Sözcüklerin Dilinden Adıgeler

0
444

Sunuş  

Hitit Dilinin bilinmemesi ve buna bağlı olarak, Hitit Tab­letlerinin tam olarak okunamamış olması nedeniyle Hitit Kültür ve Uygarlığı henüz aydınlığa kavuşturulamamıştır.  

Hititlerin muhtemelen gelmiş oldukları Kafkasya’da konu­şulan dillerin aynca Hititlerin yurt edinip devlet kurdukları Anadolu’da yaşayan bazı dillerin (Adıgece, Gürcüce ve Lazca gibi) Hitit uzmanlarınca bilinmeyişi Hitit bilinmezinin çö­zümünde önemli bir engel oluşturmaktadır.  

Bugün yaşayan dillerden biriyle ilgisi olduğu saptandığı takdirde Hititçenin çözülmesi de imkan dahiline girecektir.  

Araştırmacı dostum Ali Çurey, halen Kafkasya’da ve Ana­dolu’da konuşulmakta olan Adıge Dili ile Hititçe arasında bir ortaklık yakalamış, buradan hareketle yaptığı özgün çözüm­leme yöntemiyle konuya açıklık getirmek istemiştir.  

Bir başlangıç olarak kabul edilebilecek olan bu çalışmanın genişletilmesi halinde Hititler hakkında bilinmeyen birçok noktanın açıklığa kavuşturulması mümkün olacaktır.  

Kendisini tebrik eder, bundan sonraki çalışmalarında başa­rılar dilerim.  

Yaşar Bağ 


Önsöz   

Adıge Dili, İnsan – Doğa ilişkisinin Kusursuz Bir Sentezidir.  

Bir ata sözü vardır Adıgelerin: “Suyun önü nereye giderse arkası oraya gider” diye. Acaba önü bize kadar ulaşan bazı Adıge Dili Sözcüklerin kaynağı neresidir. Ve bu kaynak ne­releri aşarak bize ulaşmıştır? Bir başka soru da, her zaman akla gelen Adıgelerin yazı kullanıp kullanmadıkları mesele­sidir. Kanaatimizce bu ve benzeri pek çok sorunun yanıtı, ba­zı Adıge Dili Sözcüklerinin etimolojik kökenini çözmekle bulunacaktır. Çünkü tarih, yazı ile başlar. O halde kaynağa ulaşabilmek için elimizde ne gibi belgeler mevcuttur. Ve bu belgelere ne kadar güvenebiliriz. Bizce en güçlü ve güvenilir belge Adıge Dili Sözcükleridir. Bir başka belge ise Hititya ve Kuzey Kafkasya’nın arkeolojik verileri ve filolojik sonuçla­rı. Ek olarak söylence ve dinsel bilgiler. Bunlara eklenecek ne olabilir?  

Biz bir arayış içindeyiz. Bildiğimiz ve belirttiğimiz bunca belgeye rağmen yine de hedefimiz, Adıge Dili ve Tarihini kaynakta yakalamaktır. Bu arayışta şimdilik rehberimiz; Adı­ge Dili Sözcükleridir. Altın arayıcılarının heyecanı içinde, bir dedektörün sinyal vermesi gibi sözcüklerin sinyal vermesini bekleyerek ilerliyoruz. Bu arayışta söz aramızda biraz da maceracıyız. Çünkü dedektörümüzde altın yerine bazen bir baş­ka madenin sinyaline tanık oluyoruz. İnanın bu ön arayışta bizi hayrete ve bazen de dehşete düşüren bulgulara tanık olu­yoruz. Bu şaşırtıcı yolculuk bir başka dünya oluşturuyor ka­famızda. Sivri ucu Hititya’nın yüreğine saplı pergelimizin di­ğer ucunu, İonya, Ege şeridi, Yunanistan, Çanakkale ve Bo­ğazı, İstanbul Boğazı, Trakya ve Kuzey Kafkasya istikame­tinde kaydırarak bir çember, daha doğrusu bir Hitit Dünyası yaratmaya çalıştık. Ve bu Hitit Dünyası’nın toprağını elekten geçirmeyi düşledik. Ancak bu küçük dünyada olaylar öylesi­ne iç içe ki, içinden çıkabilene aşkolsun. Bir yumak ki ucunu bulmak ne mümkün.  

Mitoloji, destan, efsane, menkıbe, masal ve tarih kördü­ğüm. İşte böylesine olaylar mezarlığında kendi ölümüzü ara­maya çıktık. Bir elimizde elek, diğer elimizde dedektör arı­yor ve eliyoruz. Ama ne mümkün bu çemberde kalabilmek. Zira eleğimize takılan bazı sözcükler pergelimizin yönünü değiştirmemizi uyarıyorlar. Örneğin; Kabe, Kıble, Hz. İbra­him’in eşi Saray ve Cariye Hacer gibi. Mitoloji ve kutsal ki­taplarda sıkça geçen bu sözcükler bizi başka bir bölgeye ve beldeye sürükledi. Ve pergelimizin ayağını kaydırmak zorun­da bıraktı. Bunca karmaşa içinde bizi cesaretlendiren gerçek şey, dilimizdeki sözcüklerin gerek kök ve gerekse anlam ba­kımından günümüze kadar değişmeden gelebilmiş olmaları­nın yanında, taşıdıkları mesajların da arkeolojik, filolojik, mitolojik ve dinsel sonuç ve verilerle şaşılacak duruluk ve doğrulukta aynı olmasıdır.  

Bu arada Kuzey Kafkaslıların dil denizinde biraz yüzmek istedim. Ne çare boğulacaktım. O bir deniz değil bir okya­nus, Adıge Dili bu okyanusun sadece bir kıyıcığı. İşte ben bu kıyıda tutunup yüzmeye çalışıyorum. O da bir Adıge kö­yünde doğmuş olmanın avantajı ile. Anlayacağınız biraz torpilliyim…  

Ali Çurey, 2006  

 

Sayı : 2009 07