Arsima Abhaz çocuklarıyla!

0
457

Arsima Abhaz çocuklarıyla! Noel’in geldiği şu günlerde evin işini bitirince okuyorum ve yavaş yavaş yazıyorum..

Ne zaman geldim buralara ve ne zaman geçti yirmiyedi yıl Lazona’ya özlemle.

Hasretin verdiği yürek ağrısı ile çekerek.

Kızım Arsima ne zaman büyüdü? Bakmaya doyamadığım, bakmaya kıyamadığım yaylaların çiçeği Arsima.

Evimde yükselen güneşim, bitmeyen ışığım, rüyalarımın Laz prensesi… Geçtiğimiz ay Wolfgang Feurstein benim ‘Laz Profesörüm’ Alman hocam, Lazuri Ambarepe (Laz Haberleri) Nr.3 ü e.posta ile göndermiş bana ve geniş bir çevreye.

Wolfgang hoca beni kızıma Lazca öğretmedim diye eleştirmiş şiddetle.

Bilinen bir şeydir, Wolfgang hoca benimle tartışmayı sever hep. Ben kırılmıyorum desem de yine de yüreğim burkuldu bunları yazdığı için. Evet, Arsima’ya birkaç cümle ve on onbeş kelime dışında Lazca öğretemedim. Gelen eleştiriye bir şey diyemiyorum.

Ama sevgili okuyucu!

Kimse sormuyor bana bu zor yaşamımda nasıl büyüttüm Arsima’yı? Dortmund’da Lazca konuşacağımız bir Laz cemaatimiz yoktur. Arsima doğduğunda evimizde Türkçe konuşuluyordu. Aile dilimiz Türkçe idi. Eşim Balkan muhaciri bir ailenin Türkiye’de büyümüş bir çocuğuydu. Ve bana olan sevgisinden dolayı biraz da Lazca öğrenmişti. Günlük konuşmaları anlıyordu. Ama konuşmuyordu. Sevgisini ifade edemediği gibi Lazca’yı telaffuz da edemiyordu…

Kayınvalidem, Arsima’ya Lazca konuşunca darılıyordu. Çocuk dilleri karıştırır kaygısı ile yaklaşıyordu. Eşim de sonuçta annesi gibi düşünüyordu. Lazca sevgisi ile aile içinde yalnız kalıyordum.

Yine de Arsima’yla Lazca konuşsaydım öğrenecekti. Bir Kürt komşum kızıyla Kürtçe konuşuyordu. Benim gibi tek başınaydı, ama öğretiyordu. Ben yapamadım. Annem de benle artık Lazca konuşmuyordu. Ailemde de Lazca artık konuşulmuyordu..

Böylece Arsima için Lazca öğrenmek bir rüya oldu!

Arsima iki yaşındayken hastalandım ve kreşe verdik çocuğu. Günde iki üç saat görürdüm kızımı. Bir de o yıllarda ilaç kullanmıyordum ve yılda en az üç ayım hastanede geçerdi. Arsima’yı kayınvalideme ve kız kardeşime bırakıyordum.

Kızım okula başlayınca ilaç tedavisini başlatırlar ve çocuğa bakacak duruma gelirim. O zamanlar da resim çizerek Lazca öğretmeyi denedim. Yazmayı öğrendiği aylarda ilk olarak Lazca alfabe ile başladım. Sonuçta Türkçe ve Almanca’nın yanı sıra bir de Lazca çok zor geldi çocuğuma. 6, 7 yaşlarında iken Lazca konuşunca kaçmaya başladı anlamıyorum diyerek.

Herkesin anlayacağı gibi bir Laz cemaatine sahip olmayan bu Alman kentinde Dortmund’da tek başına anadili öğretme bir ütopyaydı.

Arsima’yı rahat bıraktım!

Yaşadığım şehirde bir Laz cemaati yoktu ama Abhaz aileleri vardı. Çevremde Laz halk kültürüne en yakın onlardı. Arsima Abhaz kızlarla arkadaş olunca çok sevindim. Bir Laz anneydim ve kızım kültürümden uzak büyüyor diye kaygılanıyordum..

Abhaz komşularım yetişti. Arsima için büyük bir aile oldular, çocukları gibi kucak açtılar..

Abhaz komşularımın kızı Saşa bir kedi yavrusu gibi sokulurdu bana. Önce Arsima ile Saşa arkadaş olur. O zamanlar Arsima üç, Saşa dört yaşındadır. Ana okuluna giderlerdi. Sonra Bilana’yı katarlar aralarına, yine bir Abhaz kızı.. O da Saşa’dan iki yaş büyüktür.. Ortaokula giderlerken bir Balkan göçmeni annenin kızı Demet katılır aralarına. Bir süre sonra da Kürt bir ailenin kızı Xelini. Böylece grupları beş kızdan oluşur.

Ama sosyal çevreleri Abhazlar’dı. Her hafta sonu hemen hemen Abhaz düğünü olurdu buralarda ve bizim kızlar düğünden düğüne Abhaz gençleri ile gezerlerdi. Devamlı çalan telefonlardan ve gelip giden arkadaşlardan yaşamımda ‘bir derneğin’ olduğunu anlamıştı. Bir gün ne dedi bana biliyor musunuz? ‘Anne seni derneğe rağmen seviyorum’! Gözlerime yaş durmuştu…

Çocuğumdan çaldığım sevgi ve zamanı başka çocuklara dağıtıyordum.

Arsima Abhaz çocuklarıyla! Arsima beni hep söz ile yenmiştir. Okula yeni başladığı zamanlardı. ‘Anne sen evdeki çocuk açken Afrika’daki çocuğu düşünüyorsun’. Bunu bana söylediğinde donup kalmıştım. Acaba ne söylemek istiyor diye çok düşündüm. Arsima’nın bu sözü hep benimle beraber.

Arsima’nın eğitimi için Almanya’yı bırakmadım. Bir de Kuzey mahallesinde onun için oturuyorum. Lazona’nın sevgisi ile boynu bükük, ölüm geliyor şu Dortmund, bir nevi ‘açık hava cezaevi’.

Bu güne kadar verdiğim kararları hep Arsima ‘dan yana verdim. Zaman geldi babası ile yolumu ayırdım, yine Arsima için..

Aslında OGNİ’yi çıkardığımız dönem İstanbul’a dönmem gerekirdi. Lazca için, çocuğumu alıp düşünmeden yurda dönmeliydim. Yine de Arsima’nın eğitimi için boynum bükük Dortmund’u bırakmadım. Arsima için yaşıyorum ve onun için yapamayacağım bir şey yoktur.. Ama mantıklı her insanın bildiği gibi çocuklarımız bizim istediğimiz doğrultuda gelişmiyor. Toplum diye bir şey var bu dünyada. Çocukları yetiştiren toplumlardır.

Bir eğitimci olarak ifade edecek olursam, Almanya’da büyüyen bir Laz çocuğunun anadili Almanca’dır. İkinci dil iletişim dili olarak Türkçe. Lazca kaybolmakta olan can çekişen üçüncü dil.

Bir de Arsima’nın baba tarafı Türk kültürünü yaşarken. Ne yapsın bu çocuk bu kadar kimlik kargaşasında…

Yine de Arsima çocukluğundan beri Laz kültürüne ait bilgilerle büyüdü. On iki yaşındayken Batum’a götürmüştüm. Dortmund’a döndüğümüzde arkadaşlarına ‘Gittiğimiz yerde Laz müzesi vardı’ diye anlatmıştı. Batum’daki etnografya müzesine ‘Laz müzesi’ adını koymuştu. Arsima evimde Laz kültürüne ait bilgilerle büyüse de gerçekliği bir dünyalı çocuk olmasıdır.

Wolfgang hoca böyle söylese anlarım. ‘S. Koçiva çocuğunu alıp Lazona’ya gitmedi. Çocuğunu Almanya’da büyüttü. Kendi ile çelişiyor’. Öyle demiyor. Çocuğuna Lazca öğretmedi diyor, beni üzüyor. Wolfgang hoca beni tanımıyor mu? Yaşamımı, ütopyamı bilmiyor mu? Ben milliyetçi bir Laz kadını mıyım?

Ben hep şeffaf bir şekilde yazdım. Ütopyamın ortakçı bir toplum olduğunu, Sosyalist bir geleceğe inandığımı, hala umutla yazıyorum..

Herkesin bildiği gibi Demokrasinin yerleşik olduğu bir Lazona göremiyorum Karadeniz kıyısında. Onun için Lazona’ya dönemedim. Nereye gitseydim? Çocuğumu nerede büyütseydim?

Gidecek yer bulamadım. Onun için hala burada Kuzey mahallesindeyim. Bir Laz kızı olmadı kızım, bir Dünyalı büyüttüm. Benimkinden daha güzel olacak yaşamı biliyorum. Benim çektiğim göçmenlik sorunlarını çekmeyecek.

Herşeye rağmen Arsima ve arkadaşları Kuzey mahallesindeki yaşamı seviyorlar. Çocukken Abhaz düğünlerinde Türkiye’nin ve Kafkasya’nın müziğini, geleneklerini buldular, en güzel giysileri ile prensesler gibi salınarak dans ettiler..

Şimdi büyüdüler. En küçükleri Arsima. Gelecek aylarda on sekiz olacak.

Ben her zaman uzak kaldı kültürümden desem de, Arsima’nın bir yanı Laz.

Biraz boynu bükük, dalgın görse beni ‘Anne Kazım Koyuncu’dan ne dinlemek istersin’ diye sorunca evime ve yüreğime güneş doğar.

Aralık 2006, Dortmund

 

Sayı : 2008 07