Açılımdaki Kabızlık

0
403

AKP, ABD ne söylerse onu yapmaya çalışıyor, ancak bir türlü beceremiyor. Yapamıyor, açılamıyor. 

AKP, yirmi iki kişilik bakanlar kurulu kadrosunu zor bir araya getirmiş bir partidir. Yirmi iki kişilik Bakanlar Kurulu imam takviyeleri ile oluşabilmiştir. İçerisinde bürokratı ve devlet deneyimi olanı azdır. Büyük ölçüde marketçidir. Marketi kapatıp genel müdür olanlarla doludur. 

Tanımadığı devleti dönüştüremez. Devlet denilen bu organizasyonu yönetmeyi beceremedikleri ortadadır. “İktidar olmak ve muktedir olmak” tartışmaların ortasında bu beceriksizlikleri yatar. Erdoğan’ın “bürokratik oligarşi” diye şikâyet etmesi de bundandır. Bürokrasiyi tanımazlar. Muktedir olamamış ve bürokratik oligarşi karşısında yenik düşmüş bir iktidar, hangi ölçüde açılım gösterebilir, belli değil. 

Eskiler der ya: “Akıl attır, dizgini ârifin elinde gerek.” AKP devlet çarkını çevirebilecek ve ötesine geçip dönüştürebilecek yeteneğe maalesef sahip değildir. 

Bu manzaranın AKP de farkındadır. Ülkeyi “boş atıp dolu tutma” yöntemi ile yönetmeye çalışmakta, “önce basına sızdır, sonra duruma bakarız” ile siyaset geliştirmektedir. Bu tutum, kadrosuzluğunun ve tutarsızlığın en önemli göstergesidir. AKP’si MHP’si, CHP’si ABD’si hepsi bu gerçeğin farkındadır. Dolayısı ile açılımdaki kabızlık ta kaçınılmaz hale gelmektedir. 

Kürt, Çerkes, Laz, Ermeni, Rum kelimelerinden rahatsızlığı hat safhada olan “Ulusalcı” aydınların tek anlayış gösterilebilir yönü, “iktidarın cahilliği” noktası olabilir.  Bu noktanın dışında ulusalcıların faşist yaklaşımlarına anlayış göstermek mümkün değildir. 

“Ali topu tut. Haydi sana bir açılım yapayım” diyen hükümet ile “Ali topu at. Haydi bana bir açılım yap” diyenlerin samimiyetini birlikte gözden geçirelim; 

Ahmet Türk Çerkesler için; “onlar teferruattır” diyen faşist bir kafaya sahip iken “Bu sorun çözüldüğü gün Allah canımı alsın” söylemi ile ne kadar inandırıcıdır ve ne kadar halkaların kardeşi pozisyonundadır?  Öte yandan ulusalcı aydınlar “Türkiye Türklerindir” söylemine sıkıca sarılarak, diğerlerini asimile edememiş olmanın sıkıntısını açıkça ifade ederken, Ahmet Türk faşizminden ne kadar uzaktadır? 

Bir türlü açılmayı beceremeyen iktidarın samimiyetine gelince; iktidarın “demokratik açılım”dan anladığı sadece Kürtler gibi gözükmekte. Açılıma sadece Kürtler için ihtiyaç duyulmakta, geri kalan her şey teferruat olarak görülmekte. 

Hükümeti, tek taraflı açılımlardan, Türk ve Kürt aydınını ise faşizme uzanan cepheleşmelerden dolayı eleştirirken, Çerkesler, kendi kimliğini görmezden gelen ve küçümseyen her türlü yapıya karşı tepkisini koymalıdır. Çerkesler kendi kimliğini korumak adına demokratik taleplerini daha güçlü bir şekilde seslendirmeye devam etmeliler. Çerkesler, dil ve kültür alanında demokratik taleplerini, baştan beri STK’ları aracılığı ile dile getirmektedirler. Hiç kimsenin gölgesinde hareket eder konumda olmadılar, olmamalılar. Çerkesler, kendi koşulları içerisinde taleplerini meydanlarda da Cumhurbaşkanı düzeyinde de söyleme pratiğini kazanmışlardır. Alınacak uzun yollar olduğu gibi, bu pratiğin altında uzun bir demokratik mücadelede vardır. İsteyen küçümser, isteyen gülümser, biz yolumuza devam ederiz. 

Dünyanın neresinde olursak olalım mücadelemiz, var oluş mücadelesidir. Bu mücadelenin içinde Kuzey Kafkasya topraklarında özgürce yaşamak ta saklıdır. 

Bu yolda kompleksiz, emin adımlarla ve bildiğimiz yöntemlerle yürümeye devam edeceğimiz herkesçe bilinmelidir. 

Not: Bundan bir ay önce açılımın en güzelini Hatay Samandağ’da yaşadım. Akşam serinliğindeki masada Nusayriler, Kürtler, Araplar ve Çerkesler birlikte kadeh kaldırıyorduk. Darısı açılamayanların başına. (circassiancanada.com) 

 

Sayı : 2009 10