Barış Meclisi kuruldu

0
495

‘Türkiye Barışını Arıyor’ Konferansı’nda oluşturulması kararlaştırılan ‘Barış Meclisi’, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde kuruluşunu ilan etti. 

“Türkiye Barışını Arıyor” Konferansı sırasında oluşturulması hedeflenen Türkiye Barış Meclisi(TBM), karanlık bir cinayete kurban giden Hırant Dink ve kalp krizi sonucu yaşamını yitiren Orhan Doğan’ın anısına yapılan sinevizyon gösterisiyle açıldı. 

Ankara’da yapılan konferansa, bazı DTP milletvekilleri ve Akın Birdal, eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, ÖDP’den Hakan Tahmaz, sanatçı Nilüfer Akbal, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) eski başkanı Kaya Güvenç, Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş gibi çeşitli çevrelerden isimler katıldı.  

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen’in açış konuşmasını yapmasının ardından söz alan konuşmacılar arasında Jineps Yayın Kurulu üyesi Yalçın Karadaş da vardı.  

 13-14 Ocak’ta Ankara’da gerçekleştirilen Türkiye Barışını Arıyor Konferansı’nda oluşturulması kararlaştırılan TBM, çatışmaların yarattığı tahribatların giderilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve devletin çeşitli organları üzerinde baskı oluşturmayı, Kürt sorununun barışçıl çözümü için kamuoyunu harekete geçirmeyi, çatışmaların yarattığı sorunlar üzerine araştırmalar yapmayı ve ekonomik, sosyal, kültürel, cinsel ve dinsel alanlardaki ayrımcılık uygulamalarına karşı mücadele etmeyi hedefliyor.  

Konferansın sonunda, Kürt sorununun çözümü için atılması gereken adımların sıralandığı bir sonuç bildirgesi ve TBM’nin çalışma ilkeleri deklare edildi. TBM’nin sonuç bildirgesinde ifade edilen önerilerin daha da netleştirilmesi amacıyla 17 Kasım’da tekrar toplanması kararı da alındı.   

Önen: Barış ellerimizin içindedir 

Konuşmasında tüm insanlığın acil ve vazgeçilmez gereksinimi olan barışı gerçekleştirmek, sürekli kılmak için yola çıktıklarını ifade eden Önen, “barış ellerimizin içindedir. Barışı koruyacağız, savunacağız ve tüm engellemelere rağmen, barış düşüncesini ve kültürünü geliştireceğiz” dedi. 

Birdal: Hükümet programı umudu azalttı 

DTP milletvekili Akın Birdal konuşmasında 22 Temmuz seçimleriyle TBMM’ye giren DTP’li milletvekillerinin, Kürt sorunu konusunda muhatap alınması gerektiğini vurguladı. Barış savunucularına da seslenen Birdal, meclis içinden ve dışından yürütülecek çalışmalarla hükümetin Kürt sorununun çözümü ve çatışmaların durdurulması konusunda adım atmaya itilebileceğini söyledi. AKP hükümetinden, çalışma programı açıklanmadan önce umutlu olduğunu, ancak hükümetin çalışma programını gördükten sonra bu umudunun azaldığını belirten Birdal, buna rağmen barış çabalarının artırılması gerektiğini söyledi. 

Öneş: TBM çözüm için siyasi iktidara destek vermeli 

Türkiye Barışını Arıyor Konferansı’na katıldığında çok tartışılan isimlerden olan MİT Müsteşar eski yardımcısı Cevat Öneş, TBM’nin ilan edildiği konferansa da katıldı. Siyasi iktidarın çözüm üretebilmesi için Barış Meclisi’nin gerekli desteği vermesi gerektiğini söyleyen Öneş, Türkiye’de “bölücülük” konusunda travmatik bir yapı yaratıldığını, demokrasinin derinleştirilmesi için önemli adımların atılmasının zorunla hale geldiğini söyledi. Öneş, “Temel sorun, bu adımların doğru zamanda ve etkili atılmasıyla çözülebilir” dedi. Öneş’in, Türkiye Barışını Arıyor Konferansı’na nazaran katılımcılar ve basın mensupları tarafından ilgiyle karşılanmaması ise dikkatlerden kaçmadı. 

Tahmaz: TBM sivil anayasayla ilgili de çalışmalı 

ÖDP’li Hakan Tahmaz, AKP hükümetinin gündemine aldığı “sivil anayasa” konusunda TBM’nin çalışması gerektiğini söyledi. Her sivil anayasanın demokratik anayasa anlamına gelmediğini belirten Tahmaz, yeni anayasanın demokratik olması için taleplerin dillendirilmesi gerektiğini ve bu konuda ciddi çalışmalar yürütülmesinin elzem olduğunu vurgularken, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel de Türkiye’de demokrasi olmadığı için barışın gerçekleşmediğini söyledi.  

Jıneps Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Yalçın Karadaş’ın konuşması 

Bağımsızlık,demokrasi,özgürlük ve birlik için kafa yoran Çerkeslerin gazetesi Jineps adına “Dünya Barış Günü”nde barış meclisini kutluyor,Sn.divan ve delegelerle misafirleri saygıyla selamlıyorum. 

Devletin provokatörü,sulandırıcı vs. yaftaları yeme korkusuna karşın, demokrat Çerkes aydınlarının düşüncelerini size iletmek üzere kürsüye çıktım. 

Örgüt güneydoğuda yolu kesmiş ve yolcuları aşağı indirmişler.”Kürtler buraya,Türkler de şuraya geçsin” talimatı ile halk korkuyla koşuşturmaya başlamış.herkes yerini almış ama bir adam ortada kalakalmış.yeri neresiyse oraya geçmesi için sertçe uyaran örgüt militanına demiş ki: 

“Kürtler buraya Türkler şuraya dediniz.ben ne Kürtüm ne de Türk; ben bir Çerkesim.nereye geçmemi istiyorsunuz?!” 

İşte böyle bizim durumumuz.Kürt ve Türk milliyetçilerinin çatışmasında ne yapacağımızı düşünüp duruyoruz. 

Evet ateş düştüğü yeri yakar ve bu ülkede en çok mağdur olanlar Kürtler.ama Kürt ya da Türk olamayan biz diğerleri ne düşünüyor size anlatmamız gerek. 

Kürt kardeşlerimiz kusura bakmasınlar ama biz soruna “Kürt sorunu” olarak değil,”demokrasi” ve düpedüz “ırkçılık sorunu” olarak bakıyoruz. 

Bir mimar olarak projesiz ve en azından bir ön kurgu yapılmaksızın inşa edilen yapıların sağlıklı olamayacağına ve içinde barınanları mutlu edemeyeceğine inanırım. 

Aynı Türkiye Cumhuriyeti kurulurken yapıldığı gibi, ülkenin gerçekleri göz ardı edilerek, tepeden inme ve sistemsiz oluşturulan bir yapı sağlıklı olamaz.ülkemizin sorunları tartışılırken aydınlar sadece “Kürt sorunu” odaklı bakmayı sürdürdükçe doğru bir yol alınamayacağını bilmenizi istiyoruz. 

Demokrat bir Çerkes aydını olarak ezilen, yok sayılan ve haksızlığa uğrayan bir halkın aydınlarının aynı yanlış yöntem ve söylemlerle sorunları çözemeyeceği ortadadır. 

Bakın bir Kürt aydını 16.temmuz 2007 tarihli Radikal gazetesinde Neşe Düzel ile yaptığı söyleşide ne diyor: 

 “…Türkçülük Osmanlı’nın dağılış döneminde çıkmış yüzyıllık bir ideoloji.mucitleri de büyük oranda Türk olmayanlar.Osmanlı topraklarının uzak bölgelerinden Türkiye’ye sığınanlar, muhacirler yarattı daha çok Türkçülüğü.bunlar Boşnaklar, Çerkezler, Gürcüler Abazalar, Museviler, Tatarlar…” 

İçinde pek çok yanlışı da barındıran bu tür söylemleri ezilen bir halkın aydınına yakıştıramıyoruz. 

Bu vb.örnekler bize ırkçı inkarcı Türkçü devlet politikalarının, aynı şekilde ırkçı ve inkarcı Kürtçü politikaları yarattığını gösteriyor.bu yanlışlardan dönmek gerek ivedi olarak öncelikle.Kendini başka ezilen halklar üzerinden savunmaya kalkmak ve onları aşağılamak kabul edilemez. 

Evet biz Kürt halkının acısını anlıyoruz ama aynı şekilde onların da bizi anlamasını istiyoruz.biz de bu ülkede varız ve demokrasi mücadelesinde etnik kimliğimizi ön plana çıkartmamamız, sertlik politikaları izlemememiz, olmadığımızı ya da talep etmediğimizi göstermez. 

Ben ve pek çok Çerkes aydını ülkemizde demokrasi mücadelesinde yer aldık ve Çerkes ulusal kimliğinin taleplerini kamuoyu ile paylaşıyoruz. 

Bugün Çeçenya’da kirli bir savaş devam ediyor.45 bini çocuk,250 bin insanımız yok edildi. Bir çeçen aydını açlık grevini ölüm orucuna dönüştürdü. 

Abhazya ve güney Osetya’da ambargo ve Gürcistan dikta yönetiminin provokasyonları sürüyor. Dünyanın pek çok ülkesinde kan zulüm ve gözyaşı var. 

Ülkemizde, Irak ve Filistin’de nasıl kan ve gözyaşı istemiyorsak, aynı şekilde Çeçenya ya da Abhazya’da da onurlu bir barış istiyoruz.bizden ve dünya’dan hassasiyet bekleyen her halkın aydınından da aynı hassasiyeti Çerkesler ve diğerleri için beklemek hakkına sahip olduğumuzu bilmenizi isteriz. 

Ülkemizde ve dünyada tüm halklarla eşit,özgür ve barış içinde,”birlikte” yaşamak dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. 

  

Sayı : 2007 09