12 Eylül’ü anlatamama…

0
508

Tek bir kuşağın değil sonraki kuşakların da üstünden geçip, insana ve insanlığa dair değerlerin tümünü imha etmiş bir darbeyi unutmak elbette mümkün değil. Bu yıl da 12 Eylül cuntası, ülke geleceğine ipotek koymak üzere uyguladığı tüm insanlık dışı yöntemlerle birlikte anımsandı. Ama biz 78’lilerin temel sorunu; unutmamak değil, sonraki nesillere cunta gerçeğini anlatamamak oldu. 

Gençlere; bugün karşı karşıya kaldıkları işsizlik, yoksulluk, değersizlik gibi sorunların yaratıcısının 12 Eylül’de yapılandırılan “24 Ocak” ekonomisi olduğunu anlatamadık. 

Gasp, kapkaç, hırsızlık, dilencilik gibi suçların artmasının, “çete”ciliğe zorlanan çocukların yaratıcısının 12 Eylül düzeni olduğunu anlatamadık. 

Her gün daha da yoksullaşan geniş kitlelerin karşı çıkmasını önlemek, “farkındalık”tan uzaklaştırmak, bir lokma bir hırkaya “şükür” etmelerini sağlamak için, hacıya, hocaya, tarikatlara yönlendirenlerin darbeciler olduğunu anlatamadık. 

Bugün “bölünme” tehlikesinden bahsedenlerin, kendi deyişleriyle “darbe koşullarını olgunlaştırmak” üzere insanları Alevi-Sünni, Kürt-Türk deyip böldüğünü anlatamadık. 

CIA ajanlarının profesyonel kontr-gerilla taktikleriyle örgütledikleri ülkücü ölüm mangalarıyla, Taksim’de, Beyazıt’ta, Maraş’ta, Çorum’da yaptıkları kitle katliamlarını anlatamadık. 

Diyarbakır Cezaevi başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu’da, özellikle Kürtlere dışkı yedirmeye kadar uzanan inanılması güç bir vahşetin sorumlusu olduklarını anlatamadık. 

Bu vahşetin sorumlularının, PKK’nın doğmasının da sorumlusu olduklarını anlatamadık. 

Onbinlerce insanın işkenceden geçirildiğini, yüzlercesinin gözaltında kaybedildiğini, onlarca gencin bağımlı mahkemelerde alınan askeri kararlarla darağacına yollandığını, milyonlarca insanın fişlenerek geleceklerinin rehin alındığını anlatamadık. 

Bir kuşağı “kökü dışarıda” olmakla suçlayanların, ABD’nin izni ve desteği ile darbe yaptığını anlatamadık. 

ABD’nin çıkarları doğrultusunda Türkiye’ye biçtiği ekonomik ve siyasi rolü “tak-şak” yerine getirenlerin ne “vatansever”liğini ne “kök”lerinin yerini sorgulatamadık. 

Kısacası 12 Eylülde “Emir -Komuta” zinciri içinde el konulan; aslında “bugün”dü! 

Şili’de, Arjantin’de, Portekiz’de benzerleri yargılanıp halka hesap verirken Türkiye’dekiler refah içinde dokunulmazlıklarının tadını çıkarıyorlar. 

Ancak bu yıl 78’ler girişiminin başlattığı hareket belki yeni bir dönemin açılışı için adım olur. 

78’ler girişimi cunta uygulamalarının en karanlık en vahşi örneklerinin yaşandığı Diyarbakır cezaevi gerçeğini araştırma ve adalet komisyonu kurdu. Bu komisyonda ben de yer alıyorum . 

Çünkü yaşananlar, yüzleşmeden ,sorgulanmadan ,sorumlular hesap vermeden unutulamaz. 

Çünkü bir dönemin tüm çıplaklığı ile ortaya koyup gençlerin anlamasını sağlayamazsak “Eşitlik, Özgürlük ve Adalet” asla gerçekleşemez. Belki bazıları için bu zaten bir ütopya. Onlara şu fıkrayla yanıt verebilirim: 

Deve bir gün çölde karıncayı görür ve sorar: Hayrola karınca kardeş nereye böyle? Karınca yanıt verir: Kabe’ye gidiyorum. Deve güler, “Karınca kardeş senin adımlarınla Kabe’ye varılır mı? Boşuna uğraşıyorsun.” Karınca ters ters bakar ve şöyle der: “Olsun yolunda ölürüm ya!..” 

 

Sayı : 2007 09