Ulvi Amaçlarla Uğraşıyormuş İzlenimi Veren Dernekte Yolsuzluk

0
464

Kendini “yoksullara yardım eden”, kutsal amaçları olan bir organizasyon olarak sunan Almanya’da faaliyet gösteren Deniz Feneri adlı derneğin aslında, yardımsever insanların bağışlarını zimmete geçirme, kara para aklama amacıyla kurulmuş organize bir dolandırıcılık işletmesi olduğu ortaya çıktı.

Kendini “yoksullara yardım eden”, kutsal amaçları olan bir organizasyon olarak sunan Almanya’da faaliyet gösteren Deniz Feneri adlı derneğin aslında, yardımsever insanların bağışlarını zimmete geçirme, kara para aklama amacıyla kurulmuş organize bir dolandırıcılık işletmesi olduğu ortaya çıktı. Şimdi ise halkın dini duygularını sömürerek servetine servet katan bu çetenin Türkiye ayağı sorgulanıyor.

Startı Alman polisi verdi  

Almanya polisinin, Deniz Feneri ve bağlı kuruluşların ülke genelindeki binalarına yönelik olarak başlattığı yolsuzluk, zimmet suçlamalı operasyonlarında, el konulan belgeler ve tutuklanan yöneticilerin ifadeleri üzerine hazırlanan dava dosyası açıklandıkça Deniz Feneri adındaki bu derneğin ucu Türkiye’ye uzanan pislikleri ortalığa yayıldı.

340 polisle gerçekleştirilen operasyonlarda derneğin binaları, yöneticilerin ofisleri ve ilgili şahıslar tarafından kullanılan 14 apartman dairesi basıldı. Yapılan baskınlarda ele geçirilen belgelere göre, son dört yılda 14 milyon, toplamda ise 40.3 milyon euro bağış geliri elde edilmiş. Bu tutarın 8 milyon euroluk kısmının kimler tarafından nerede ve nasıl kullanıldığı tespit edilememiş durumda.

Derneğin muhasebe sorumlusu Firdevsi Ermiş, Frankfurt Eyalet Yüksek Bölgesel Mahkemesi’nde görülmekte olan davada, bu konu hakkındaki sorulara; “Zamanla kendi katkılarımla işleyen kriminal bir sisteme alet oldum” şeklinde cevap verdi.

Ermiş ayrıca, “muhtaç durumdaki insanlara yardım edileceği” söylemiyle toplanan bağışların, Almanya’da kurulan Weiss GmbH aracılığıyla Beyaz Holding’e transfer edilmesinin yanı sıra Kanal 7 ve Media GmbH’a aktarıldığı söyledi.

Dava dosyasında aktarılanlara göre; Kanal 7 Televizyonu eski yöneticisi, bugünün Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Aykut Akman ve diğer beş ortağın her birine, ayda 32 bin Euro ödenerek AKP yanlısı Kanal 7 finanse edilmiş.

Hepsi de dindarlıklarıyla övünüp bunu ticari ranta dönüştüren Kanal 7 televizyonunun Türkiye’deki yöneticileri olan Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik ve Harun Kapuyoldaş’ın Deniz Feneri Derneği’nin de başında olduklarını ve soruşturulan yolsuzluğun bu yakın ilişki içinde “bir cepten diğer cebe aktarma” biçiminde kolayca gerçekleştirildiğini anlatan Ermiş’in ifadeleri, Zahit Akman üzerinden Başbakan Tayyip Erdoğan’a kadar uzandı.

Mustafa Çelik, İsmail Karahan, Mehmet Gürhan ve Zekeriya Karahan’la birlikte, Almanya’da kurulan Euro 7, Atlas, Weiss GmbH gibi şirketlerin kurucu ortakları arasında yer alan Zahit Akman’ın bu paraların bir kısmını 2007 seçim kampanyası sırasında Erdoğan başkanlığındaki AKP’ye iletilmesinde aracılık yaptığı iddiası ise başta Doğan Grubu gazete ve televizyonları ile CHP tarafından gündeme taşındı. Bu nedenle Erdoğan ile Aydın Doğan arasında şantaj ve tehditlere varan sert polemikler oldu ve sürüyor. Yakın zamana kadar AKP ile iyi geçinen Doğan Grubu’nun yolsuzluk belgelerinin üstüne gitmesi ise hala muamma kalan yönleri olsa da yeni bir TV kanalı için satın almak istediği frekansa RTÜK’ün izin vermemesinden kaynaklandığı iddia ediliyor.

Sonuçta ortada dini duyguları sömürerek toplanan paraların ceplere indirilmesi, seçimlerde propaganda amaçlı kullanılması gibi rezaletlerle birlikte bir başka sermaye grubunun portföyünü genişletme çekişmesinden kaynağını alan bir tartışma beraberinde Türkiye’deki yağma düzenine özgü birçok pisliğin, rezaletin ortalık yere serilmesini de getirdi. İşin üzücü yanı ise bu tür olumsuz örnekler nedeni ile halkın dayanışma geleneğinin ciddi bir darbe alması oldu.

 

Sayı : 2008 09