Parti mezarlığına DTP de gömüldü

0
601

Anayasa Mahkemesi, Demokratik Toplum Partisi’ni oybirliği ile kapattı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 16 Kasım 2007 tarih inde DTP’nin kapatılması istemiyle açtığı davanın görüşülmesi sonucunda çıkan karar, Türkiye’yi tehlikeli   bir dönemece de taşımış oldu. 

Anayasa Mahkemesi, Demokratik Toplum Partisi’ni oybirliği ile kapattı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 16 Kasım 2007 tarihinde DTP’nin kapatılması istemiyle açtığı davanın görüşülmesi sonucunda çıkan karar, Türkiye’yi tehlikeli bir dönemece de taşımış oldu. 

  Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç; “DTP’nin, eylemleri yanında, terör örgütüyle olan bağlantıları da değerlendirildiğinde, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği anlaşıldığından, Anayasa’nın 68 ve 69. maddeleriyle 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 101 ve 103. maddeleri gereğince kapatılmasına” oybirliğiyle karar verildiğini açıkladı. 

  Mahkeme, Genel Başkan Ahmet Türk ve Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk dahil 37 kişiye 

5 yıl boyunca siyaset yasağı getirdi. 

  Mahkeme, Türk ile Tuğluk’un milletvekilliklerinin düşürülmesinin yanı sıra DTP’nin tüm malvarlığının da Hazine’ye geçmesi yönünde karar verdi. 

 

  Kılıç sorumluluğu Meclis’e attı

  Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, kararı açıkladıktan sonra, gelecek eleştirileri önceden yanıtlamayı da seçerek, adeta savunma yaptı: “Karar yazılana kadar Anayasa Mahkemesi ile ilgili yapılacak eleştirileri şimdiden görüyor gibiyim. Bu kararla ilgili bazı düşünceler ve eleştirilerin olduğunu basın organlarından biz de izledik. Efendim ‘Demokrasi ve insan hakları anlamında tam bir süreç başlamışken böyle bir sürecin bu davanın gündeme alınmasıyla sabote edildiği verilecek kapatma kararının siyasi bir darbe olarak nitelendirildiği ve zamanlamasının da çok düşündürücü olduğu’ ifade edildi. Bu eleştirileri çok haksız ve acımasız olarak değerlendiriyoruz. Bu dava iki yılı aşkın süredir devam etmektedir.” 

  Bu sözlerden sonra sorumluluğun kendilerinde değil Meclis’te olduğunu da işaret eden Kılıç, adeta siyasi bir analiz yaparak şunları ekledi: 

  “Siyasi partilere ilgili ve ihtiyaç duyulan anayasal ya da yasal değişiklikleri yapması için her fırsatta çağrıda bulunduk. Ancak bu çağrıları biz siyasilerimize duyuramadık. Bu çağrının içinde siyasi partilerle ilgili gerek anayasal gerekse yasal düzenlemelerde terör ve şiddete ilişkin izin veren bir düzenleme yapılamaz, bu konuda bir çağrımız yok. Dünyanın hiçbir yerinde terör ve şiddete bulaşmış bir siyasi partiye ne ifade özgürlüğünde ne de örgütlenme özgürlüğünde hak verilebilmektedir. O nedenle bizim değişiklikler konusunda yaptığımız çağrı bunun dışındadır. Sorunların çözüm yeri sadece parlamentodur. Siyasi aktörlere çağrı yapmak istiyorum; kaybolan diyaloglar yeniden kurulmalıdır.” 

  Mahkemenin Batasuna kararını göz önünde tuttuğuna vurgu yapan Kılıç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kriterlerine uygun davrandıklarını öne sürdü. 

  

Sayı : 2009 12