Daha en başından itibaren Karadeniz sahillerine çıkan eski Yunan, Venedik, Ceneviz ticaret kolonileri Abhazların yaşantısını, geleneklerini, toplumsal düzenlerini, tarihleri ile doğa koşullarını biliyorlardı. Bunlara yabancı değillerdi. Eski edebiyat el yazmacıları da Abhaz halkını ve coğrafyasını tanıyordu. Abhazlar o zamanlar -MÖ. 5. yüzyılda- para bile basmışlardı. Bu paranın ön yüzünde öküz başı, arka yüzünde ise bir tanrıça kabartması vardı. Altın, gümüş ve çeşitli süs eşyaları gibi madenleri geliştirmişlerdi. Bitmez tükenmez savaşlarla tüm kolonyalistler Abhaz ülkesine göz koymuşlardı. Abhazalar gene de her dönem komşularıyla iyi ilişkiler içerisindeydiler. Kuzeyde Adiğe boylarıyla ve günümüz Osetinlerin ataları olan Alanlarla ve Gürcülerle iyi komşulukları vardı.
Abhazya konumuyla vazgeçilmez bir coğrafyaydı. Her dönem eski Yunan, Roma, Bizans, Moğol, Arap, İran, Rus ve Osmanlıların göz diktikleri topraklar olmuştu. Sık sık istilalara uğrayan Abhazya çetin ve amansız savaşlarla karşı karşıyaydı. Topraklarına saldırıp durdular. Bizanslılar Abhazya’ya girdiklerinde Yunanca mistik bir inanç ve edebiyatla yazı geliştirdiler. Bu çalışmaları Hıristiyan misyoner din adamları yürütüyorlardı. Sonra Arapların saldırıları başladı. Bizans – İran savaşları Araplara, Yakın doğuda ve Kafkasya’da hegemonya kurmaya fırsatlar sunmuştu. Mısır, İran ve Suriye’ye yayıldılar. İranlılara ve Bizanslılara karşı savaşlar geliştirdiler. Bizanslıları yenilgiye uğrattılar. Gürcistan ve Ermenistan’ı işgal edip, Abhazya’ya girdiler. Böylece Araplar bölgede yeni bir güç olarak ortaya çıkmış, sınırlarını savaş ve işgallerle genişletmişlerdi.
Abhazlar ile Araplar arasında yoğun çelişkiler başladı. Abhazlar topraklarını korudu. Abhaz Krallığı ile Ermeni ve Gürcü Krallıkları arasındaki zorlu yıllar bu dönemde başlamıştı. Abhaz Kralları ülkelerini imar hale getirdiler. Pek çok su kanallarını ve yolları tamamlayıp, kilise ve ikamethaneleri onardılar.
Araplar yenilince, ardından İranlılar bölgede yeniden güçlü bir devlet olarak ortaya çıktı. Abhaz yöneticileri İranlılarla dostluk başlattı. İranlıları yardıma çağırdı. Ancak Abhazya kuşatıldı. Başkaldırılar geliştiren Abhazlar Gagra kalesini geri aldılar.
Abhazya deniz ve ticari yolların merkezindeydi. Ruslar, bu pazarları ele geçirme planları yaptı, Abhazya’yı işgale kalktılar. 16. yy’da bölgede Moskova güç kazanmıştı. Ardından ise Osmanlılar Abhazya’ya girdi. Selim Paşa 1545’te, 22 bin askerle Karadeniz sahillerini işgal etti. Abhazya’yı yaktı, yıktı. Abhazlar Osmanlıya direndiler. Selim Paşa öldürüldü. Ardından Osmanlı Sultanı daha büyük bir güçle Abhazya sahillerine yığınak yaptı. Bu sıralar Laz ve Acarya Atabegi Keyhusrev, İran Şahlarından yardım istedi. İran – Osmanlı savaşları da başladı. 1587’de Lala Mustafa Paşa yeniden Abhazya’ya saldırdı. İranlılarla Osmanlılar aralarında anlaşınca Abhazya, Azerbaycan ve Acarya, Abhazlardan habersiz Osmanlının eline geçti. Abhazya’da ilk defa bu sıralar Müslümanlık yaygınlaştırıldı. Abhaz feodal beyleri Müslümanlığı kabul ederken, Abhaz halkının yoksul kırsal insanları Müslümanlığı kabul etmedi. Bunun üzerine Osmanlı, Abhaz halkından, “dinsizlik” vergisi topladı.
Böylelikle Osmanlılarla Ruslar, Kafkasya’da karşı karşıya geldi. Osmanlı – Rus ilişkileri gerginleştikçe, Osmanlılar; Abhazya, Acarya ve Azerbaycan’ı, Ruslar da, Güney Osetya ve Gürcistan Hıristiyan halklarını yanına çekti. Giderek Abhazya’da Osmanlı etkisi arttı. Osmanlı Poti’yi işgal etti, buraya bir Paşa atadı. Bu yıllarda Osmanlılar köle ticaretini teşvik ve himaye ederken Abhazları da çeşitli baskılarla İslam’a döndürmeye çalışıyorlardı.
Osmanlı – İran ve Osmanlı – Rus savaşlarında hem İranlıların hem Rusların hem de Osmanlıların yaptıkları, coğrafyadaki halkları birbirlerine karşı kışkırtıp kırdırmaktı. Ruslar, Kafkasya ve Balkanlar’da Hıristiyan halkları desteklerken, Osmanlılar da Kırım ve Kafkasya’da Müslümanları desteklediler. Böylelikle Ruslar Gürcistan’a, Osmanlılar Abhazya’ya girdiler. Ruslar Gürcülerle birlikte Osmanlıya saldırdı, Osmanlılarda Dağıstanlılar’la ve Lezgiler’le birleşti, Ruslara saldırdı. Osmanlı bu savaşlarda yenilince, Ruslarla Küçük Kaynarca’da bir antlaşma imzaladı. Ruslar; Abhazya, Güney Osetya, Svan Bölgesi, Acarya ve Poti’yi Osmanlılara, Osmanlılar da, Gürcülere yükledikleri ağır vergi ve harçlardan vazgeçtiler. Abhaz Kralı ve Beyleri Osmanlı işgali ve himayesi altında uzun yıllar ezildi. Osmanlı – Rus savaşları sonunda Rusya, Kırım’ı ve Kuzeyde Adığey topraklarını istila etti. 18. yy. da Abhazya ve Kuzey Kafkasya’da çetin ve uzun süren Rus – Kuzey Kafkas halkları savaşları gibi Abhaz – Rus savaşları da çok çetin geçti.
Bütün bu tarihsel süreç içerisindeki savaşlarda bile Abhazlar ayrı bir güç olarak görülmüştü. Abhazlar hem İranlılar hem Araplar hem de Osmanlılarca bilinen tanınan bir topluluktu. Daha o çağlarda bilinen tanınan bir topluluk olan Abhazların ve Abhazya’nın bağımsızlığı bugün, Yunan, İran, Arap, Türkiye vd. devletlerce hala tanınmamaktadır!?
Sayı: 2009 12