Biri Bizim Kim Olduğumuzu Bizden İyi Bilir mi? Hırsın ve Ezikliğin Geldiği Son Şoven Sınır…

0
1733

Çocukken resimli romanlara bayılırdım. Hatta bir ara ilkokulda iken 1000 adet resimli roman biriktirmiştim. Bir gün Anacığım onları kapının önünde mahallemizin tüm çocuklarının ortasında yakınca biraz duruldum.

En çok da Tarkan’ı severdim. Orada beni çeken bir şeyler vardı.

Neyse bunları neden yazdığıma geleyim:

Geçen hafta Beyoğlu’nda her zaman uğrayıp, yeni çıkan kitapları %20 indirimle aldığım kitapçıya gittim. Yeni kitabımın da kendilerine geldiğini söyledikten sonra, “sizin Çerkesler ile ilgili bir kitap gelmişti; sanırım satıldı.” diyerek bana kitabın adını verdiler. Yayınevini sordum ve aldığım yanıt nasıl bir şaheser olabileceğini düşünmeme vesile oldu.

Selenge Yayınları! Irkçı – Şoven Türkçülüğün doruklarında gezenlerin yayınevi.

Kitabı buldum ve aldım; adı:

Kim Bu Çerkesler

Yazarı Kafkasyalı ve/ancak kendini “Türk” olmaya koşullamış, ilaveten “asıl ve en asil ve saf Türk” kategorisine Kıpçaklar dışında kimseyi layık görmeyen birisi. Ona göre Türkler Avrupai tipin gerçek temsilcileri ve diğer Mongoloidlerin Türklükle ilgileri alakaları yok. (Biraz eskide kalmış yani anlayacağınız. )

Keşke bazen tersini de düşünse, “Biz neden Kafkasyalılara tıpa tıp benziyoruz da Türkiye Türkleri hariç diğer Türki halkların çoğu neden bizden farklı?”

Orta Asyalılar, çekik gözlüler kızacak olsa da biz konumuza dönelim; bu onların sorunu. Kimin gerçek ve en hakiki Türk olduğunu onlar bizden iyi bilirler ve bizi de ilgilendirmez zaten.

Biz kimin “insan” olduğu ve “insanlığa kattıkları” ile, kültürlerle ilgiliyiz; tiplerle, ırklarla değil.

Son yıllarda, Sovyetler’in çözülmesiyle neler olduğuna da kısaca bakmalı öncelikle:

Kabardey- Balkar Cumhuriyeti’nde Balkar STK’ları aşırı milliyetçi taleplerle ortaya çıktılar. Karaçay- Çerkes Cumhuriyeti’nda Karaçay etniği sayısal üstünlüğünü sürekli kötüye kullanıyor ve bitmeyen bir provokasyon tahrik ediliyor tüm Kafkaslar’da.

Sonra aynı günlerde bizim de eleştirisini yaptığımız “Kafkasya Gerçeği” gibi kitaplar aynı bu vb. yayın evlerinde piyasaya sunuluyor.

Kesinleşmemiş nazariyeler, farz etmeler ve dilekler “kesin” kelimesi de iğdiş edilerek ideolojik saptırmalara alet ediliyor hızla.

Çevirmenlerinin bile zaman zaman müdahale etmek zorunda kaldığı saçmalamaları yazanların da sözde “bilim insanı” ünvanlı olduklarını görüyoruz.

Geri zekalıların ideolojisi olan ırkçılık, adının önünde akademik unvanlar olan her boydan soytarının elinde ortalığı kırıp geçiriyor; binlerce yıldır birlikte yaşamış halklar karşı karşıya gelsin diye ciddi zorlamalar var.

Bizim konumuzda ise her şey Çerkesler’in Anavatan ve diyasporada her tür engellemeye karşın hızlı uyanışı ve Abhaz, Oset halklarının küçük devletlerinin birilerince tanınmasıyla başlıyor, yahut hız kazanıyor desek yanlış olmaz.

Birileri panik halinde…

Kitap bilimsel bir dille yazılmış ve aynı bizim Adıge asıllı Karaçaylaşmış (pek çok Adıgeleşmiş Karaçay olduğu gibi, doğal olarak ve saygı duyarak Karaçaylaşmış Adıge bir ailenin çocuğu) kardeşimizin kitabı gibi, kanırta kanırta  “tüm Kafkasya ve Dünyaya medeniyet, mimarlık, estetik, moda, savaş sanatı, dil hediye etmiş olduklarını; kısacası aklınıza ne gelirse her şeyin sahibinin hem de “aslen göçebe” olan “Kıpçak Türkleri” olduğunu ispata zorlanıyor.

Göçebeler yerleşik halklara medeniyet öğretiyor!

Daha ilginci “bunlara biz alıştık artık” deseniz de öylesine zorlama ve kanırtmayla bir şeyi ispat derdinde ki bu kitap aklınız kolay alamayacağı için, yardımım olsun diyerek  bold yazı kullanıyorum:

 “Çerkesler Türktür ve Adıgeler Çerkes değildir!!!”

Yazara katılıyorum; ama gülmekten katılıyorum!

Hemen aklıma bizim Çerkes kimliğini reddetmeye kalkacak yarı aydınlarımız ve kendi kabilelerine tapınan şovenlerimiz geldi. Alın işte Çerkes üst kimliğini beğenmiyorsanız birileri bu kimliği sahiplenmeye dünden hazır.

Neden peki “Çerkes” kavramını Türkleştirmeye böylesine bir yırtınma?

-Sözde ıspata baz olan “Çerkes” kelimesi Türkçe ya da Japonca, Arapça, Yunanca ya da Rusça olsa ne olur? Ne değişir?

-Çerkesler’in bir dönem isimleri genellikle Kıpçak dilinden gelmiş olsa ne olur? Ne değişir?

-Çerkeslerin içinde, özellikle Kabardeyler arasında önemli sayıda Türk veya başka orijinli halk asimle olmuş olsa ne olur? Ne değişir?

-Türkler veya Ruslar yahut İngilizler, hasılı herhangi bir modern Dünya ulusu içinde onlarca farklı halkın olmasından doğal ne var?

-Türkler’in İslamiyet sonrası aldıkları şahıs isimleri onların Arap olduklarını gösteriyor ise, Çerkesler de yazarın bu mantığıyla taşıdıkları isimler nedeniyle pekala Kıpçak Türkü olabilir.

Bu saçma seçmeleri yazmamın nedeni, yazarın, önsözcü akademisyenin ve yayınevinin aynı Tarkan çizgi roman mantığı ile, hem de bilimsellik zorlaması ile hareket etmeleri.

Bilirsiniz Tarkan çizgi romanlarında Kafkas halklarına (birileri kızsa da Çerkeslere) ortak değer olmuş Nart Destanları’ndan ve masal ile söylencelerinden epey alıntı var idi. Bunlar arasında “Müthiş Azok”, “Prenses Goşha” ve “Kötü Alanlar” olduğunu anımsayanlar olacaktır. Ekonomik veya başka gerekçelerle Rahmetli hemşerimiz Abhaz asıllı Sezgin Burak bu şekilde enteresan bir çizgi roman kahramanı ortaya çıkartmış, sonra vicdanı sızladığından ya da baskılarla olsa gerek onu Kafkasya’da doğduğu günlere götürmüş, ama sonuçta Hun hükümdarı Attila’nın öncü savaşçısı “Türk Silahşörü” imajını değiştirememişti. Sistem ve ortam Çerkes olmasına izin vermiyordu belki ne bileyim.

Bazı kavramlar ve halk isimleri tarihin belli dönemlerinde asıl sahibi dışındaki halklara da genelleme yapılarak, dışarıdan verilmiştir. Çerkes, Türk, Tatar, Rus vs. bu anlamda tipiktir ve net kavramlar değildir. Ama bu durum Çerkes’in Çerkes, Türk’ün Türk olmasını değiştirmez. Yazarımız gibileri sıksa da, kanırtsa da olmaz.

Yazar, kızımın da adı olan ve aslı “Guaşe (Adıgece ve Abazaca prenses) ve wuney (eve ait) sözcüklerinden ibaret olan ‘evin prensesi’ anlamındaki Goşenay adını bile eski Türkçe yapıp, “goşa” kelimesinin Türk dilinde (bilmediğimiz hangi Türk diliyse bu Adıgece kelimeyi barındıran) prenses olduğunu zikredip, buradan yola çıkarak Temruk’un da Türk olduğu; dolayısıyla Adıgeleri Türklerin yönettiği vb. felaket komik tezleri ispatlara girişmiş.

Okudukça anlıyorum ki, şaka sandığım zırvalara bilimi ters yüz ederek, istediklerini cımbızlayıp, istemediklerini yok sayarak gerçekten inanmakta yazarımız. Bunları ispat derdinde iken kendisi gibi senaryolarla herkesi Çerkes yapanların yazdıkları ve tezlerini de kullanmakta sakınca görmüyor.

Yarım yamalak bilgilerle yüzlerce yıl önce yazılmış ne kadar atmasyon, yanlış ve kasıtlı evrak varsa onları da yazdıklarının bilimselliğini sağlamak için kullanmayı sürdürüyor.

Yok aslında birbirimizden farkımız!

Sormazlar mı adama, peki “Türk” kelimesi nece (yazarın deyimini kullanayım dedim)? Yoksa Türkler de aslen Çinli olmasın?!..Yazarın kafasından gidersek canınızı çok yakabilir sonuçlar alabilirsiniz. İşin kötüsü Çinliler de gittikçe güçleniyor!?

Ne olacak şimdi?

Şovenliğin, aşağılık kompleksinin ve yüzyılların getirdiği ezilmenin travmasını Dünya’da onuruyla, minicik toprağında sürdürmeye çalışan bir kardeş halkın sırtından tatmin etmeye çalışmak nedir?

Dünyanın “en” ve de “en böyyük” halkısınız madem bu ne komplekstir böyle? Binlerce yıldır Çerkes’in kim olduğunu siz, dedeleriniz, köylüleriniz, Çerkesler ve komşuları olan herkes, tüm Dünya bilmesine karşın ne oldu da bu ada birden bire sahiplenme hırsına kapıldınız? Balkar kardeşlerimiz (gerçekten bizim öz kardeşlerimiz olduğu gerçeğini de bir gün öğreneceksiniz) sorduğunuzda Çerkes kime derler size söyleyecektir- ki söylüyorlar da, kitabınızda da yazıyorsunuz: Kabardeyler ve diğer Adıgelere Çerkes der Balkar ve Karaçaylar. Eskiden tüm Kafkasya yerlilerine Çerkes dendiğini de hatırlatırım. Orada anlatılanlar ne yazık ki Kıpçak Türkü değildi!

-Bir yerlerden talimat mı aldınız?

-Bir şeyler istediğiniz gibi gitmiyor mu? Anavatanımızda en büyük Adıge boyu olarak varlığını sürdüren ve her geçen gün güçlenen Kabardeyler sizi çok mu korkutmakta?

-Diyasporada Türk adını taşıyan tek Dünya devletinde –ki Adıgeler’in de devleti- Çerkesler’in dimdik durmaları ve her şeye karşın bilinçlenmeleri canınızı çok mu sıkıyor?

Bizde de epey bolca olan bu şoven tiplerin anlayamadığı soruyu yinelemek gerek:

Dünya kurulduğundan beri kaç bin yıl geçtiğini, kimin kimle karıştığını, dillerin ve kültürlerin, birilerinin ısrarla ve affınıza sığınarak “salakça” vurguladıkları ırkların nasıl harman olduğunu; tek etnikli bir halk (bırakın ulusu), tek ve saf bir ırk, tek ve saf bir dilin dünyada bulanamadığını ve bulunamayacağını size nasıl anlatmalı?

Kültürler ve dillerin binlerce yılda etkilenmelerle sürekli alışveriş içinde olduklarını, bir yemeğin bir giysinin ya da bir savaş silahının kolaylıkla ve kestirmeden safsatalarla tek bir etniğin malı olamayacağını ne zaman anlayacaksınız?

Yüzlerce yıldır Kabardey Adıgelerine şartlar öyle olduğundan haraç vermiş olmanızın intikamını bugün mü almaya çalışıyorsunuz? Biz kimseden intikam almaya çalışmıyoruz ama.

Bir de son yıların modası olan bu “Kafkas Türkleri” muhabbetine çevirmen ve yön gösteren olarak müdahil olan “zırvacı şovenlerden”, sözde akademisyenlerden söz etmeli.

Her laflarında bilimden bahsedip, “aslında halkları aşağılamak için yazmıyoruz” diyerek, yüzlerce yıldır birlikte yaşadığınız ama hala asimile edemediğiniz, sayınızla ve devletinizle ezemediğiniz insanlara hakaret ve iftiralar nasıl bir bilimsellik oluyor?

Çevirmen akademik Dr. ünvanlı TC vatandaşı önsözde “Küçük halkların büyük fantazyaları” başlığı içinde Çerkesler başta olmak üzere, konuyla hiç alakası olmayan Kürt ve başka ezilen Dünya halklarına öylesine pervasızca, şovence ve çapsızca saldırmış ki, okurken tüylerim diken diken oldu.

Küçük olan halklar değil, sizin gelişmemiş beyninizdir. Fantazyanın dik alasını yapan da bizzat sizsiz.

Bu ne nefret, bu ne hırs ve bu ne tatminsizliktir böyle!?

Bu vb. utanmazca yazıları yazanlar, aradan yıllar geçip de karşı karşıya getirmeye çalıştığı Balkar ve Karaçaylarla Kabardey ve Osetler’in neredeyse aynı halk oldukları ortaya çıktığında; Balkar, Karaçay vb. Türki dil konuşanların da, nefret söylemlerinden bolca nasibini alan Oset kardeşlerimizin de “dil değişimi geçirmiş, yabancı halklarla karışmış yerli Kafkasyalılar” olduğunu anladığında nasıl bir ruh haline ve yıkıma uğrayacağını görmek keşke bana nasip olsa.

Özet ve Sonuç

Tüm Dünya halkları gibi ve hepsinden önce Türkler, Çerkesler’in kardeşleridir ve bu türden sapkın şovenlerin aramıza düşmanlık sokmalarına izin veremeyiz. İster Türk olun, İster Kıpçak ya da başka bir halk Kafkasya’da kardeşleriniz olan tüm halklarla- başta Çerkeslerle- bir arada barış, sevgi ve dostluk içinde yaşayabilirsiniz. Biz de bu ülkede ve dünyanın her yerinde Türk, Kürt, Laz, Gürcü, Arap vs. kardeşlerimizle el ele ve omuz omuza, onurumuzla, karşılıklı saygı ve sevgi içinde, barışla beraber yaşayacağız.

İlelebet!

Bilim maskesi takınarak, araştırma yapıyoruz edasıyla hakların arasına soysuzca çomak sokmayın!

Barıştan başka yol yoktur insanlığa.

*Sıradan bir Dünyalı, Bir Kafkasyalı, Türkiyeli, Çerkes, Adıge, Abaza, Oset, Çeçen, Karaçay, Dağıstanlı

 

Okura not: Bu tür kışkırtıcı, şoven, barış düşmanı kitapları alıp, para kazandırmayalım diyerek aslında kitabın tam adını yazmak istemedim. Almayın ve para kazandırıp, cesaretlendirmeyin bunları.Okumak isteyene -kitabı geri alıp başkasına da vermek şartıyla- ödünç verebilirim. Okurken kitabı yırtmamaya aman dikkat! Bize yakışmaz…

16 Ekim 2009, İstanbul

 

Sayı: 2009 11