Çerkesler, takriben bin yıl önce Kafkas dağları arasında yaylalarda, kuytu yerlerde dağınık olarak yaşıyorlardı. O tarihlerde Kafkasya’nın Kuzey-batısı’nda yer alan LEĞUNAK adı yerilen dağda Tube Hase (Milli Meclis)’ leri bulunuyordu. Bu bölgeye Kırım Hanlarından başkası giremiyordu, çünkü burası Hanların sayfiye yeriydi.
Leğunak dağının alt kesiminde yer alan HımışCıey (Hımış Ovası)’nda yaşamak isteyen Çerkesler, bir gün kendi aralarında anlaşarak seçtikleri bir “Çerkes Heyetini” Tatar Hanı’nın sarayına gönderirler. Gönderilen Çerkes Heyeti Han’ın sarayına vardığında Tatar Hanı’nı bulamazlarsa da, gelen Çerkes Heyetini Hama Halayak (saray hizmetlileri) ve cariyeleri karşılar. Misafir heyetindekilerin saç ve sakalları uzun olduğundan ağız ve burunları görünmez bir haldedir. Bu durumu gören Han’ın adamları, ‘ağız ve burunları olmayan bir takım insanlar saraya geldiler’ diyerek Han’ın saray yetkilisine haber verirler. Bunun üzerine Han’ın hanımı (Pşı Guaşe), bu haberin doğruluğunu anlamak için bir tabak dolusu tereyağı ve balı gelen misafirlere göndererek ikramda bulunur. Çerkes Heyetindekiler, bala parmaklarını batırıp sakal ve bıyıklarını iki tarafa ayırarak gönderilen tereyağlı balı afiyetle yerler.
Bu durumu gören Han’ın saray görevlileri, gelen misafirlerin ağızsız ve burunsuz olmadıklarını anlar. Geceyi sarayda geçiren misafirleri, ikinci gün saraya dönen Tatar Hanı büyük bir sığır kestirerek ağırlar. Yemekler yenildikten sonra kesilen sığırın derisini Han’dan isterler. Han’dan deriyi alan Çerkesler; ziyaret amaçlarının derinin kaplayacağı kadar bir yer talep etmek olduğunu açıklarlar. Tatar Han’ı, ‘bu kadarcık yeri ne yapacaklar’ diyerek hayret eder, önem vermez ve ‘derinin kaplayacağı kadar yeri sizlere verdim’, der.
Bunun üzerine Çerkes Heyetinin içinde bulunan deri kesiminde uzman bir kişi olan ASTEJKOS, deriyi kıl kadar ince kesip iplik haline getirdikten sonra, Han’ın sayfiye yerini ölçerler, Çerkesler istemleri olan yeri tamamen ölçüm dairesi içine alırlar. Bu durumu gören Tatar Hanı, ‘bundan sonra burada benim işim kalmadı’ diyerek Kırım’a dönmek üzere bölgeden ayrılır, Hanın sayfiye yeri Çerkesler’e kalır. Bu olaydan sonra Çerkesler’in ova (cıey) hayatı başlar.
Leğunak Dağı’nda kurulan Tube Hase (Çerkes Milli Meclisi)’nin ilk kurucuları olarak bilinen kişiler tabloda yer almaktadır.
Çerkesler’in Leğunak’ta ilk gerçekleştirdikleri Ulusal Meclisleri’nde “Lako Tamığe” yani “Aile Soy Arması” nın Abzeh Çerkeslerine verilmeye başlanması tabloda yer alan heyetle gerçekleşti. Çerkesler bunları “Tube Hase Sıvıgoşağeher” yani “Ulusal Meclis’te Soy arması dağıtanlar” olarak tarihe geçirmişlerdir.
Çerkes Aile Armalarının, Hititlerin (Runik) simgesel hiyerogliflerinden türetildiği söylenir. Eski dönem Çerkesyası’nda savaşlar veya diğer nedenlerle birbirlerinden koparılanların ailelerini bulmalarında etkili oluyordu. Ayrıca kale ve ev kapıları, mezar taşları, büyükbaş hayvanların kalçalarına nakşedilirdi. Küçükbaş ve kümes hayvanları için de özel aile armaları vardı ki bunlara “Thabze”yani “En” adı veriliyordu.
Sayı : 2009 09