Evvelden beri annelerin emeği, çocuklara şefkati, zihniyeti, insanlığı hakkında defalarca konuşuldu, yazıldı. Evlat için de anne kadar yakın başka biri yoktur herhalde. Bunun için çocuğun ilk sözcüğü anne olur. Evlatlar, annenin verdiği emeğe layık olduysa o emek yorgunluk sayılmıyor. 1992-93 Gürcü-Abhaz savaşını hatırlarsak bu gerçekten böyledir. İşte o dönem kendi yaşadığım, gördüğüm bazı olaylardan bahsetmek istiyorum.
1993 Mart ayıydı. Bizimkiler işgal edilen Sohum’u geri almak için bir operasyon başlattılar. Asker çocuklarımız Gumısta nehrinden geçip Sohum’a girmeye niyetliydiler. Bu operasyon başarısız oldu, iki günde 300’den fazla evladımız şehit oldu. Bu cenazeleri Gürcüler vermedi. Gürcüler’in düşüncesi “Cenazeleri vermezsek, halkla yönetim arasında tartışma çıkar, anneler oğullarını savaşa göndermez” şeklinde idi. Yanlış düşündüler. Tüm anneler birlik olup “Bizim oğullarımız vatan için öldü, yabancı bir memlekette ölmediler, Sohum bizim toprağımız, ergeç Sohum’u geri alır oğullarımızın kemiklerini buluruz” dediler. Annelerin böyle davranması kahramanlıktı. Eşira tarafından bakınca çocuklarının cenazelerini görüyorlardı, buna dayanmak çok zordu. Tam bir trajedi yaşanıyordu. ‘Oğlunu kaybetmeyene benim oğlum için üzül denmez’, diye bir atasözü var. O dönem annelerin çektiği iç acısını tamamen anlamak yaşamayan biri için zordu.
Otap köyünde yaşanan başka bir olay şöyleydi. Silahı kaldırabilen, taşıyabilen herkes savaştaydı. Adleyalar’ın bir oğlu eve geldi ama içeri bile girmeye zamanı yoktu. Annesini görüp vedalaşmaya gelmişti. Komşular hemen yanına geldiler. Gencin görevi düşman cephesine sızıp istihbarat toplamaktı. Annesine dedi ki; ‘Yeni görevim çok önemli, birazdan gidiyorum, belki sağ dönerim, belki de ölürüm. Bu bir savaş, iki taraftan biri ölmek zorunda. Benim öldüğümü duyarsan cenazem eve gelinceye kadar sesini çıkartma. Cenazem gelince de kurşun nereme saplanmış bak, sırtımda mı yoksa göğsümde mi. Eğer sırtımdan vurulduysam emeğin boşa gitti demektir, seni utandıran evlat için boşuna ağlama. Eğer kurşun önümden yakaladıysa, erkek gibi öldüm demektir. Evladı ölen tüm anneler gibi davranabilirsin.’
Anne yüreği bu sözleri duymaya elverişli değildi ama annesi ‘Erkek ölse de kahramanlık ölmez. Arkadaşlarınla birlikte yolunuz açık olsun. Eminim görevinizi başaracaksınız.’ dedi. Oğlunun sırtını sızvazladı ve yolcu etti. Genç asker savaştan sağ döndü, Leon madalya ödülü aldı.
Aynı köyde Vovba sülalesinden altı kardeş savaştaydı. Kışın ortasıydı. Vovbalar’ın evinden bir ağıt duyulunca komşular koştular. Kardeşlerden biri ölmüştü. Cenaze eve getirildi. Diğer kardeşler de cenaze için geldiler. Anneleri sağ kalan oğullarını çağırdı ve şöyle konuştu; ‘Kardeşiniz öldü ama şu an kendi evinde. Biz toprağa veririz. Sizin önemli görevleriniz var. Onunla vedalaşıp savaşan arkadaşlarınıza katılın. Yolunuz açık olsun, ölüm de bunda kalsın (başka biriniz ölmeyin)’ dedi. Beş kardeş ölen kardeşleriyle vedalaşıp cenazenin kalkmasını beklemeden, cepheye geri döndüler.
Buna benzer olaylar çoktu. An-Apsua! Senin önünde eğiliyoruz. Sabrın için, böyle kahraman evlatlar yetiştirdiğin için teşekkür ediyoruz. Sen de kahramansın!
Çeviri: Adley-Pha İrma
Sayı : 2008 07