“Abhaz Halkından Neden Özür Diliyorum”
Gürcistan İnsan Hakları Merkezi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ucha Nanuasvilli, 29 Aralık 2009’da yazdığı bir yazıda, 2007 yılında kendisinin öncülüğünde düzenlenen 1992-1993 yılında Gürcistan tarafından Abhaz halkına karşı işlenen suçlar için “özür kampanyası” ile ilgili uzun bir değerlendirme yaptı. Gürcistan’dan gelen ve farklı bir ses olan bu uzun yazıyı, yer darlığı nedeni ile kısaltarak yayınlıyoruz. Yazının İngilizce orijinal metni:
Ucha Nanuasvilli – Çeviri: Anıt Baba
Gürcistan Neyi Tercih Edecek:
Gürcü Şovenizmini mi, Abhazya’yı mı?
“Özür” Kampanyası Mart 2007’de başlatılmıştı. Özür dilemek, bir özrü kabul etmek kadar zordur.
Özür Kampanyası Gürcüler ve Abhazlar arasında yakın geçmişte kurulan ilişkilerin dinamiklerini ve doğrultusunu değiştirmeyi amaç edinmişti…
Bu kampanya Gürcü ve Abhaz Halkları arasında güven ilişkisini yeniden tesis etmeyi ve bilgilenme konusunda oluşan kirliliği dağıtmayı hedeflemektedir. İnsanları savaşın korkunçluğu ve nerede hata yaptığımız konusunda düşünmek için cesaretlendirmeyi istiyoruz.
Suya bir çakıl taşı attığınızda halkalar oluşur. Biz de Özür Kampanyasının sorunun çözümüne katkı koyacak bir halka işlevi görmesini ümit ediyoruz.
Bu cümleler Özür Kampanyasının internet sitesi olan yer alıyor. Bu konu hakkında daha ziyade internette ve halk arasındaki tartışmalarda yazıldı, konuşuldu; çünkü başlıca medya kuruluşları (ki bunlara sözde bağımsız olanlar da dahildi) sistematik bir şekilde bu kampanya ile ilgili bilgileri bloke etti. Sadece kampanyaya değil, bu fikrin tartışılmasına bile muhalif olanlar oldu. (Peki biz) neden hala Abhaz Halkı’ndan özür diliyoruz. (Bunun anlaşılabilmesi) ve herkesin, bizi bugün içinde bulunduğumuz bu duruma sürükleyen o hatalar hakkında düşünmesini sağlayabilmek için bu konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum. Biz hala hatalarımızın farkına varamadık ve mitler dünyasında yaşamaya devam ediyoruz. Gürcü Halkı Gürcü mitleri ile, Abhaz halkı, Abhaz mitleri ile yaşayıp gidiyor.
.. Bugün Gürcü toplumu Abhaz Halkı ile doğrudan konuşma olanağından yoksun ve tersi de geçerli.
… Gürcü ve Abhaz Halkı sadece barış ve diyaloğa gereksinim duyuyor. Neden bu gerekler, onların isteklerini temsil edenlerde yaşam olanağı bulamıyor? Yüzeysel olarak bakıldığında herkes bu gereksinimi kabul ediyor ama bugün realitede olan nedir?
…Kimse 17 yıl önce Abhazya’da savaş başlatırken, insanlara bu savaşı isteyip istemediğini sormadı.
…Bugün biz Gürcü ve Abhazlar, yabancı ülkeler hakkında birbirimiz hakkında bildiğimizden daha çok şey biliyoruz.
Alternatif bilgilenmeye ulaşamayan insanlar ne yazık ki dezenformasyona inanırlar. Sadece çok az insan yayınlanan TV programlarının tezgahlanmış veya sadece kısmen gerçekleri yansıtan şeyler olduğunu biliyor.
…Profeyonellikten nasiplenmemiş sözde gazeteciler bu süreçte aktif olarak rol alıyorlar, taraflı enformasyon yayıp, bazen kasten gerçekleri çarpıtarak hükümetin onlara talimat verdiği üzere insanları dezenformasyonla besliyorlar.
… (Gürcü medyasında) Düşman imajı giderek güçleniyor ve sorunlu bölgelerdeki adi suçlar bile “Abhaz eşkiyalar”, “Silahlı Abhaz oluşumları”, “Oset ayrılıkçılar” vb. tarafından tertiplenmiş gibi gösteriliyor. TV kameralarının önünde sahte beyanlarda bulunanlara para ödendiği gerçeğini biliyoruz. (Gürcistan) Tsalenjikha ve Zugdidi’de yapılan TV kayıtları (Abhazya’da) Gal Bölgesi’nde yapılmış gibi gösteriliyor.
… Gürcü toplumunun Abhaz Ulusu hakkında ne derece duyarlı olduğu ve ona ne kadar saygı duyduğu şüphe götürür. Birbirimizi anlamaktan bu denli uzakken –birlikte yaşamayı istediğimizi iddia etmek ne derece samimi? Eğer Abhaz Halkı “bizim kutsal vatanımızda yaşayan misafirlerse” ve sadece hayatta oldukları ve temiz havamızı soludukları için minnettar olmak durumundalarsa, İncil’in Abhazcaya tercüme edilmesi bir çoklarımız için kabul edilemez bir şeyse ve eğer Abhazların aslında Gürcü olduğunu ve Abhaz Ulusu diye bir şey olmadığını düşünüyorsak, belki de işe Sohum’daki Bilimsel Araştırma Enstitüsünü ve Devlet Arşivini kimin niye yaktığını bulmakla başlayabiliriz. (Bahsedilen yerler 1992 yılında Sohum şehrine giren Gürcü işgal kuvvetlerinin kentte ilk yaktığı binalardır. Çev. notu .
Anayasamıza göre Abhazca devletin resmi bir dili. Buna karşın, geride kalan 18 yıl içinde Tiflis’te kaç tane Abhazca kitap basıldı acaba? Abhazya’nın Ruslaştırılmasından biz de faydalanıyor olmayalım sakın?
… Bugün kimse 19 yüzyılda Rusya tarafından gerçekleştirilen Abhaz Soykırımı’ndan bahsetmiyor. Neden? Bugün sürülen Mesket Türklerinin yeniden yurtlarına dönmeleri konusunda konuşurken neden Abhaz Muhacirlerini hatırlamıyoruz.
… Bugün Abhaz Halkına Rusya dışında bir alternatif bırakmamış durumdayız. (Abhaz) Muhacirlerin torunları hala sürgün hayatı yaşıyor. Gürcü toplumunda, Gürcü politikacıları arasında bu insanları hatırlayan var mı? Hangi politik veya toplumsal grup onları anımsıyor. Hükümet yetkilileri veya devlet görevlileri hakkında bir şey söylemek istemiyorum (ama) Hükümet (Abhaz) muhacirlerin sorunlarını öğrenmek istiyor mu, onların yeniden yurtlarına dönmeleri için bir şeyler söylemeye başlayacak mı? Buna kim hazır? Gürcü IDP lerin (Abhazya’dan Gürcistan’a gidenlerin) eski yerlerine dönmelerine hazır mıyız? Buna gerçekten ihtiyacımız var mı, yoksa bu da sadece bazıları ihtiyaç duyduğunda tertiplenen politik oyunların ve halkla ilişkiler kampanyalarının bir unsuru mu? 1990’ların sonunda Gal bölgesinin bir çok sakini Abhazya’ya geri döndü. Bu öylesine büyük bir dalgaydı ki, Gürcü Hükümeti cidden endişe etti zira sorunu (istediği şekilde) yönlendirmek için sahip olduğu bir malzemeyi kaybediyordu ve süreci bloke etti. Belki seçimlerde vaatlerle oylarını toplamak için hala bu IDP lere ihtiyacımız vardır.
Gürcü IDPlerin ve Abhaz Muhacirlerin dönüşü için çalışmaya eş zamanlı olarak başlamak gerekli. Abhazların (Abhazya’da) oranı artmalı. IDPler de dönmeli. Aksi takdirde Abhazya asla Avrupa’ya doğru yönelemeyecektir.
… Tiflis’te Abhazların kim olduğunu hatırlayan ve en azından bir kelime olsun Abhazca bilen kaç kişi var?
Abhaz halkının yüzde beşinin 1992-1993’deki savaşta öldürüldüğünü biliyor muyuz? Bir çok Abhaz aile en az bir ferdini bu savaşta kaybetti ve bir çok ailenin evinde onların fotoğraflarını görebilirsiniz. Bu insanlar Gürcistan ve Gürcüler için ne ifade ediyor? Onlar düşman mıydı?…
Abhazlarınkine olduğu gibi, silahlı çeteler ailelerine saldırsaydı Gürcülerin bir çoğu ne yapardı? Silaha sarılmazlar mıydı? Gelin samimi olalım ve birbirimizi anlamaya çalışalım.
… Son bir kaç yıldır savaş propagandası (Gürcü) ulusal kanalları kaplamış vaziyette. Savaş çağrısı yapıyorlar. Propogandif video-klipler için binlerce GEL harcanıyor. Abhazların olmadığı bir “Abhazya’ya Merhaba”. Yurtsever şarkıcılar boşalmış Sohum’da ilk olmak için acele ediyor. 50.000 GEL, Psou Nehri üzerindeki düşük kalitede militarist histeri için harcandı. SakarTVelo adlı (Gürcü) Savunma Bakanlığı tarafından fonlanan televizyon kanalında 2008 yazındaki faşist propagandayı hatırlayalım. O yaz (bu kanalın) programları Hitler’in konuşmalarından alıntılanmış aforizmalarla doluydu (“Bir şey tam olarak anlaşılmalı ki kaybedilmiş bir toprak Tanrıya yakarmakla ya da Milletler Cemiyeti’ndeki temennilerle geri kazanılmaz; bu sadece orduların gücüyle mümkün olabilir” Adolf Hitler 1932) ve tüm bunlar vergilerimizle fonlanıyordu.
… Hepimizin iyi bildiği şu slogan ne anlama geliyor; “Abhazya’yı yeniden kazanacağız!” Yeniden kazanacağımız Abhaz toprağı mıdır veya Abhaz halkı ve onlarla olan ilişkilerimiz midir? Kan ve ölüm pahasına (olacaksa) bu toprağa geri dönmeye değer mi? Gürcü toplumunun ihtiyacı olan nedir? İntikam mı yoksa Abhaz toplumu ile bir arada var olmak mı?
Ne var ki Tsinvali’deki Ağustos 2008 savaşı sadece politik elitler arası bir savaş değildi. Toplumun ve politikacıların büyük bölümü bu savaşı destekledi. Hiç kimse hatta sivil toplum bile savaş karşıtı açıklamaları desteklemedi. Gürcü sivil toplum örgütlerinin büyük kısmının Temmuz 2008’de savaş karşıtı bildirgeye imza vermemesi çok acı bir olaydı.
Ve şimdi bir kez daha sorma zamanıdır: Abhazya’da ne istiyoruz; Savaş veya Barış? Eğer ihtiyacımız bir savaşsa savaştan sonra ne olacağımız açıktır (düşman). Ve eğer ihtiyaç duyduğumuz şey barışsa birbirimiz ve geleceğimiz hakkında düşünmeye başlamamız gerekiyor.
… Artık Gürcü Şovenizmine Gürcü Şovenizmi demenin vakti geldi.
… Bir çokları kötücül bir ifade ile sordular bize; “Abhaz halkından özür dilemekle ne kazandınız? Hiç!” Gürcü halkının büyük bir kesiminin yaptığı gibi bize güldüler ve tepki duydular. (Oysa) özür kampanyasının amacı Abhaz Halkının da aynısını yapmasını sağlamak değildi. Bu Gürcü halkının kendi günahlarını, yanlışlarını itiraf etmesi ve bunlardan bir şeyler öğrenmesini hedefleyen bir girişimdi. Demek istedik ki, ülkemizde olan bitene dair daha fazla sorumluluğumuz var. Ve birilerinin şimdi veya herhangi bir zaman karşılık olarak özür dileyip dilememesi fark etmez. Bu bireysel bir edim. Önemli olan şu ki biz üzerimize düşeni yaptık ve söylememiz gerekenleri kalbimize gömmedik.
… İki yıl önce Özür Kampanyası bir tabuydu. Bu konu üzerinde konuşmak ne popülerdi, ne de güvenli. Kampanya başarılı oldu zira artık bir çokları onun hakkında konuşuyor. Ve herkes onu düşünüyor. Aslında bu iyi niyetli bir provokasyondu. Ve bu provokasyonhedefine ulaştı. Özür bir çok şeyi gözler önüne serdi: Gürcü toplumunun Abhaz halkı için barışçıl niyetleri olup olmadığını, ülkedeki militarist ruhun büyüklüğünü ve hükümet ile toplumun barıştan ne kadar uzak olduğunu.
Özür her derde deva sihirli bir değnek değildir. Bu Abhaz halkına farklı bir Gürcistan da olduğunu anımsatmak için bir mesajdır. Bu ülkede farklı hedefleri ve bakış açısı olan farklı bir Gürcistan’ı isteyen başka insanlar da var.
… Yakın geçmişte olan bitenin sadece Rus-Gürcü savaşı olduğunu söylediler. Peki yarın işin içinde Rusya olmasa, Abhaz Halkı ile bir arada var olabilecek miyiz? Belki de bir şeylerde gerçekten suçluyuz. 16. yüzyılda Abhaz halkının (Abhazya’ya) gelmesi ve gerçek Abhazlarla Apsuvaların farklı halklar olduğuna dair tarihçi Marika Lortkipanidze ve diğer bilim insanlarımızın teorilerine (dayanan) (resmi) tarihimiz ne kadar gerçek. Ve varsalım ki hepsi gerçek olsa neye yarar? Abhaz halkını gerisin geri Kuzey Kafkasya’ya mı yerleştireceğiz?
… Gürcistan’ın gelmiş geçmiş üç başkanı da (Abhazya hakkında) benzer politikalar geliştirdiler. Görev yaptıkları süreçte Abhaz Halkı’nı yok saydılar ve ihmal ettiler. Ve bu politika hala devam ediyor.
Kampanyamız sırasında bir çok tehdide ve karalamaya maruz kaldık. Kimse bu kampanyayı neden başlattığımızı (gerçekten) soruşturmadı. Kimileri bize hain ve casus dediler. Kimileri politik bir parti tarafından yönlendirildiğimizi söylerken, başkan Saakashvili gibi bazıları ise kampanyamıza şu şekilde yanıt verdiler: “Neden onlardan (Abhazlardan) özür dileyecekmişiz ki? Kafamızı kestikleri ve bizi oradan (Abhazya’dan) sürdükleri için mi onlardan özür dileyeceğiz? Yakıp yıktıkları Gürcü Kiliseleri, dağ geçitlerinde donan veya uçaklardan atılan çocuklarımız için mi onlardan özür dileyeceğiz. Kim bu insanlar (özür kampanyasını yürütenler) ve bu tür saçmalıkları yazmaları için hangi uluslararası kuruluş tarafından fonlandılar?”
Hala Gürcü medyasının geniş bir kesimi sadece kampanyaya değil, “Özür” kelimesine bile ambargo koymuş durumda. Sadece bir kaç küçük gazete ile bazı radyolar ve online kaynaklardan bu kampanya ile ilgili bilgiler sunulmaya devam ediyor. Hükümet ve muhalefetin geniş bir kesimi bu kelimeyi (Özür) bir tür hakaret gibi kullanıyor. Bir şey aşikar ki, bu kampanya olumlu ve olumsuz yönleri ile Gürcü toplumunu tüm çıplaklığı ile ortaya koydu; bütün o cafcaflı demokrasi ve toleransın arkasında şovenizmin (aslında) toplumumuzda ne denli güçlü olduğunu da…
Sayı : 2010 01