Çerkes Kimliği Türkiye’nin Sorunları

0
484

Yayımcı: Sorun Yayınları 

0212 638 8182 

fax: 638 8172 

sorunkolektif@gmail.com 

www.sorunyayinlari.net 

 

Arka kapaktan: 

İngiliz emperyalizminin çıkar ve yönlendirmesi ile hareket eden, Dünyanın en gerici sistemi olan, Çarlık Otokrasisi ile Osmanlı Devleti arasında “sosyal kaderi” belirlenen Çerkes halkı örsle çekiç arasında kalarak ulusal, sosyal ve evrensel kurtuluş yolunda çok büyük travmalar, dram ve trajediler yaşamış bir halktır. 

Çerkes halkının büyük bir bölümü bulunduğumuz coğrafyada yaşamaktadır. Çerkesler anavatanları Kafkasya’da ve Türkiye’de çok yönlü ve karmaşık sorunlarla karşılaşmaktadır. Çerkesler yaşadıkları sorunları tartışmakta ve bir “çıkış yolu” aramaktadırlar. Yalçın Karadaş, konuyu ve sorunları tartışmakta; iddialarının arkasında durmaktadır. 

O aynı zamanda yaşadığımız coğrafyadaki sosyal, kültürel ve meslekî sorunlara karşı da son derece duyarlı bir mimardır. 

Dünyadaki tüm halkların kendi anadillerinde konuşması, tarih, dil, kültürlerini geliştirip koruması ve kendi aydınlanmasını gerçekleştirmesi son derece önemlidir.Kapitalist yabancılaştırma ile dayatılan asimilasyoncu, yoz ve kozmopolit “kültür” politikalarının geri teptirilmesi bu temelde bir anlam kazanacaktır. 

 

Notlar: 

-Kitap bir hafta içinde ikinci baskısını yapmıştır. 

-05 nisan günü Şamil Eğitim ve Kültür Vakfında ‘Çerkes Kimliği’ konulu söyleşisi sonrası Yalçın Karadaş kitabını imzaladı.  

-23 nisan: İzmir Kitap Fuarı’nda Sorun Yayınları Standı’nda imza günü vardır. 

-21-22 mayıs: Berlin’de Avrupalı Çerkesler Federasyonu etkinliğine, Yalçın Karadaş konuşmacı olarak davet edilmiştir.  

 

Önsöz Yerine 

Yaşadıkları her coğrafyada daha iyi şeylerin olması için, daha fazla demokrasinin gerekliliğine inananların uğraşıları on yıllardır sürer. Bu uğraşı içinde olanlar, ülkelerinde oluşan değer yargılarının tek başına yeterli olamayacağını bilir. Özgün sorunlar için çözüm oluşturmanın öneminin her zaman farkında olup evrensel değer yargılarına da her daim yüzleri dönüktür. 

Konu hakkında yazar-çizer konumunda olan, teori üretenler vardır, işi zaten budur onların. Uğraşının içinde yer almak ise konuyu dert edinen herkesin, her meslek grubundan insanın ve dahi işsizlerin ilgi alanındadır. Herhangi bir meslek grubu içinde olup, yaşamının her evresinde ülkesinin sorunlarına ve varsa aidiyeti olan etnik grubun özel sorunlarına duyarlı olanların, işleri bu olmasa da yazma konusunda bir gereklilik görerek harekete geçmesi de söz konusudur. Ve bu bir sorumluluktur da aynı zamanda. 

Herhangi bir meslek grubunun içinde yer alan ve sorunlarına duyarlı bir meslek insanının özel alanıyla ilgili daha derin ve ön açıcı tesbit yapabileceği; bir etnik aidiyeti olup duyarlı olanların daha iyi tarihi bilgi ve kültüre yakınlığı ile özel tesbitler ve analizler yapabileceği, işte bu vb. özel yaklaşımların genele taşınması ile daha sağlıklı sonuçlara varılabileceğinden hareketle; yaşadığı ülke Türkiye’nin sorunlarına, mesleği olan mimarlık ve etnik aidiyeti olan Çerkeslik konularındaki duyarlılığı ile, araştırmaları-okumaları-incelemeleri-yaşanmışlıkları-tesbitleri ve önerileri ile Yalçın Karadaş birikimlerini paylaşmak istiyor. Konulara katkı anlamında bir çiğ damlası olmak derdinde sadece. 

Ülke, meslek, etnik aidiyet, Kafkasya,.. derken genel gidişattan duyduğu endişenin ağırlığı ile zaman zaman üslubu hırçınlaşsa ve eleştirinin dozu artsa da; genlerinden gelen özelliği ile olmalı dik duruşundan taviz vermese de, her zaman özeleştiri yapabilme özelliği ve bencillikten uzak duruşu ile samimidir Yalçın Karadaş. 

Net ifade eder ve ifade ettiği gibi davranır: 

 “Şu an bunların çok azını yapabildiğimiz için zaman zaman oldukça sert; zaman zaman da mutsuzuz. Çocuklarımızın bizim gibi mutsuz olmasını istemiyoruz. Sizin çocuklarınızın da; tüm dünya çocuklarının da mutlu olmasını isteyen belki tam anlamıyla hayalperestleriz.” 

 “İlk yapılması gerekenin ‘karşı tarafın ne dediğini dinlemek ve anlamaya çalışmak’ olduğunu bir gün önemseyecekleri umudunu taşımak zorundayız. Çünkü onlar ‘bizim’ insanlarımızdır; bizim düşmanlarımız değil.” 

 “Kendimiz gibi düşünmeyenleri suçlamak değil, gerçekleri ortaya koyup, ‘farklılıklara saygı ile birlikte yaşam kültürü’ ne katkı sunmak….” 

 “Kafkasyalı aydınların diğer halkların aydınlarından daha dikkatli olmaları ve beyninden önce yüreğini dinleyen insanlarımızın binlerce yılda ‘birlikte’ ürettiklerini acımasızca yok etmeyecekleri günler için ‘ortak aklı’ aramaya başlamaları için geç kalmadık mı?” 

Üniversite yıllarından başlayan 30 yılı devirdiğimiz uzun süreçte, dünyaya aynı yerden bakmasak da birçok ilke ortak çalışma içinde imza atmış olmamızın temelinde samimiyete güven vardır. 

Deyim yerindeyse ‘tak diye söylemek’ hoşuna gitmez kimi insanların, eleştiriye tahammülsüzlük de söz konusudur. Biraz dolandırarak ve uzatarak, kulağı farklı göstererek,.. Karadaş’ın yöntemi bu değil. Kimi zaman kırıcı da olsa zaman yitirmek istemediği ortada; başkalarını dinlemeye her zaman hazır olduğu, eleştirilmeyi her zaman göze aldığı, birilerinin yanlışı göstermesinden gocunmadığı ve bunu özellikle beklemesi sonucu böyle davranışı da doğal kabul ediyor. İnsanlar birbirine küsmeyecek ve birbirini ötelemeyecek, yok saymayacak, diyalog yoluyla eleştirerek, tartışarak bir yere varılabilecektir. Neden olmasın?.. 

Yaşar Güven 

Ocak 2009 

Sayı : 2009 04 

Yayınlanma Tarihi: 2009-04-01 00:00:00