Geçmişteki uygulamaları ile 1 milyondan fazla Kuzey Kafkasyalının yaşamını yitirmesine ve Kafkasya’yı Kafkasyalılardan temizlemeyi amaçlayan soykırım planları ile insanlık suçu işlemeyi adet haline getirmiş olan Rusya’nın uygulamalarına artık “DUR!” denilmelidir.
21 Mayıs 1864’te 1,5 milyon insanın sürgün edilerek yarısının hastalık, açlık ve insanlık dışı uygulamalarla ölümüne,
3 Kasım 1943’te 80.000 Karaçay’ın sürülerek Kazak ve Kırgız steplerinde 40.000 kişinin ölümüne,
23 Şubat 1944’te 700.000 Çeçen’in Sibirya’ya sürülmesi sonucu 500.000 Çeçen’in yok olmasına neden olan ve 8 Mart 1944 tarihinde 40.000 Balkar’ın sürülmesiyle Kafkasya’da yaşanan insanlık dramı günümüzde de devam etmektedir. Son 14 yıldır 100.000’i çocuk olmak üzere 250.000 Çeçen’in katledilişine bir o kadarının da yurdundan kovulmasına neden olan soykırım suçu işlenilmeye devam edilmektedir.
150 milyonluk dev bir ülkenin 1,5 milyonluk küçük bir ülkeye sürekli askeri saldırı düzenlemesinin sonuçları tam anlamıyla bir soykırımdır. Rusya Federasyonu uluslar arası hukuk nezdinde sürekli mahkûm edilmesine rağmen, dünyanın dört bir yanına dağılmış Çeçen halkı insanlık dışı uygulamalar nedeniyle yurtlarına dönme cesaretini bulamamaktadır.
Rus ordusu uluslar arası savaş hukukuna aykırı bir biçimde yalnız silahlı birliklerle savaşmamış, aynı zamanda sivil halkı hedef alarak Çeçen insanını, kadın, yaşlı, çocuk demeden bombalayarak yok etmiş ve bir ülkenin geleceğini karartmıştır. Bu tam anlamıyla Rusya’nın tarih boyunca uyguladığı soykırım politikalarının son örneğidir.
Uluslar arası kamuoyu, Yahudi ya da sözde Ermeni soykırımı ile uğraşırken 21. yüzyılın başlarında küçük bir ulusun yok edilişini görmezden gelebilmektedir.
Birleşmiş Milletlerin kuruluşunun hemen ertesinde kabul edilen, 1948 tarihli “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” hükümleri gereğince Rusya’nın 1864, 1943, 1944 ve son 14 yıldır Kafkas halklarına karşı yürüttüğü tek yanlı katliam tam bir soykırım suçudur. Burada ulusal ve etnik bir topluluğun tümü ile yok edilmesi amaçlanmaktadır. Rusya’nın Kuzey Kafkasya’da üç yüz yıldır sürdürdüğü emperyalist baskı politikası günümüzde de devam etmekte; tüm Kuzey Kafkasya halklarını hedef almaktadır. Birleşmiş Milletlerin adı geçen Soykırım Sözleşmesi’ne göre, bu suçu işleyenler cezalandırılmalıdır. Bir ulusu ya da etnik bir topluluğu kısmen ya da tümü ile yok etmek üzere sistemli biçimde yürütülen eylemler bir insanlık suçu olan soykırım suçunu meydana getirmekte ve cezalandırılmaktadır.
BM tarafından 1968 yılında yayınlanmış olan ve tüm üye ülkelerce kabul edilmiş Savaş ve İnsanlık Suçlarının zaman aşımına uğramayacağına dair sözleşmesinin hükümleri de, bir insanlık suçu olan soykırımın mutlaka cezalandırılmasını zorunlu kılmaktadır. Uluslararası hukukun gereği olarak Kafkas Soykırımının önce kabul edilmesi ve daha sonra ilan edilmesi ile yeni bir süreç başlatılmalı ve Rusya’ya karşı cezalandırıcı hukuk mekanizmaları çalıştırılmalıdır. Soykırım kararının gereği olarak, çeşitli yaptırımların ve tazminatların gündeme getirilmesi, Kafkasya’daki soykırım ile yaralanmış olan uluslararası hukuk vicdanının onarılması açısından yararlı olacaktır.
Kafkas halklarının daha fazla mağdur olmasını önlemek için tüm büyük devletlerin ve uluslar arası kuruluşların Kafkasya’da uygulanan soykırımı tanımaları ve Rusya’nın uygulamalarına karşı çıkmaları gerekmektedir. Soykırım denince yalnızca Yahudiler veya Ermenileri hatırlayan tüm batılı ülkelerin artık Kafkas Halklarını da göz önüne almalarında uluslar arası hukuk açısından yarar vardır. Soykırım bir insanlık suçudur, Müslüman’ı ya da Hıristiyan’ı ayrı tutmamak gerekir. Tüm insanlara ya da topluluklara yönelik katliam veya yok etme girişimleri soykırım olarak kabul edilmelidir. Bu doğrultuda, 300 yıldır Kafkasya’da yapılan da bir SOYKIRIM SUÇUDUR. İnsanlık vicdanının onarılabilmesi için bu soykırım bir an önce tanınmalıdır.
Bu nedenle 21-27 Mayıs tarihini Kafkas Soykırımı Haftası olarak bütün dünyaya deklare ediyoruz.
Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu
Mayıs 2009
Sayı : 2009 06