki, Adıgeceleri de, milli gelenek görenekleri de gelişmeden geri dönüyorlar. Ama bunu böyle devam ettiremeyiz, onları gönderen büyüklerimiz biz vatanda kalanlardan onlara Adıgeceyi öğretmemizi, Kabardey’de yaşayan Adıgelerin ‘elçileri’ olarak dönecekleri ülkelerde örnek olarak yaşamalarını bekliyorlar. Bundan dolayı oralardan gelen öğrencilere anavatanda Adıgeceyi öğretmeli, imtihana tabi tutmalı ve adetleri de iyice öğretmemiz gerekiyor. Bu konuda örnek alınacaklar da var. İsrail’de bulunan Adıge köyü Kfar-Kama ve Reyhaniye’de yaşayan soydaşlarımız Adıgeceyi koruma konusuna büyük önem veriyor. İki yaşındakilerden en yaşlısına kadar aralarında Adıgece bilmeyen yok. Adıgecenin okullarda gerektiği şekilde okutulması, gereken miktarda saat ayrılması ülke politikasında ayrı yer tutan bir konu.
‘Okullarda eğitim için ayrılan saat yetersiz’
Kabardey-Balkar’da orta ve lise dereceli okullarda Adıgecenin okutulmasına ayrılan saatler konusu tartışılırken Adıge çocuk yazarı Şocen Leonid tespitlerini şöyle aktardı:
“Adıgece, Adıgenin canıdır. ‘Psale’ (kelime, söz) demek, canın olduğu yer demek, soyumuzun var olması için, dilimizin gelişmesi, daha da güçlü olması gerekiyor. Ama maalesef şimdiki durumu ele alınacak olursa, umut veren yönleri çok değil. Okullarda Adıgece için ayrılan saatler çok az. Eğitimde yeni dersler okutulmaya başladıkça saatinden alınan ilk önce Adıgece oluyor. Olduğu gibi devam ederse ve bundan sonra da birkaç saati alınırsa geriye hiçbir şey kalmayacak. Bu durumun başlangıcı ve sebebini öğrenmek için birçok yerlere başvurdum, ancak hiç kimsenin böyle bir emir vermediği ortaya çıktı. Peki bu nasıl oluyor? Bu başıboşluk kimden başladı? Harfleri daha az olan Rusçaya ayrılan saat daha fazla. Diğer dilleri öğrenmemize kimse karşı değil, ama o diller anadilimize zarar vermemeli.”
Adıge edebiyatı hocaları da Şocen’i destekleyen açıklamalar yaptı. Nalçik’teki 6 No’lu okulda öğretmenlik yapan Boziy Fatima, haftada üç saat ayrılan Adıgece dersinde, alfabesi 60 harften oluşan dili çocuklara öğretebileceğini düşünmenin kendin kandırmak olduğunu söyledi.
Fatima, “İlk sınıfları bitirerek beşinci sınıfa gelen çocuklarımız arasında Adıgece okuma ve yazmayı bilmeyenler, alfabenin tümünü bilmeyenler oluyor. Bu onları okutan öğretmenlerin tembelliğinden kaynaklanmıyor, var olan ders saatinin az olması, yeterli olmayışından kaynaklanıyor” deyip ekledi: “Bu boşluğu bizlerin de kapatma imkanı yok, çünkü 5. ve 9. sınıflar için verilen saatimiz sadece dört, sonraki sınıflara ayrılan saat ise daha da az. Hatta Nalçik’te Adıgeceye haftada iki saatten başka vermeyen 9 okul bulunuyor. Ama haftada iki saat okuyan ve dört saat Adıgece okuyan öğrenciler aynı sınava tabi tutuluyor. Ve tabii ki, daha az ders görenlerin başarısı daha az oluyor. Bu konu hakkında Kabardey-Balkar Eğitim Bakanlığına birkaç kez mektup yazdık, ancak bir netice alınamadı.”
Öğretmenlerin uzmanlıklarını arttırdıkları enstitüde çalışan Maho Mariya da, “Enstitümüze gelen öğretmenlerin de buna benzer şikayetleri oldu. Bunun haricinde bu iki-üç saatlik Adıgece dersleri de programlarda hep altıncı, yedinci saatlere konulmuş durumda. Beş saat ders gören, artık yorgun olan bir öğrenci dilin kurallarını nasıl öğrenebilir? Bu uygulama Adıgecenin ve onu öğretenlerin değerini azaltıyor, onun önemini gençlerin nazarında düşürüyor” diye konuştu.
Aynı enstitüden uzman Dol Hüseyin de, nisan ayında alınan eğitim planına uygun olarak Adıgeceye ayrılan saatlerin artması gerektiğini belirtirken, aksi takdirde çok sesli Adıgecenin öğretilemeyeceği uyarısı yaptı.
Nalçik’teki 1 no’lu kolejde uzun yıllar Adıgece dersi veren Tabıhu Madina ise şöyle konuştu: “Dili öğreteceğin çocukla her gün hiç değilse konuşabileceğin bir saatin olması lazım. Aynı zamanda sırtımızı vereceğimiz sağlam bir program, onunla ilgili metotlar, ders kitapları olması gerekir. Tüm bunlara sahip olup da ders saatimiz az olursa bunların ne önemi olur? Belirtmek isterim ki, sözünü ettiğim o saatin karşılığında gelecek olan para değil, ifade etmek istediğim, çalışmalarımızı arttırmak ve var olan potansiyelimizi daha da çok kullanmak istediğimizdir.”
Anadilin anaokullarında okutuluşu konusunda ise enstitü çalışanı Atskan Rita, “Bu konu şehirde bulunan anaokullarında köyde bulunan anaokullarından daha iyi şekilde organize edilmiş durumda. Buna bahane olarak gösterilen de, köylerde yaşayan çocukların zaten anadili kullanıyor olmaları. Ama onların da edebi dil ve kurallarını bilmeleri gerekiyor. Şehirdeki anaokullarından mezun olanlar diğer becerilerin yanı sıra Adıgece konusunda bilgi sahibi de oluyorlar. Örneğin, küçükler sesleri ayırt edebiliyorlar, ezbere şiir, masal okuyorlar, gözle görülür araçları kullanabiliyorlar. Anaokulu öğrencilerinin programına göre, haftada Adıgece iki saatleri var. İki saat diyoruz ama, bu okullardaki ders saatleri ile aynı değil, anaokullarında 3-4 yaşındaki çocuklar için dersler 20’şer dakika, 5-6 yaşındakiler için 25’şer dakika, 6-7 yaşındakiler için 30’şar dakika. Bu süre ise küçüklerin düşüncelerinde dilin önemini tam olarak yerleştirmek için çok az. Bunun dışında yapılan çalışma, her grubun iki öğretmeninden biri Adıge (Balkar) olsaydı çalışmalar daha iyi olacaktı. Böylesi bir yaklaşımı tercih etmiş olan anaokullarının çocuklara dil ve gelenek eğitimi vermeleri konusunda başarıları var” dedi.
Nalçik’te bulunan 55 no’lu anaokulunda çalışan öğretmen Sıjaje Larisa, çocuklara okuma ve görsel malzeme konusunda destek olan ‘Ana dil’ kitabını hazırlayan yazar Atskan Rita, Elbrus yayınevinin başkanı Atskan Ruslan, Nur dergisinin yazıişleri müdürü Cedgef Boris, ‘Küçük’ adlı alfabenin sahibi Şojen Leonid’e teşekkürlerini ifade etti.
Kabardey-Balkar Sosyal Araştırmal Enstitüsü bilim adamlarından Taziy Ruslan, anaokullarında Adıge (ve Balkar) gruplarının oluşturulması gerektiğini belirtti. Ayrıca haftada sadece iki saat olmayıp her gün çocuklarla anadillerinde konuşulması gerektiğini, millete ait işaretlerin temelinde yer aldığı eğitici oyunların daha çok kullanılması gerektiğini söyledi.
Kabardey-Balkar milletvekili Dade Sufeddin ise “Dünyada var olan kurallara göre hareket edilecek olursa, hiçbir dil haftada üç saatten az bir ders saati ile öğretilemez. Ama bu en az alınması gereken saat ve üstelik çok sesli dillerle ilgili farklı bir yaklaşım da var. Ekonomi düşerse bunu bir zaman kaldırabilirsin, ama anadil gözardı edilirse tamamen kaybedebiliriz. İşte bunun için dil ile ilgili konular milli politikanın en önemli ve en zor görevleridir” diyerek şöyle devam etti: “Ülkemizde yaşayan milletlerin dilleri ile ilgili son yıllarda parlamentomuzun aldığı kararların her biri anadilin daha iyi okutulması, daha güzel programlar hazırlanması ve daha başka konulara yönelik. Ülkedeki hiçbir okul Adıgeceyi (Balkarcayı) okutmama hakkına sahip değil. Bu diller için ayrılan saatlere okul müdürlerince yeni uygulamalar getirme hakkı yok.”
Ders kitapları Adıgece olmalı’
Filoloji bilimleri doktoru Mamheg Raya ise anadilin değerinin yükseltilmesi konusunda şunları söyledi:
“Gereksiz dil yoktur. Her bir dilin kendi görevi vardır, o az kullanıldıkça kendi güçleri de zayıflıyor. Çocuğun dünyaya bakışı, düşüncesinin oluştuğu yaşlarda- 2-5 yaşlar- anadilin önemi anlatılamayacak büyük. Anadilde yazmıyor, okumuyorsa da o yaştaki çocuklarla anadilde konuşmak ve o dil ile oynatmak gerekli. Bu konuya bağlı olarak ben de, Adıgece bilen bir öğretmenin anaokullarındaki her bir grupta bulunmasını uygun buluyorum. Ayrıca, ilkokul sınıflarında eğitimi anadilde yapmaya geri dönseydik, onların düşünceleri gelişecek ve sağlam bir temelleri olacaktı. Ben tüm ilkokul sınıfı derslerini Adıgece okuyanlardan biriyim. Ve bu uygulama benim diğer dilleri iyi öğrenmeme engel olmadı. Kaç dil bilirsen bil, düşünce dilin anadilin oluyor. Düşünce yapısı Adıgece oluşan bir çocuk daha kolay ve kendine güvenle Rusçayı ve diğer dilleri de öğrenebilir.”
İlkokul sınıflarındaki tüm derslerin yeniden Adıgece okutulması konusunda ise Şocen Leonid, Dol Hüseyin, Maho Mariya, öğretmen Sehu Fatima, Balkar Rameta ve Kunıj Muhammed gibi isimler ders kitaplarının Adıgeceye çevrilmesi gerektiğini dile getirdi. Şocen’in çevirdiği ders kitaplarının kullanılması, öğretmenlerin de bilgilerini arttırmaları gerektiği ifade edildi.
Tabıkhu Madine, belirlenmiş bir programa, öğretim metotlarına ve kitaplarına sadece ilk sınıfların öğretmenliğini yapanların değil aynı zamanda orta dereceli sınıfların, tecrübeli öğretmenlerin, Adıge ve Balkar olmayan öğrencilere bu dilleri öğretenlerin de çok ihtiyaç duyduğunu belirtti.
Tabıkhu Madine şunları söyledi: “Son on yıldır özel bir eğitim programımız, kitabımız, metodumuz yok, herkes elinden geldiğinde programını yapıyor, etraftan bir şeyler toparlıyor. Bir İngilizce ders verenlerin metotlarından biraz alıyoruz, bir başka imkanlar kullanıyoruz. Bunun gibi engellerden dolayı ek olarak verdikleri yüzde 15-20’lik ek ücret de son yıllardır artık ödenmiyor.”
Bunun üzerine söz alan Dade Sufeddin, bu ek ücretlerin kesildiği yıllarda ülkenin kazancının çok az olduğunu, sadece maaşların ödenebildiğini, şimdilerde ise bütçenin büyümeye başladığını ve anadil öğretmenlerine daha önceden olduğu gibi destek olunabileceğini, yer aldığı komitenin bu konuda çalışmalar yürüttüğünü söyledi.
Atskan Ruslan da elinden geldiğince Adıgece ve edebiyatı metot kitapları, dergiler yayınlama konusuna önem vereceğini belirtti ve öğretmenlere şöyle seslendi: “Olay bizde bitmiyor. Ders kitaplarının faydası devlet denetleme komisyonu tarafından kabul edilirse onu yayınlamak kolay. Ama bu tür metot kitapları, dergiler, araçlar nerede?”
Bakanlığa öneriler
Dört saat kadar süren toplantıda Adıgece ile ilgili endişe verici birçok konu üzerinde konuşuldu. Toplantıda Kabardey-Balkar Eğitim Bakanlığı’na gönderilmek üzere tavsiyeler belirlendi. Tavsiyeler şöyle:
- Adıgece ve Adıge edebiyatının okullarda öğretilmesi ile ilgili yeni bir program belirlemek, şimdiki zamanda var olan değişikliklere uygun olarak ders kitaplarında, okuma kitaplarında düzenlemeler yapmak.
- Adıgece ve Adıge edebiyatı ile ilgili metot dergisi çıkarmak. Böylelikle daha iyi çalışanların çalışmalarını her yerde yaymak.
- Milli okullar açmak, Adıgeceyi daha derinden okuyan sınıfların sayısını arttırmak.
- Adıgeceyi okumaya daha fazla saat ayırmak, dilin yerine getirdiği görevleri genişletmek.
- Anaokullarında devam eden milli eğitimin daha da genişletilmesi. İmkan verdiğince grupların öğretmenlerinden birinin Adıge olması.
- Adıge milli eğitimi konusunda lise sınıflarında, pedagoji kolejlerinde, üniversitelerde ayrı kursların okutulması.
- İlkokul başlangıç sınıflarında tüm derslerin Adıgece olarak okutulmasına geri dönülmesi. Buna bağlı olarak ders kitaplarının Adıgeceye çevrilmesi.
- Adıgece öğreteceklerin hazırlanmasına önem verilmesi. Öğretmenlerin bilgi düzeyinin, başarılarının tespit edilmesi.
- Soydaşımız olmayanlara Adıgeceyi daha iyi öğretebilmek için ilgi çekici program, metot, ders kitabı, görsel malzemeler çıkarmak.
- Adıgece okutanların maaşına ek olarak verilen yüzde 15-20’lik ücretin yeniden verilmesi.
- Milli eğitim için televizyon, radyo, gazetelerin daha etkili olarak kullanılması.
- Adıgece bilgisayar programı hazırlamak, eğitimde teknoloji imkanlarını kullanmak.
- Adıge köylerine Adıgece isimlerinin yeniden verilmesi, iş yerlerinin, caddelerin isimlerinin Adıgece yazılması.
(Kaynak: Ajans Kafkas)
Sayı : 2007 08