Demokratik Açılım süreci, AKP hükümetinin kırmızı çizgilerde sıkışması, cesur adımlar atamaması, muhalefetin yurttaşlar arasındaki görüş ayrılıklarını ve kaygıları provoke edici tavrı, bu tavrı oya tedavül etme hırsı gibi nedenlerle durmuş görünüyor.
Her fırsatta demokratikleşmeye vurgu yapan Başbakan Erdoğan, grup konuşmasında bir kez daha demokratikleşmeye atıf yaptı. Demokratikleşme sürecine katkı verenleri tarihin hayırla yad edeceğini, gelecek nesillerin hayırla anacaklarını belirtip “Biz ne diyoruz, ‘Demokratik açılım’ diyoruz. Bundan daha güzel ne olabilir. Demokratik açılımla 70 milyonun kaynaşmasını, birbirine olumlu bir şekilde barış ve kardeşlik içinde yaklaşmasını istiyoruz. İstediğimiz bu. ‘Efendim böyle bir şey yok ki!’ Bunu sen söylüyorsun. Böyle bir şey yoksa o zaman ay yıldızlı bayrağa sarılı tabutlar niçin var. Demek ki var.” dedi.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay da, “demokratik açılım” ile ilgili kanun tasarılarının birinin TBMM’de bulunduğunu, diğerlerini de bu ay içinde göndermeye başlayacaklarını vurguladı. Ancak Atalay, söz konusu yasa tasarıları ile ilgili bilgi vermedi.
Beşir Atalay, referandum süresinin kısaltılmasını içeren kanun teklifi ile ilgili sorulan soruyu, “Bana göre teklif iyi, ben olumlu buluyorum” sözleriyle yanıtlarken, söz konusu tasarı nedeniyle anayasa değişikliğinin de sorulması üzerineyse “O önemli konu, ben bir şey diyemem” diyerek yanıt vermekten kaçındı.
Atalay yanıt vermese de söz konusu referandum süresini kısaltan yasanın, bir anayasa değişikliği hazırlığı olduğuna ilişkin yorumlar yapılırken, kimi demokrat aydın ve akademisyenler demokratik açılımın değişikliklerle değil ancak yeni bir anayasayla mümkün olduğuna ilişkin görüş belirtiyorlar.
Bir diğer yaygın kanaat ise, hükümetin var olan antidemokratik uygulamaları yumuşatarak, ama statükoya dokunmadan var olan sistemi sürdüreceğine ilişkin. Erken seçim ihtimalinin gündemde yer bulmaya başlaması ile demokratikleşmenin geleceği belirsiz bir sürece ertelendiği yorumunu yapmak hiç de zor olmuyor.
Kısacası önümüzdeki seçim; milliyetçi ve statükocularla demokratikleşme yanlıları arasındaki görüş ayrılığının derinliğini de yansıtacak gibi görünürken Çerkesleri de önemli bir tercih bekliyor.
Kimliklerini, dillerini, kültürlerini özgürce yaşayabilecekleri, hak ve taleplerini ifade edebilecekleri bir zemin mi olacak bu süreç, yoksa bir kez daha kandırılıp, geleceklerini bir yitişe mi teslim edecekler? Bakalım yeni bir anayasa, yeni partiler yasası, yeni bir örgütlenme yasası, yeni bir sendika yasası Çerkesleri ne kadar yakından ilgilendiriyor? Bakalım Çerkesler, Türk olmayı mı seçecek yoksa Çerkes bir Türkiye vatandaşı olmayı mı?
Operasyonlar
Başbakan her fırsatta demokratik açılımı sürdürmekte kararlı olduklarını açıklasa da ortada hiçbir somut adım olmadığı gibi, tersine meşru zeminlerde siyaset yapmaya çalışan Kürt siyasilerine yönelik operasyonlar açılıma ilişkin umutları da giderek eritiyor.
DTP’nin kapatılmasının ardından DTP milletvekillerinin istifa kararından vaz geçmeleri, yeni bir uzlaşma zeminin başlangıcı olarak kabul edilmişken, bu kez de yeni partileri BDP üyelerine ve belediye başkanlarına yönelik operasyonlar gerilimi tırmandırdı.
Özellikle elleri kelepçeli olarak uzun kuyruklarda bekletilen partililerin basına yansıyan fotoğrafları, toplama kampı görüntülerini anımsattığı için pek çok kesimin tepkisine neden oldu. Yalnızca partililerin değil Demokratik Toplum Kongresi mensupları ile İnsan Hakları Derneği üyelerinin de peş peşe gözaltına alınmaları tepkileri artırdı.
Örneğin; Diyarbakır, Bitlis, Hakkari, Antep, Mardin, Şırnak ve Adana’da 80 BDP’li gözaltına alındı, 19 BDP’li tutuklandı. Bitlis’te ifade alma işlemleri sırasında adliye önünde bekleyen 70 kişi ise toplu halde gözaltına alındı.
Bu gelişmelere “Eğer samimiyseniz önce Kürt siyasetçilerine ve temsilcilerine vurduğunuz kelepçeleri açın” sözleriyle tepki gösteren Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkanı Nuri Yaman, Türkiye’nin AKP’nin çözümsüzlük politikalarına ve MHP ile CHP’nin ulusal milliyetçi, çatışmacı çizgisine mahkum olmadığını söyledi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ise Milliyet gazetesine verdiği röportajda, Başbakan’a çağrıda bulunarak şunları söyledi:
“Ülke değil ama yurttaşların bölünme tehlikesi var. Kendi Kürdünüzle barışmadığınız müddetçe ne yaparsanız yapın Ortadoğu’da ve İslam camiasında lider ülke olamazsınız.
Özellikle Sayın Başbakan’a sesleniyorum; lütfen bir yarım saatinizi ayırıp benim bu sözlerimi okuyun. Ve lütfen düşünün, 30 yıldır bu çatışma politikasından sonuç alan oldu mu? Olmadı. Vallaha siz de sonuç alamazsınız. Bu sorun sizi de buradan götürür ve sadece size değil bu ülkeye yazık olur.”
Kürt cephesinde meşru siyasi zeminin bir kez daha zorlanacağı ve diyalog zeminin sıcak tutulacağı anlaşılırken, hükümet cephesinde ise muhalif Kürtlerin tasfiye edilme politikasının sürdürüldüğü görülüyor.
Sayı : 2010 01