Tarihte Kafkasya
İsmail BERKOK
Toplumsal Yasalar (Xabze) ve Bu Yasalardan Kaynaklanan Bireysel ve Ulusal Özellikler(s.244-253)
Kafkas adetleri/gelenekleri
Bölüm III
(Jıneps, Eylül ve Ekim sayılarında iki bölümü yayınlanan yazının devamı)
Mösyö Hell, yazısını şöyle sürdürüyor:
“Çerkesler görünüm ve boy boslarının/endamlarının mükemmelliğini, karakter/tabiat ve duruşlarının güzelliğini, dağlılara özgü çeviklik ve savaşçılık gücüyle birleştirmişlerdir. Çocukluktan başlatılarak sürdürülen sıkı bir bedensel eğitimden geçirilmiş olan, kendi dağlarındaki kartallar gibi özgür yaşamaya, var olma haklarına ve bağımsızlıklarına ilişen/dokunan her şeyi geri püskürtmeye ve öylesine şeyleri aşağılık olarak algılamaya alıştırılmış olan Çerkesler, İlkçağ toplumları içinden parıldayarak çıkmış olan, geçmişin cengaverlik ve kahramanlık anlayışının son izlerini ve belirtilerini halen sürdürmekte olan insanlar. Kafkas ırkının güzellik yönünden diğerlerini ne denli geçmekte/üstün olduğunu anlamak için, onları görülmeye değer parıltılar saçan halleriyle, alınlarındaki kararlılık, parlaklık ve olgun hareketleri ile at üzerinde iken izlemek yeterlidir”.
“Çerkeslerin Kafkasya’da oynamış oldukları rol çok değerli ve çok şanlı olmuştur. Çerkesler bir ulusun tarihinde var olan ululuk ve soyluluk gibi değerlerin hepsini karşımızda canlandırıyorlar. Kafkasya’nın yüksek tepelerini, o tepelerin bulutlara gömülüp kaybolmuş olan zirvelerini ve gür ormanlarla kaplı o görkemli dağlarını gördükçe, o dağların her bir karış toprağını özgürlük ve yurtseverlik uğruna siper edinmiş Çerkeslere karşı, kalplerimiz sevgi ve hayranlık duygularıyla doluyordu”.
“Çerkesleri bu bakış açısıyla gördükçe, onları kötü bir anıyla değil, ama yurtlarını yabancılara çiğnetmektense ölmeyi yeğleyen yiğitlik ve cesaret timsali/örneği şehitler olarak saygınlamamız gerekiyor”.
Madam ve Mösyö de Hell’in kitabı bu bağlamda birçok duyguyu dile getiriyor, Kafkasya üzerine düzenledikleri coşkulu bir şiirlerinin birkaç dizesi de şu söylemleri içeriyor:
“Rus ordusu, yurdun bağrını süsleyen ormanları yakar, sarp ve şirin vadilerini/geçitlerini zorlarken, Kafkaslı ne düşünüyor ve istiyordu bilir misin Fransız?
Bütünüyle senin düşündüğün, senin istediğin şeyi: Özgürlüğü ve bağımsızlığı! Ama ne yazık ki, Fransa uzakta idi”.
Alman şairi Her Müler de bir şiirinde “Çerkes, gerek yaya ve gerekse atlı olsun, her zaman için yenilmez ve eğilmez bir kişiliktir” diyor.
Kafkas –Çerkes-ulusuna bu üstün özellikleri kazandıran değerler, kuşkusuz seçkin bir soydan gelmiş olmaları ile uzak geçmişin derinliklerinden süzülüp gelen güzel gelenekleridir. Bu değerlerle birlikte Kafkas yurdunun doğal güzelliğinin de olumlu bir etken olduğunu belirtmemiz de gerekir.
Bireylerin kendi yurtlarına bağlılık ölçüleri, o yurdun değerleri ve nitelikleriyle doğru orantılıdır. Kafkasya’da yurt ile yurttaş arasında tam bir uyum ve kaynaşma bulunur. Buna bağlı olarak, bir yandan Kafkasyalılarda güçlü bir yurtseverlik duygusu, öte yandan da bir incelik ve organik/fiziksel güzellik oluşmuştur.
Mr. Longworth şöyle yazıyor:
“…Kafkaslıların bütün dünyada insan türünün en güzel bir örneği/ırkı olduğu gerçeğine ek olarak, doğa bu ırka en güzel nitelik ve ayrıcalıkları da sunmuştur”.
Mr. Spencer de bir Karadeniz limanı olan Pşat’da gördüğü Pşıkan adlı bir Çerkes ile giysisi üzerine şunları söylüyor:
“O, ölümsüz Fidyas için güzel bir örnek/model olurdu…”
“Çerkes giysisini gördükten sonra bizim Avrupa giysilerinden soğudum”.
Mr. Bell de şöyle yazıyor:
“Bütün bu gördüklerimin bende uyandırdığı kanı şudur: Bir bütün halinde Çerkes ulusu, şimdiye değin gördüğüm/tanıdığım, duyduğum ve okuduğum ulusların hepsinden daha kibar ve daha naziktir”.
Kont Marigny de, Çerkeslere ilişkin şunları söylüyor:
“Çerkeslerdeki konukseverlik ve faziletin inceliğini anlatmaya dil yetmez. Sadece şunu söyleyebilirim, aile bağı ile bağlı olmamış olsaydım, bundan sonraki yaşamımı Çerkesler arasında sürdürmeyi isterdim”.
Hollanda’nın Odessa Konsolosu olan bu Kont’un sözleri, Kafkasya’daki çekiciliğin/cazibenin niteliğini ve gücünü vurgulaması açısından önemlidir.
Yurtseverlik duygusuna gelince:
Yurt sevgisi, Kafkasya’da adeta dinsel bir inanç biçimine bürünmüş, bütün bireylerin yüreklerinde yer etmiştir. Bu inanç/akide Kafkasya’da “Mabudum/tapındığım şey, özgürlük, tapınağım da yurdumdur” biçiminde dile gelmiştir.
Yurtseverlik duygusunun bundan daha güçlü bir anlatımı düşünülemez. Kafkas toplumu, işte böylesine bir inanç çevresinde toplanıp bütünleşmiştir. Bu bütünleşme/birleşme sonunda bir duygu, tarih, yazgı, gelenek ve kıyafet birliği oluşmuştur.
Özgürlük ve disiplin:
Birbirine karşıt olan bu iki kavramın bağdaştırılması/uzlaştırılması zor görünür. Kafkaslılar özgürlüğü Tanrı /mabut düzeyine/mertebesine çıkarmışlardır. Mr. Longworth şöyle diyor:
“Başka ülkelerde konut dokunulmazlığı ve bunun kaygısı vardır, bu nedenle özgürlüğün feda edilmesi yoluna gidilir; Kafkasya’da ise konuta/meskene değil, kişisel özgürlüğe öncelik/önem verilir”.
Bugünkü anlayışa göre böyle bir şey, ancak anarşi ve göçebelik gibi kavramlarla açıklanabilir. Kafkasya’da ise durum farklıdır. Kafkasya’da güçlü bir disiplin anlayışı ile bu durumun kötüye kullanılması olasılığı önlenmiştir.
Gelenekler/örf ve adetler, özgürlük ile disiplini o denli uyumlu ve o denli dengeli bir biçimde düzenlemiş, toplumun yapısına/benliğine ve kişilerin ruhuna o denli yansımıştır ki, Kafkasyalı geleneğin gereklerini yerine getirirken, kendisinin bazı şeylerle kısıtlanmış/sınırlandırılmış olduğunu, yani özgürlüğünden bir şeyler yitirmiş olduğunu asla aklına getirmez, böyle şeylerin farkına bile varmaz, özgürlük denilen şeyin ancak geleneksel kurallar çerçevesinde düzenlenmiş yöntem, yasa ve eylemlerden oluşan bir değerler bütünü olduğuna, başkaca bir özgürlüğün olamayacağına ve bunun da yasal/meşru sayılamayacağına inanır. Kafkasyalı gelenek dışına çıktığında dengesini yitirir ve mutsuz olur. Kafkasyalı özgürlük ve mutluluğu, geleneğin gereklerini yerine getirdiğinde ve geleneklerin egemen olduğu bir yerde bulunduğunda yaşar.
Kafkasyalı bu dirençli/güçlü bireysel özellikler ve toplumsal koşullar sayesinde, her türlü dış saldırıya/akıma karşı koyma gücüne ulaşmıştır.
Bu konuda Batılı bir Profesör şöyle yazıyor:
“Kafkaslılar tarihleri boyunca karşılaştıkları bütün istila ve inkılap/dönüştürme dalgalarına karşı koymuş ve şimdiye değin varlıklarını korumayı başarmışlardır. Bugün komünist devriminin/dönüştürmesinin etkileri ve darbeleri karşısındadırlar, acaba bunu da atlatabilecekler mi?”
Not: Tire içindekiler HCY’ye aittir, ayrıca kelimesi kelimesine bir sadeleştirmeyi değil, anlamı yansıtmayı ve anlaşılırlığı esas aldığımızı belirtiriz-HCY
Sayı : 2009 11