Erkeklerle kadınların eşit sayılmadığı, kadının üretimde ve yaşamın pek çok alanında hiç söz hakkının bulunmadığı, 8 Mart 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde konfeksiyon ve tekstil fabrikalarında oldukça zor ve ağır koşullarda çalışan kadınlar bu gidişe dur demek amacıyla bir araya geldiler. Amaçları isteklerini duyurmak; eşit işe eşit ücret 16 saatlik işgücüne karşı 10 saatlik işgünü taleplerinin yerine getirilmesini sağlamaktı. Bu nedenle greve çıktılar. Grev boyunca dayanışmanın en güzel örneklerini yaşadılar. Kadın olarak seslerini duyurmayı başarmışlardı. Ancak bu durum fazla uzun sürmedi ve kadınlar polisler tarafından fabrikaya kapatıldılar. Bu sırada çıkan yangında 129 kadın işçi yanarak öldü.
Bu yangında ölen 129 kadın işçiyi, Filistinli ve Iraklı kadınları, Çarlık Rusyası ile girdikleri savaşta ve sürgünde yaşamını yitiren atalarımızı, özgürlükleri adına mücadele eden 45 bini çocuk 270 bin Çeçen’i, Putin iktidarı tarafından öldürülen gazeteci-yazar Anna Politkovskaya’yı günün anısına saygıyla anıyorum!
1910 yılında Danimarka’nın Kopenhang kentinde toplanan 2.Enternasyonal’e bağlı kadınlar toplantısında Clara Zetkin, Amerika’ daki yangında yaşamını yitiren kadın işçiler anısına 8 mart gününün Dünya Emekçi Kadın Günü olarak kabul edilmesini önerdi. Kadın hakları hareketini onurlandırmayı amaçlayan bu öneri oy birliği ile kabul edildi.
O günden bugüne, canlarıyla bu hakları kazanan kadınlar günümüzde hala evde, sokakta, iş yerinde fiziksel şiddete, tacize ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Yaşadıklarımız ve yaralarımız bu anlamda tüm kadınlarla ortak.
Yoksulluğun ve savaşın dayattığı göçlerin olumsuz sonuçlarından en çok kadınlar etkileniyor.
Savaşların yarattığı yoksulluk, şiddet ve tecavüzün sonuçlarını kadınlar bedenlerinde ve ruhlarında yaşıyorlar.
Güvencesiz, sigortasız, düşük ücretle çalışmak kadın emeğinde daha da yoğunlaşıyor. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan, işsizler sınıfından sayılan ev kadınları iki kez payına düşeni yaşıyor.
Hala küçük yaşlarda evlilikler, hala berdel, hala törelere kurban verilen kadınlarımız, hala tecavüz, hala iş yerinde, sokakta, gözaltında taciz, şiddet ve aşağılama. Gün geçtikçe kimliğimizi kaybediyor ve daha fazla asimilasyonla karşı karşıya kalıyoruz . Dilimizin, gelenek göreneklerimizin yerini yozlaşmış kültürler alıyor. Bu anlamda bizlere çok büyük görevler düşüyor.
Büyük bir sürgünün ardından en büyük acıları yaşayan halkın kadınları olarak hala anavatanda çok büyük acılar yaşıyor halkımız. Biz Kafkasyalı kadınlar her türlü baskıya, saldırıya Çeçen kadınların seslerine ortak olarak ve tüm dünya kadınları adına savaşlara karşı çıkmalıyız. Acılar hepimizin, tüm kadınların, tüm annelerin. Bombalarla yok edilen yaşam kime ait olursa olsun bu acılara sahip çıkmamız gerekiyor. 8 martı sadece bir kutlama günü olarak bize sunmaya çalışan anlayışa karşı olmalıyız.
Bizleri çok iyi anlayacak olan, yakın geçmişte on binlerce evladını yitiren Türkiyeli kadınlara, Gürcistanlı kadınlara, Rusya Federasyonu kadınlarına ve tüm insanlığa sesleniyoruz;
Sizin ve çocuklarınızın çıkarı, savaşta değil barıştadır.
Dünya’da emeğiyle yaşayan tüm kadınlarla birlikte Kafkasya özelinde;
Adıgey’de ilhak girişimlerinin son bulması,
Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması,
Beslan ve Nalçik operasyonlarında çocuklarını yitiren ve ölümlere hala yanıt arayan annelerin sesine ses katılması,
Aslan Mashadov’un cenazesinin ailesine teslim edilmesi ve devamında Çeçenya’ da kirli savaşın durması ve onurlu barışın gerçekleşmesi için
KAFKASYALI KADINLARIN sesine kulak vermeliyiz.
Yaşanabilir bir dünya yaratmak adına, barış için mücadele eden tüm kadınlarımızın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum.
Sayı : 2008 03