Barışın Yolu Engebeli

0
491

İktidarın önce “Kürt Sorunu”na çözüm, sonra “Demokratik Açılım” adını verdiği, yaklaşık 30 yıldır süren çatışmayı sona erdirmek üzere yaptığı hamle, toplumun farklı kesimlerinden destek alırken, CHP ve MHP’nin ağır suçlamalarına hedef oldu. 

Hükümet tarafından görevlendirilen İçişleri Bakanı Beşir Atalay, hemen her kesimle konu hakkında görüş alış verişinde bulunmak üzere yoğun bir görüşme trafiği başlatırken, CHP ve MHP’den de randevu istedi. Ancak CHP önce, AKP’nin çözümden neyi kastettiğini açıklamasından sonra görüşüp görüşmeyeceklerine karar vereceklerini belirtirken, MHP tüm iletişim kanallarını daha başından ağır suçlamalarla kapama yolunu tercih etti. Siyasi ortamı giderek geren açıklamalara CHP de katılırken, AKP ile CHP ve MHP arasındaki söz düellosu uzlaşmayla yapılacağı söylenen açılımı daha ilk aşamada zora soktu. 

20 Ağustos’ta toplanan MGK (Milli Güvenlik Kurumu)sonrası yayınlanan bildiride, ‘Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü pekiştirmek, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak üzere, İçişleri Bakanlığı eşgüdümünde yapılan çalışmalar hakkında Kurul’a bilgi sunulmuş ve çalışmaların devamı tavsiye edilmiştir’ denerek, açılıma destek verilmesi muhalefetin oklarını bu kez MGK’ya yöneltti. 

 

Mondros Hatırlatması 

MGK’nın anayasa suçu işlediğini iddia eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, oldukça öfkeli bir üslupla MGK’yı eleştirerek şunları söyledi: “Bu kuruluşun, devletin ve milletin bekasına halel getirecek köklü ve kalıcı tavsiye kararlarını alması ve buna da devlet politikası denilmesi kabul edilemez bir yaklaşımdır. Devlet dünden yarına ilerleyen milletin organizasyonudur. Bu sürecin bir kesitinde söz sahibi olmuş yöneticiler ve memurların dönemsel yorum ve tasavvurlarına devlet politikası denilemeyecektir. Nitekim, milletimize esaret dayatan Mondros Mütarekesi’nin de devlet yönetiminin rızası ile hayat bulduğu bilinen en acı gerçeklerden birisidir”.  

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise bildiriye yönelik tepkisinde, açılımın nisan ayında Washington’da yapılan uluslararası bir toplantıdan çıkan rapor çerçevesinde yürürlüğe konduğunu ileri sürdü. MGK’ nın sürece destek veren bildirisini ‘projenin kabulü’ için yeterli görmediklerini belirten Baykal, sürecin Türkiye’yi ayrıştırmaya götürebileceğini öne sürerek, CHP olarak hükümetin başlattığı sürece dahil olmayacaklarını açıkladı. 

 

‘İspat Edemeyen Alçaktır’ 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise ABD planı suçlamalarına gerilimi iyice tırmandıran bir üslupla “Bakın ben çok net bir şey söylüyorum. ABD’nin bir projesi diye dolaşıyorlar. Bunu ispat ederlerse biz her şeye varız. Ama eğer edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar.” yanıtı verince ipler iyice gerildi. 

AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ da “MGK’dan çıkan ortak bildiride, TSK, Hükümet ve kurumlarımızı yıpratmaya çalışanlara cevap verilmiştir. Gerilim yaratanlara, 28 Şubat sürecinin tellallığını yapanların hevesleri kursaklarında kalmıştır. Toplantıdan gerilim bekleyenler hüsrana uğramıştır” yorumunu yaptı. 

Tartışmaların orduya da yönelmesi üzerine bu kez Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ açıklama yapma gereği duydu ve devletin kırmızı çizgilerini hatırlatarak, hem muhalefete hem DTP’ ye hem de kamuoyuna mesaj verdi. Org. Başbuğ’un Zafer Haftası nedeniyle yayınladığı mesaj, Genelkurmay internet sitesinde yer aldı. 

Başbuğ mesajında, “Türk Silahlı Kuvvetleri, bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi kararlılıkla sürdürürken, güvenlik alanının dışında kalan ekonomi, sosyo-kültürel ve uluslararası alanlarda da devlet tarafından gerekli tedbirlerin alınmasının önemli olduğuna inanmaktadır” ifadesini kullandı. 

Başbuğ’un açıklamaları, muhalefetin kaygılarını giderirken “Açılımı” başından beri destekleyen DTP ise sert bir yazılı açıklamayla hükümeti geri adım atmakla eleştirdi.  

 

Başbuğ’ a AKP’ den Destek 

Hükümet adına kamuoyunun karşısına yine AKP Grup Başkanvekili Bozdağ çıkarak, Genelkurmay Başkanımızın açıklamasını olumlu ve yerinde bir değerlendirme olarak görüyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri kendi tutumu ve duruşunu bir kez daha açıklama gereği duydu.” dedi. 

Belirtilen kırmızı çizgilerin kendilerinin de üzerinde durduğu kırmızı çizgiler olduğunu kaydeden Bozdağ, Anayasa’nın 2, 3 ve 4. maddeleri hükümlerini anımsattı. 

 

 “Açılım Bitmiştir” 

MHP ise Grup Başkanvekili Mehmet Şandır’ın ağzından “açılım bitmiştir” diyerek noktayı koydu. Şandır şu açıklamayı yaptı: 

“Bize göre bir yıkım projesi olan bu Kürt açılımı, demokratik açılım projesi, bir devlet projesi değildir. Bu proje, dış mihraklı, Sayın Gül destekli AKP projesidir. İkinci yalan; bu projeye MGK’nın destek verdiği, tasvip ettiği ve devamını tavsiye ettiği yalanı da ortaya çıkmıştır. TSK, Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin tartışılmasının bir özgürlük olmadığını ifade etmiştir.”

 

DTP‘ den ‘Geri Adım’ Suçlaması 

Hükümetin açıklamasına yazılı açıklamayla sert bir yanıt veren DTP Grup Başkanvekilleri Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş, “Son MGK bildirisinden ve Genelkurmayın açıklamasından da anlaşılacağı üzere AKP’nin açılım dediği şey, aslında bilinen resmi söylemin allanıp pullanmasından ibaret kalmaya adaydır” değerlendirmesinde bulundu. 

Açıklamada, bir süreden bu yana devam eden “Kürt açılımı” çerçevesinde, AKP hükümetinin gelinen noktadaki tutumunun “umut verici olmaktan öte, kaygı duyulacak bir yaklaşım halini aldığı” belirtilerek şunlar ifade edildi:   

“Kürt halkının dilinin, kültürünün, demokratik haklarının CHP ve MHP tarafından bölücü talepler olarak değerlendirilmesi karşısında AKP hükümeti bu taleplerin bölücü olmadığını tam tersine 80 yıldır inkar edilen Kürtlerin demokratik hakları olduğunu savunmak yerine, ürkek ve korkak bir yaklaşımla ‘zaten biz de sizin gibi düşünüyoruz’ diyerek, muhalefetin haksız tutumuna ortak olmakta ve çanak tutmaktadır.  

Bu çerçevede, AKP hükümetine bir kez daha hatırlatıyoruz ki demokrasi mücadelesi ilkesel ve vicdani bir duruşu ve elbette ki bedel ödemeyi göze almayı gerektirir. Eğer, bu cesareti ortaya koymaktan kaçacaksanız halkı boş yere umutlandırmaktan vazgeçin, aksi takdirde en çok kaybeden siz olursunuz.” Org. Başbuğ’un sıraladığı kırmızı çizgiler:TSK; 

– Ulus-devlet ve üniter-devlet yapısına hiçbir gerekçeyle zarar verilmesini kabul edemez. 

–  Kültürel farklılıklara saygılıdır. Ancak kültürel farklılıkların siyasallaştırılmasını, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olmasını, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içinde mümkün göremez. 

–  Terör örgütü ve destekleyicileriyle ilişki kurulmasına yol açabilecek hiçbir faaliyet içinde bulunamaz. 

–  Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananların, bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terör faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş görmelerini kabul edemez. 

–  Usul ve yöntem esası belirler, noktasından hareketle takip edilecek usul ve yöntemlerde özenli olunmasının gereğine inanır. 

–  Her konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacakkonuları içermemesi gerektiğine inanır. 

 

DTP’ nin talepleri  

DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, DTP’nin kamuoyuna yansıyan taleplerinin Beşir Atalay’la yapılan görüşmede gündeme gelmediğini, gelecekte TBMM çatısı altında oluşabilecek komisyonlarda görüşülebileceğini söylemişti. 

İşte sözü edilen DTP talepleri: 

1.Demokratik bir cumhuriyetin ruhuna uygun sivil bir anayasa oluşturulsun. 

2.Anayasa’nın 66. maddesinde ‘Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür’ deniliyor. Anayasa’da etnisiteyle ilgili ayrıntılara yer verilmesin. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı vurgusu öne çıksın. Türkiye Cumhuriyetinin çok etnikli yapısı Anayasa’nın ruhunu yansıtan giriş bölümünde vurgulanabilir. 

3.Kültürel haklar ve anadille ilgili talepler: Anayasa’daki anadil sınırlamaları ve eğitim hakkı önündeki engeller kalksın. Basın yayın alanında anadil kullanımıyla ilgili sorunlar giderilsin. Propaganda yasakları kalksın. Kamu kuruluşlarında ve sosyal-kültürel alanda anadilin kullanımı önündeki engeller kaldırılsın. 

4.Yerel yönetimler ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan güçlendirilsin. 

 

Sayı : 2009 09