Vılape Höyükleri

0
522

Doğu Halkları Müzesi’nin Kafkas arkeoloji heyeti çalışmaları Vılape’de başladı. Konuya ilişkin olarak, Adıge Ulusal Müzesi Arkeoloji Bölümü Başkanı, bilim insanı Aslan TEV (Teu Aslan) ile yapılan bir söyleşi, bir süre önce gazetemizde yer almıştı. “Bir kez görmek, yüz kez duymaktan yeğdir” diyerek, höyükleri görmek, öykülerini de dinlemek üzere Vılape köyüne gittik. Köy yakınındaki bir höyüğün önünde kalabalık bir toplulukla karşılaştık. Çok sıcak bir gündü, ama toprağın büyük bir coşku içinde kazılmakta olduğunu gördük. Orada, Moskova’daki Doğu Halkları Müzesi Arkeoloji Bölümü Başkanı, tarih bilimleri doktoru V.Erlih ve arkeolog Aslan Tev’i bulduk. Vılape höyüklerinin geçmişini onlardan dinledik. 

Aslan Tev’in söylediğine göre, her yıl, Moskova ile St.Petersburg’dan arkeoloji heyetleri geliyor ve Adıgey’deki kazı çalışmalarına katılıyor. Şimdi, bu çevrede bulunan on adet Vıl (Rusça:Ul) höyüğü içinden biri kazılıyor. 

 “Bu kazdığımız höyük, daha önce, 1908’de St.Petersburg Üniversitesi’nden Prof.N.Veselovski tarafından da kazdırılmıştı. Bu on höyüğe ‘Kral Höyükleri’ de deniyor, çükü bu höyüklerin tepelerinde çatıları (şetır) vardı. Çardak biçimli çatı, altındaki çukurun (mahzen; maşe) üzerine gelecek bir biçimde kurulmuştu. Zamanla ağaçlar çürüyünce, çardak çöktü ve odunlar da alttaki çukurun içine yığıldı. Veselovski de, çukurdakileri çıkarmıştı. 

O zamanlar höyükler güneyden başlanılarak kazılıyor ve höyüklerin içine ulaşılmaya çalışılıyordu. Şimdi, höyüğün kazılmamış olan yerlerini belirlemeye çalışıyoruz, oraları kazmaya öncelik vereceğiz. 

Bu höyükten çıkartılmış olan ve çıkartılmasına çalışılan buluntular Mıvet’ler (Mıuetv; Meot)** dönemine aittir ve MÖ VI.yüzyıldan kalmadır” diyor Aslan Tev. 

 “Bunlar, “Vıl höyükleri” adı altında tarihteki yerlerini aldılar. Biz, kazıyı höyüğün doğu yamacından başlattık ve daha önce ulaşılmamış olan çatıya ait bazı ağaçları bulduk. Bu nedenle bu işten eli boş çıkmayacağımız kanısındayız. Şimdi, Veselovski’nin kazdırmadığı kuzeydeki çukurun yerini belirlemiş olduk ve orasını kazmaya çalışıyoruz. Buradaki odunlar arasında at (ölüsü) bulacağımızı umuyoruz. 1982’de kazdığımız höyükte 22 at ile karşılaşmıştık. Yine bulacağımızı sanıyoruz. 

1917 Ekim devriminden önce Veselovski’nin kazdırdığı on höyük, tarihe “Ul’skie kurganı” (Vıl höyükleri) adıyla girdiler. Ancak höyüklerden biri kazılmamıştı. Çünkü üzerinde köy mezarlığı bulunuyordu, köylüler kazdırmamışlardı; ama daha sonra, 1982’de Kafkas arkeoloji heyeti Başkanı Aleksandr Leskov tarafından kazdırıldı. Kazı sonucu direkler ve kalın tahtalar kullanılarak inşa edilmiş bir tapınma yeri (xram-şetır) bulundu. Ancak burasının daha önce soyulmuş olduğu da anlaşılmıştı. 

Vılape’deki höyükler “Ul’skie” (Vıl) ve “Ulyapskie” (Vılape) adlarıyla tarihteki yerlerini aldılar. Bu arada, geride, kazılması gereken sekiz höyük daha kalmıştır.” 

Kazı heyeti başkanı V.Erlih’in söylediklerine göre, kendisi 1985’ten beri Adıgey’deki kazılara katılmakta, 20 yılı aşkın bir süreden beri Adıgey ile Abhazya’daki kazı çalışmalarını da organize etmektedir. 

“Aynı yerleri, Adıgey’de ikinci kez kazmakta olmamızın nedeni”, -diyor V.Erlih, “Bu höyüklerin inşa ediliş biçimlerine ilişkin olarak ortaya konmuş olan bilgileri yeniden gözden geçirme gereği duymuş olmamızdır. Veselovski’nin bize bıraktığı bilgiler sağlam kanıtlara dayanmıyor. En başta, kendisi, kazılar sırasında kazı yerinde değildi, kazıyı yapan kişilerin verdikleri bilgilere göre bir özet rapor yazmakla yetindi. Şimdi bu bizim bulduğumuz ağaç çatılı çukur oda (şetır), 1982’de A.Leskov’un kazdırdığı ‘Ul’skie Kurgan’ına (Vıl höyüğü) benziyor. Vıl höyüğü bir mezar değil, önde gelen ölüler için yapılmış bir ölü kutsama yeridir (svyatilişe). Şimdi bizim bulduğumuz bu yer de öyle bir yer olmalı. Konuyu inceleyeceğiz ve bir sonuca varmaya çalışacağız.” 

Höyükler Adıge Devlet Üniversitesi (ADÜ) Tarih Fakültesi öğrencileri tarafından kazılıyor. Başlarında aynı fakültenin öğretim üyelerinden Fatim Djıgun (Cıgun) bulunuyor. Aralarında Mecid Huşt da var. Mecid, ADÜ Tarih Fakültesi’nden bu yıl mezun olmuş, şimdi Doğu Devlet Müzesi’nin Mıyequape’deki bölümünde çalışıyor. Çocukluğundan beri tarihe özel bir ilgi duyuyor. 1999 yılından beri arkeolojik çalışmalara katılıyor. İleride arkeoloji dalında uzmanlaşmak istiyor. 

Kazı heyetindeki Olga Belovar ise Stavropol’dan geldi. Moskova’da arkeoloji üzerine mastırını yeni verdi, bu yıl için doktora tezine hazırlanıyor. Bu, katıldığı 11. arkeolojik kazı çalışması oluyor. 

 “Köylüler meraklılar, durmadan ‘altın buldunuz mu?’ diye soruyorlar. -Altın bulmak da güzel bir şey, -diyerek gülümsüyor Olga, -ama biz, daha çok, arkeolojik önem taşıyan buluntularla ilgileniyoruz.” 

Olga, bize, Adıgeyli öğrenciler dışında Moskova, Kiev, Stavropol ve Krasnodar’dan gelecek öğrencilerin de beklenmekte olduğunu söylüyor. Kazıda çalışanların bazılarına Vılape’de kalacak bir yer tahsis edildi, bazıları da çadırlarda barınıyorlar. Kendilerine üç öğün yemek çıkarılıyor. 

Höyüklerden çıkarılan buluntuların nerelere götürüldüğünü Aslan Tev’e sorduk. Söylediğine göre, Adıge Ulusal Müzesi ile Doğu Devlet Müzesi’nin Mıyequape’deki Kuzey Kafkasya Bölümü arasında bir anlaşmaya varılmış, buna göre, daha değerli olan buluntular Adıge Müzesi’ne veriliyor. Hiçbir arkeolojik buluntu, hiçbir biçimde Adıgey sınırları dışına çıkarılmıyor. 

 “Yöremizi (Cuetlır,Şötlır;eski Çerkesya toprakları-ç.n.) ele alırsak, buradaki en eski buluntular (Adıgece “savğet”ler) 800 bin, hatta 1 milyon yıl öncesine aittir, o zamanlardan, eski mağara yaşamı dönemlerinden VI. yüzyıla değin yayılan bir zaman kesitinin değişik buluntuları ile karşılaşıyoruz”  diyor Aslan Tev. 

A.Tev: “O denli büyük bir zenginliğimiz var. Hangi yönden bakılırsa bakılsın, bizim arkeolojimiz kadar zengin olanı sanırım yoktur. Rusya toprağında bizdekilerden daha ilginç olacak arkeolojik kalıntıların bulunabileceğini de sanmıyorum. Ama biz Adıgeler, hala uyku safhasını aşmış değiliz, bu denli zenginliğimizin ve görkemli tarihsel geçmişimizin farkında bile değiliz. Gerçekten üzücü bir durum. Arkeolojik çalışma grupları kurup bütün bu zenginlikleri olabildiğince ortaya çıkarırsak, iyi olmaz mı? Abhazya’dan gelip aramıza katılan bir arkadaş, Abhazya’da beş ayrı arkeolojik çalışma grubu bulunduğunu söyledi. Bizse henüz bir tanesini bile oluşturamadık. Adıgey bütçesinden arkeolojik çalışmalar için ayrılmış hiçbir para yok. Böylesine zengin bir tarihsel mirası bulunan bir Ulusu itelemek, ona gereken değeri vermemek, anlaşılır şey değildir, esef verici bir durum. Üzgünüm, Ulusumuzun ve Cumhuriyetimizin kara yazgısı, anlaşılan henüz son bulmuş değil.” 

Kaynak: Adıge maq, 20.07.2007 (internet) 

Mıuetv (Mıvet’ ya da Mıvıt’ ;Meot)- Milat öncesindeki Adıge ataları-ç.n. 

 

Sayı : 2007 08