Hajısmel (Hacı İsmail) THAĞEPSO, Kabartay-Balkar Devlet Üniversitesi’nde (KBDÜ) felsefe profesörü. Ayrıca Kabartay-Balkar Cumhuriyeti (KBC) Devlet Başkanı Arsen KANOKO tarafından oluşturulan Halk Danışma Kurulu’nun (HDK) başkanı. ADIGE PSATLE (www.Adyghepsale) gazetesini ziyareti sırasında gazete yazarı Marine ŞIRDIY tarafından kendisine yöneltilen bazı soruların ve yanıtlarının çevirisini, kısaltarak JİNEPS gazetesi okuyucuları için sunuyoruz:
Marine Şırdıy: Hajısmel, KBC Devlet Başkanı tarafından oluşturulan bu HDK (Jılağo-çendjeşakvo Sowyet) nedir ve neyi amaçlamaktadır?
Hajısmel Thağepso: Bilindiği üzere 1990’lı yıllar, demokrasinin yükseldiği, ama bir yönden de yönetimin halktan koptuğu bir dönem. O dönemler, üst makamlara yaranma anlayışının başını alıp gittiği yıllardı. Örneğin Rusya Federasyonu (RF) Devlet Başkanı Vladimir PUTİN’e yakın görünmek güçlü olmak için yeterli sayılmaya başlanmıştı. Halkın çıkarları dikkate alınmaz olmuştu. Bu nedenle Vladimir Putin, Halk Danışma Kurulları oluşturularak sorunların çözümlenmesine çalışılmasını istemişti. Bu doğrultuda KBC Devlet Başkanı Arsen Kanoko da HDK’nu oluşturdu. HDK, yönetim ile halk arasındaki ilişkileri düzenlemeyi ve geliştirmeyi amaçlayan bir kuruluş.
60 üyeden oluşan HDK’nun karar alma yetkisi yok, sadece halkla ilgili sorunları ele alma, inceleme ve çözüm önerilerini devlet organlarına sunma yetkisi var.
HDK’nun halk (jılağo), ekonomi, sosyal, uluslar arası sorunlar*, gençlik, toprak (tarım), vb gibi değişik konular üzerinde çalışan 9 ayrı komisyonu bulunuyor. Bütün bu konular ilgi alanımızı oluşturuyor.
HDK yaklaşık bir yıl önce kuruldu. Güncel sorunlara, örneğin toprak ve dil sorununa öncelik vererek çalışmaya başladık. Şimdi bir yıllık bir çalışmamızın sonuçlarını ilgili birimlere iletmiş bulunuyoruz. En son olarak da, KBC Devlet Başkanının katıldığı, ama basın mensuplarının alınmadığı bir toplantı düzenledik (…)
Özellikle şu konuları görüştük: Halklarımız arasında (politik, ekonomik, ulusal ve sosyal anlamda) kayda değer bir sorun bulunmadığını saptadık. Cumhuriyetimizdeki durum, RF’nin birçok yerine göre memnuniyet verici. Görüşümüzü paylaşmayan ve bir ulusal ayrımcılık olduğunu iddia edenler de var, ama bunlar bazı çıkar çevreleri ile dış odaklı kişilerden oluşuyor.
Bu tür olumsuz görüşlerin marijinal görüşler olduğunu, ama en önemli sorunlardan biri olan toprak sorununa, RF yasalarına uygun bir çözüm bulunması gerektiğini Devlet Başkanı Kanoko’ya ilettik.
M.Ş: Toprak sorunu konusunda ne gibi bir görüş benimsediniz?
H.T: Toprağı, öncelikli olarak, tek geçim kaynağı toprak olan köylülere dağıtmayı uygun bulduk. Köylü şu durumda 2-3 bin ruble aylık ücretle çalışmak üzere kentlere gidiyor, bu denli düşük bir ücret yol parasını bile karşılamaz. Bu nedenle toprak muhtaç durumdaki köylüye verilmeli. Toprağı köylüye dağıtırken verimli çiftlik ve tarım işletmelerinin zarar görmeleri de kuşkusuz önlenecek. Toprağı bölüştürme sırasında bazı sorunlar yaşanabilir. Örneğin verimli yerler yanında çorak, taşlık ve kıraç olan yerler de var. Her aileye beşer hektar (50 dönüm) toprak vermeyi uygun görüyoruz. Tapu (dokument) vermeyi, ama kalıcı bir sınır çizmemeyi, ifrazlı (yani sınırı kesin) değil, hisseli tapu vermeyi, kooperatifleşmeyi destekliyor, ama kimsenin arazisini çitle çevirmesini önermiyoruz.
Çünkü komşu parsel sahibi yanındaki parsellerden geçmek durumunda kalabilir, bunu da düşünmeliyiz. Toprak sahibinin toprağını herkese değil, aileden birine ya da komşu parsel sahibine satmasını istiyoruz (…)
M.Ş: (…) Kooperatif bünyesinde ya da hisseli tapulu olarak toprak dağıtılması halinde, (…) örneğin eskiden kolhozlarda olduğu gibi, yönetici, mühendis ve muhasebeci gibi masraf kapıları açan ve üreticinin gelirini düşüren durumlar da ortaya çıkabilir, bu da bir sorun oluşturmaz mı?.
H.T: Devlet Başkanı toprağa kavuşacak ailelerin sermaye, tarım alet ve makinaları gibi teknik olanaklardan yoksun olduklarını bildiğinden kooperatifleşmenin daha iyi olacağını düşünüyor. Arsen Kanoko, bu konuda deneyimli biri. Üretim, dağıtım, gıda sanayii, bütün bunlar birbirine bağlı, kompleks şeyler. Örneğin yaş meyve tüketimi yanında, getirisi daha fazla olan meyve suyu ve konserve üretimi gibi (…)
Kooperatif üyeliğine gelince, eski kolhoz üyelerinin aksine, kooperatif üyelerinin özel toprak mülkiyeti ve kararlara daha etkin katılma olanağı var (..).
M.Ş: Bu tür köylü kooperatifleri kurulabilirse, kendi işini kendi gören (özerk) bir yurttaşlar topluluğu da oluşur, büyük bir başarıya imza atılmış olur sanırız.
H.T: Sözünü ettiğiniz bu şeyleri savunuyoruz. KBC Devlet Başkanı Arsen Kanoko’nun basına yaptığı açıklamalar da bu içerikte.
Biz hep şunu söylüyorduk. Gelin hep birlikte köhnemiş yönetimi değiştirelim, ama bu iş söylendiği kadar kolay değildi. Yönetimi ellerinde bulunduranlar her girişimin karşısında hemen önlemler alıyorlardı. Örneğin, eski Devlet Başkanı Valeri KOKO (Kvokvo) döneminde yöneticilerin yetkileri neredeyse sınırsız düzeydeydi. Neyi istiyorlarsa onu yapabiliyorlardı (..).
M.Ş: Hajısmel, bu yıl anadillerine dönüşün ilk adımları atılmak isteniyor. 19 ortaokulun ilk sınıflarında Adıgece öğrenim başlatılacakmış(..) Bu konudaki çalışmalarınızı açıklar mısınız?
H.T: Adıge yazısı sırasıyla Arap, Latin ve Kiril alfabesi süreçlerinden geçti. Bu denli çok alfabe değiştirilmiş olması, kuşkusuz iyi bir şey değil. Bu tür uygulamalar 40-50 yıl boyunca bocalamaya, okuma yazma alanında güçlüklere yol açtı ve beklediğimiz hedeflere ulaşamadık. 1960’lı yıllarda da “Büyük Ülkü” **doğrutusunda apayrı bir adım atıldı, anadili eğitimi tümüyle kaldırıldı ve Rusça eğitime geçildi. 30 yıl sonra bunun yol açtığı acı meyvayla (yıkımla) karşılaştık.
(..) 1990’lı yıllarda*** anadili eğitimine yeniden döndük.
O sıralar ben KBC Bilim ve Eğitim Bakanı idim. Çok sayıda öğrenci velisi yanında öğretmenler de anadili eğitimine karşı çıkıyorlardı. Öğretmenler alıştıkları sistemin değiştirilmesine, rahatlarının kaçırılmasına bozulmuşlardı. Alışılmışı değiştirmek zaten kolay mıdır? Sonunda ilkokul birinci sınıflarda anadili eğitimini başlattık. “Başlattık” demesi kolay. Küçücük cumhuriyetimizde Adıgece ve Balkarca olmak üzere tam 110 kitap bastırdık (..)
Bir özgürlük ortamı oluşmuştu, ama paramız yoktu(..) Tüm yokluklara karşın anadilinden başka bir dil bilmeyen küçük çocuklarımızın birinci ve ikinci sınıflarda Adıgece ve Balkarca okumalarını sağlamıştık(..).
Bugün Adıgece eğitime dönüş çalışmalarına Devlet Başkanımız Arsen Kanoko öncülük ediyor, biz de bu nedenle güven içinde görüşlerimizi kendilerine sunduk(..). Anayasal statüye uygun olarak bir çalışma gerçekleştirdik. KBC Anayasası’nda Adıgece ve Balkarca’nın da birer resmi dil olduğu, herkesin eğitim dilini seçme özgürlüğü bulunduğu yazılıdır. Anayasaya dayanarak, astronomi dersine değin bütün derslerin Adıgece ve Balkarca okunmasını istiyoruz.
(..) 2007-2008 eğitim-öğretim yılında bir “pilot uygulama” olarak 20 kadar okulun birinci sınıflarında eğitimin anadillerinde verilmesini öngördük. Bu işin başarılması için yoğun bir çaba içinde olan KBC Bilim ve Eğitim Bakanlığı mensuplarına ve başlarındaki Seferbiy ŞHAĞEPSO’ya teşekkürlerimizi sunuyoruz (..).
M.Ş: Öğrenciler 1990’lı yıllardan kalma eski kitapları mı kullanacaklar?
H.T: Hayır, bu konuda bir çıkış yolu bulduk. Başlangıç olmak üzere gerekli kitap bölümleri verilecek, bunlar bilgisayar yardımıyla hazırlanmış güzel çizimli ve resimli yayınlar. Üçer aylık süreli yayınlar olacak ve böylesine bir yöntem sürdürülecek. Sonunda bütün okullarda anadile dönülmüş olacak. Programı dört yıllık bir süre içinde tamamlamayı hedeflemiş bulunuyoruz (..).
M.Ş: Çocukların Adıgece okumaları ile sorun bitmiyor. Adıgece öğrenim görmüş olan ünlü yazar Zavır NALO, Boris UT’IJ, Matematikçi Adam NEHUŞ ve ünlü bestecimiz Cebrail HAUPE (Havupe Djebreyıl) gibi seçkin aydınlarımız var. Bunlar halkımızın örnek aydınları. Günümüzde ise, ünlü yazar ve bestecilerin artık yetişmediği biçimindeki kaygılar artmış durumda. Çok sayıda yeteneğin Kabartay edebiyatına katıldığı 1950 ve 60’lı yılların verimli ortamı artık yok. KBC’nde radyo, televizyon ve gazetecilik, yani medyatik bir eğitim bile kalmamış.
H.T: Anadili eğitimine dönüş bu ve benzeri amaçları da içeriyor. Bu tür kaygılar sadece bizi değil, başka halkları da ilgilendiren ve devletçe üzerinde durulması gereken bir şey. Siz medya çalışanlarından söz ediyorsunuz, ama iş sadece medya ile sınırlı değil. Bütün bu işler birer uzmanlık ve en üst düzeylerde eğitim gerektiren şeyler. KBC’nin önünde duran en önemli sorunlardan biri de bilim, fikir ve düşünce alanında gelişim ve bu gelişimi ilerletecek olan düşünce kuruluşları oluşturma ve uzman elemanlar yetiştirme sorunudur. Bu arada medya (basın) mensuplarının da bir üniversite eğitiminden geçirilmeleri ve eğitilmeleri gerekir. Bunun için sözgelişi “Adıge psatle” gazetesinin gazetecilik eğitimi için üniversiteyi zorlaması çok yerinde olur(..).
M.Ş: Hajısmel, HDK, demografik konularla (nüfus işleri ile) ilgilenmiyor mu? Son sekiz yılda RF okullarındaki genel öğrenci sayısı 22 milyondan 14 milyona düşmüş. Bizdeki durum nedir?
H.T: KBC’nde1990’da ortaöğretimdeki toplam öğrenci sayısı 142 bin idi, şimdi 115 bin (..).
Kaynak: Adıge psatle, 19.09.2007 (Adyghepsale;internet). Çev.Cevdet Yıldız (Hapi).
*Burada Kabartay, Rus, Balkar vd. halklar arasındaki ilişkiler-ç.n.
**Büyük Ülkü-Gorbaçov öncesinin “Ruslaştırma politikası”nın adı-ç.n.
*** Gorbaçov döneminde-ç.n.
Sayı : 2007 10