“Avrupa’yı, Gürcistan İçin Ayağa Kalkmaya” çağıran 

0
433

Sayın Baylar; 

Vaclav Havel, Valdas Adamkus, Mart Laar, Vytautas Landsbergis, Otto de Habsbourg, Daniel Cohn Bendit, Timothy Garton Ash, André Glucksmann, Mark Leonard, Bernard-Henri Lévy, Adam Michnik, Josep Ramoneda 

Önce siz bir ayağa kalkın ki, 

                dünya sizleri, daha iyi tanısın!.. 

Koluna girdiğiniz ve “Abhazya bir gün Gürcistan’ın olacak!..” diye, öfkeyle ısırdığı kravatını düzeltmeye çalıştığınız Saakaşvili’ye şöyle bir bakınız.. 

Onun, ihtirasları, doymaz talepleri ile dünyayı kana bulayan, geçmiş yüzyılların ikiyüzlü Avrupalısı gibi, başkalarının yurdu olan topraklara tutkuyla bakan, az gelişmiş bir Kafkas köylüsü olduğunu göreceksiniz. Eğer gerçekten kafalarınız aydınlık ise!.. 

Ve gerçekten göreceksiniz ki, dünün trajik tarihinden dersler aldığını ve yeni bir dünyaya yelken açtığını sandığımız Avrupa, sizler gibi aydınların kılavuzluğunda, yaşadığımız dünyada hala var olan bu ihtiraslı kafaları okşayarak, ortak geleceğimizi kararttığının farkında değil. Yeniden kutuplu bir dünyanın inşasına hizmet ederek, yaratılacak gerilim ortamında, dünyayı ceplerine silkelemek isteyenlerin, yolunu açmaktadır.. Geçmişin karanlık günlerinde perende atarak, insanca bir geleceği inşa etmek mümkün mü? 

Engin bir bilgi ve deneyim sahibi olarak, dünyaya ün salmış olmanıza rağmen, standardı düşük hümanizmanız ile, yüklendiğiniz tüm değerlerin, yaşadığımız dünyayı tanıma ve kavramada dayandığınız tüm kalıplar, içi geçmiş, aşınmış, aşılmıştır. Yaşadığımız dünyanın bu gününü, içinde devindiğimiz sistemler ve ilişkiler hiyerarşisini ve de İNSAN’ı, sahip olduğunuz değerler ve anlayışla kavrayıp anlamanız bile mümkün değildir. Sizler öncelikle kendinizi miadı dolmuş donanımınızdan arındırıp, insan olarak yeniden tanımalı, anlayıp kavramalısınız. Ve de dönüştürmelisiniz!.. 

Zorunluluklar ve olasılıkların belirleyiciliğinde, dünden bu güne biçimlenen dünyamızda, olanlar olması gerekenlerdir. Dün, sahip olduğumuz donanımla, ancak olasılıklar dünyasında, diğerlerine rağmen, kendi bireysel, örgütsel, sınıfsal, ulusal, vb. çıkarlarımız doğrultusunda, olması gerekeni belirlemede, etkin bir rol oynayabilirdik. Yol göstericilerimiz de o alanları aydınlatan, çıkarlarımızı kollayan aydınlardı. Ama bugünün dünyasında sistemin, insanı ve dünyasını bütünlüğü içinde aydınlatan, insanlara gereksinimi var. 

Sizler, koluna girdiğiniz Saakaşvili’nin, çevresinde yükseldiğini tahayyül ettiği duvarlar gibi, kafalarınızda var olan duvarları yıkıp, aşmalısınız. Kendinizi güncellemelisiniz. Ayrımcılık duvarlarını, ötekileştirme ve öteleme anlayışını terk etmeli, aşmalısınız. 

Sizler hala, Avrupa’nın yurttaşları olabilirsiniz. Ama bizler, bu dünyanın insanlarıyız. Dünyaya hala Alplerin zirvelerinden bakarak, yalnız kendinizi insan sanmak ve saymakla, insanlara nasıl bir standart uyguladığınızın farkında mısınız? Sizler herhalde, oluşmakta olan yeni bir dünyanın farkında değilsiniz, ya da sistemin dayatan bu yeni evresi, çıkarlarınıza uygun değil… 

Oysa bize göre siz, yabancı da değilsiniz, öteki de değilsiniz, bizim gibi birer insansınız. Dert edindiğiniz, savunduğunuz toprak bütünlüğünden önce, zamanımızın akıl bütünlüğü zamanı olduğunu, bilmelisiniz. Dünün güç ilişkileri ve çıkar çatışmaları dünyasının, güç ve çıkar peşinde koşan, parçalanmış insanının yarım aklı, yeni dünya gerçekliğini hiçbir zaman anlayıp, kavrayamaz, gereğini de yapamaz. 

Artık, bütünlenmekte olan dünyamızda bütünlenen insanın aklıdır, bu yeni AKIL. Ortak akıldır, günümüzün çağdaş insanının aklı ve kılavuzu. Dünyanın dün, parsellenip paylaşılan ve uğruna kanlar dökülen topraklarında, insanoğlu, bin bir emekle, ter, kan içinde, bugünlerini hazırladı. Kuşaklar, birlikte yarınlarını dokuyacakları birikimlerini yarattılar. Bu güne kadar içinde devindiğimiz, bütünüyle ne olduğunu hala anlayamadığınız sistem, geleceğimizi, insan gibi dokuyabilmemizin, tüm yaratıcı güçlerimizi seferber edebilmemizin olanaklarını, zorla da olsa bize oluşturttu ve bugünlere taşıttı.. 

Hitler gibi, Stalin gibi, aynı kafalı, bir sürü insan, bizlere dünyamızı dar ederlerken, dünden bugüne yolumuzu aydınlatan, tüm insanlığa ışık tutan, kılavuzluk eden, gerçek aydınlarımız da oldu. Yolumuzu şaşırtan, ağır acılar çektiren ve acılarla dolu yeni yollarda bizlere kılavuzluk edip, ter ve kan döktüren yarı aydınlarımız da oldu. Güç ilişkileri ve çıkar kavgalarının, ve de güç, deney ve bilgi birikim sürecinin kaçınılmaz ürünüydü bunların hepsi. 

Bugün artık, taşıma akıllı yol göstericiye, kurtarıcıya, kılavuza gereksinimi yok insanın. Kendini tanımasının ve içinde devindiği sistemi kavramasının, varoluşu yolunda karar verebilecek duruma ve konuma gelebilmesinin, gerekli koşulları oluştu. Bunun farkında ve bilincinde olması yeterlidir. O zaman kendi yolunu, kendi aydınlatır hale gelebilecektir ve gelmelidir insan… Sistemin hala fark edilmeyen dayatması da budur. 

İki ayağının üzerine, bu sefer gerçekten insan olarak dikilebileceği, yarınlarını özgürce ve insan gibi, dokuyabileceği olanakları yarattı çünkü. Hala, kendi toprakları üzerinde dikilip de, başkalarına bildikleri yolları dayatanların, ya da başkalarının yollarını şaşırtanların da, bir gün akılları bütünlenir, ve de kendilerine gelebilirler. Alplerin tepelerinden, biz kardeşlerinin yanına inebilirler belki. 

Kafkaslarda yeşeren umudumuz budur. 

Yurdaer Erşan 

                

Sayı : 2009 10