Öncelikle bu satırların kaleme alınmasındaki gerçek niyetin, siyasi bir yaklaşımdan çok, yaşanan birçok realiteye dikkat çekmek olduğunu belirtmeliyim.
Türkiye’de sürekli bir şeyler oluyor, ancak bu oluşum ve gelişmelerin hiç te Demokratik Hukuk Devleti’ne yakıştığını, ya da bu normlara uyduğunu söylememiz olanaklı değil. Oysa ülkeyi yönetenler sürekli olarak Demokrat olduklarından, tüm halkın iktidarı olmak istediklerinden bahsediyorlar. İnsan üzülerek keşke söylenenlerin bir kısmı doğru olsa diye geçiriyor içinden, fakat gerçekler hiç de öyle değil.
Size aktaracağım ilginç bir örnek var elimde, tabii ki belgeleriyle birlikte.
Bir genç kardeşimiz (Mehmet S. Uluışık), askerlik yapmadığı gerekçesiyle TC vatandaşlığından çıkarılır. Kendisi Almanya’da yaşamaya başlar ve bir süre sonra da Alman vatandaşı olup yaşamına devam eder.
Yaşamını idame ettirmek için çalışmak zorundadır ve çalışır. Yaptığı iş başlangıçta sadece Alman arşivlerinde araştırma yapmasını gerektirir. Osmanlı – Rus ilişkileri, Osmanlı – Almanya ilişkileri ve konunun esasını oluşturan, Kafkasyalı Otokton halkların büyük bölümünün katledilip, kalanlarının da vatanlarından sürülmeleri noktasındaki gelişmelerin, ‘nasıl ve niçin’ lerine cevap aramaktır.
Uzun süre Berlin’deki Alman Arşivleri’nde hiçbir sorunla karşılaşmaksızın araştırmalar yapar, belge ve bilgilere ulaşır. Neden öncelikle Almanya derseniz, bilindiği üzere Osmanlı ve Almanya yaşanılan süreçte iyi müttefik idiler. Konumuzu dağıtmamak adına bu kısımlarını geçerek, günümüze dönüyorum. Alman arşivlerinde ulaşılan bilgi ve belgelerin karşılıklarının bulunduğu Osmanlı arşivlerinde de araştırma yapılması ve belgelerin karşılıklarının bulunması gerekmektedir.
Bu amaçla uluslararası incelemeye açıldığı TC tarafından tüm Dünya’ya deklare edilen İstanbul’daki Başbakanlık arşivlerinde inceleme yapmak ister. Bana bu süreçte kendisine yardım etmem amacıyla ricada bulunmuş, arşivden gerekli belgelerin bir kopyalarını tedarik etmesine katkı vermemi istemişti. Araştırmayı yürüten kişinin bizzat yapmasında yarar gördüğümüz, bu belge alma işlemini kendisinin yapması için yardımcı olmaya çalıştık. Sonuç itibariyle yapılacak iş tüm Dünya’nın incelemesine açılmış olan bir arşivden birkaç belge kopyası almaktı.
Arkadaşımız Başbakanlık arşivlerinde araştırmalarına başladığında her şey normal görünüyordu, fakat normal olmayan gelişmeler de yok değildi. Sözgelimi ne zaman dışarıya bir simit almaya vs. çıksa bazı gölgelerin kendini takip ettiğini fark ediyor, ancak önemsemiyordu.
Arşiv’de araştırma yapma amaçlı olarak bir zaman çalıştıktan sonra belgeleriyle birlikte Almanya’ya döndü, önceden tedarik ettiği belgelerle karşılaştırma çalışmalarına başladı. Kısa zamanda bazı yeni belgelere ihtiyaç olduğu için yeniden Türkiye’ye giriş yapması gerekti ve yola koyuldu. Havaalanında kendisini bir sürpriz bekliyordu. Atatürk havalimanında görevli polisler kendisini hiçbir gerekçe göstermeksizin alıkoydular, işin ilginç yanı hiçbir şey sormadan ve “neden beni alıkoyuyorsunuz..?” gibi sorulara da tatmin edici hiçbir yanıt vermeden, geceyi havalimanındaki otelde geçirtip, ertesi gün tekrar Almanya’ya SINIR DIŞI ettiler.
Bu süreçte Mehmet kendisini gözaltında tutan polis yetkilisine, ‘eğer benim bir SUÇ’ um varsa bunu bildirin ve mahkemeye çıkartın’ şeklinde talepte bulunduysa da, görevliler kendi işlerinin sadece verilen emirleri yerine getirmekten ibaret olduğunu belirterek, olayı sonuçsuz bıraktılar.
Bütün bu olumsuzlukların yaşanması esnasında görevli polislerin son derece nazik davrandıklarını da belirtmemiz gerekiyor.
Bu aşamada hiçbir soruya yanıt alınmaksızın kardeşimiz SINIRDIŞI edilmişti, Almanya’ya gelir gelmez durumu aktardığında, önce bir ŞOK yaşadık. Zira Mehmet ULUIŞIK kimseyle sorunu olmayan, son derece kendi halinde ve efendiliğiyle bilinen bir kardeşimizdi, olumsuz bir şey olsa bunu bizim mutlaka bilmemiz gerekirdi. ‘Neler yapılabilir?’ sorusuna cevap ararken, üzerinde durulan ve dikkat edilen şey, bu gelişmenin bazı fırsatçılar tarafından TC’ yi yıpratmak adına kullanılmasına fırsat vermemekti. Öyle de yapıldı, uluslararası basın kuruluşlarına yaklaşılmadı.
Olayın böyle kapanması mümkün değildi, zira meselenin aydınlanması zorunluydu. Epey uzun ve yorucu temaslardan hiçbir sonuç alınamadı, sonuçta avukat tarafından açılan DAVA gerçeğin ortaya çıkmasını sağladı ve SINIRDIŞI olayının nedenini öğrendik.
Şimdi hep beraber bu korkunç gerçeği İçişleri Bakanlığı’nın mahkemeye sunduğu resmi yazıdan öğreniyoruz.
Gerekçe: M. Uluışık’ın ülkeye yanlış yapabileceğini bir görevli HİSSETMİŞ’ ti. Evet, şaşırmayın, gerekçe aynen bu şekilde ifade ediliyor. Bu hükümet dönemi demokrasisinde bir görevli ülkeye yanlış yapılacak kişileri (6. hissiyle sanırım) HİSSEDEBİLİYOR ve buna dayanarak, söz konusu kişi SINIRDIŞI ediliyordu. AKP usulü demokrasi uygulaması.
İşte ülkemizi yöneten iktidarın yaklaşık 6 yıldır, devletin bütün kadrolarına doldurduğu kendi yandaşlarıyla uygulamaya başladığı DEMOKRASİ anlayışı bu. Bu ve benzeri sayılamayacak kadar çok, ANTİDEMOKRATİK uygulamaların hergün yaşanmakta olduğu ve kamuoyunun büyük bölümünün bu yaşananlardan habersiz olduğu gerçeğini de belirtmekte yarar var. Olayın bizi ilgilendiren yönü nedir?:
-Araştırma konusu 1864 ve sonrasındaki SÜRGÜN,
-Araştırmayı yapan: Abhaz kökenli bir vatandaşımız.
azmiberberoglu@yahoo.de
*Bu olaya ilişkin tüm bilgi ve resmi belgeler elimde mevcut olup dileyen kişi ve kurumlara yollayabilirim.
Sayı : 2008 04