Bölüm V
Kafkasya’da İçtimaiyat / Toplumbilimi / Sosyoloji (s. 239-244)
Bir toplumun toplumbilimi (sosyoloji), yönetim ve politika alanındaki fizyonomisi, o toplumun alt yapısına göre biçimlenir.
Çok sayıda değişik toplum tipi vardır. Ancak dış görünüş ve görüntülerden arındırıldığında, öz olarak iki toplum tipinin bulunduğunu görürüz:
1-Bireyci (ferdiyetçi) toplumlar
2-Kolektif (ortaklaşmacı) toplumlar
Bireyci toplum tipinin günümüzdeki yaşayan örnekleri olarak İngiliz ve Kafkas –Çerkes- toplumlarını gösterebiliriz.
Kafkasya’ya gelince
Kafkasya’da çağdaş anlamda bir devlet örgütlenmesi oluşmamıştır. Ancak Kafkasya’nın yüzyıllar boyunca, art arda gelen saldırılara karşı koyabilmiş olmasının nedenlerini de Kafkas toplum yapısındaki güçlü/sağlam oluşumda aramak gerekir. Bilindiği gibi, devlet gücü ile toplumun gücü ters orantılıdır. Yani toplumun gücü arttıkça, devletin gücü aynı oranda azalır. Kafkas –Adige- toplumunun, çağdaş anlamda bir devlet oluşturmayı gereksinmeyecek ölçüde güçlü olduğu, devlet kısıtlama ve sınırlamalarına katlanmayacak denli bireyci olduğu anlaşılıyor.
Gerçen de Kafkasya toplumu, bireyin egemenliğini zayıflatacak, bireyleri birçok yönden kısıtlama, sınırlama ve yükümlülükler altına sokacak bir toplum anlayışından ve o tür bir yaşam biçiminden uzak kalmış, sonuç olarak da sıkı bir toplumsal denetim mekanizmasının hükmü altına girmekten kaçınmıştır. Bu oluşumun bir sonucu olarak da halk kabile yaşamını sürdürmeyi, büyük kentler, ticaret ve sanayi tesisleri kurmaya yeğlemiş ve bunu başaramamış, sürekli olarak köylü kalmıştır.
Kentlerde kişisel tutku ve kişisel çıkar ilişkileri ağır basar. Tutku; erdemin, huzur ve rahatın düşmanıdır. Tutkunun egemen olduğu bir yerde gerçek anlamda bir özgürlük anlayışı yeşeremez! Ayrıca kentlerin kozmopolit bir yapısı ve adı çıkmışlığı/şaibesi vardır. Buna karşılık köyler milliyetin ve vatanın bütün özelliklerini taşırlar. Çünkü köyler doğaldır. Köy yaşamı sadedir. Köylerde farklı düşünceler, vicdanları karıştıracak davranış ve akımlar bulunmaz. Bu nedenle köylü kentliye oranla daha yurtseverdir. Kentlerde de kültür/eğitim/aşılama sonucu oluşmuş bir yurtseverlik anlayışı bulunur. Ancak bu bütünüyle yapay bir anlayıştır. Kent halkı manen ve maddeten soysuzlaşmıştır/mütereddidir. Kentlinin düşünce ve algılamaları yüzeyseldir. Küçük bir etkilenme sonucu, kentlideki yurtseverlik duyguları sarsılabilir. Sürekli bir köylü halk olarak yaşamış olan Kafkasyalı ise, sürekli yurtsever olarak kalmıştır.
Buna karşılık Kafkasya’da beyinsel değil, daha çok kalp ve vicdan alanında gelişme görülmüştür. Kafkas toplumunun yaşam biçiminde, kalp ve vicdan kaynaklı değerler, egemen ve düzenleyici değerler olma özelliğini göstermiştir. Sonuç olarak Kafkasya’da maddi ölçütlere göre değil, daha çok manevi ölçütlere dayalı bir kişilik ve değerler taşıyan bir toplum tipi oluşmuştur. Böyle bir toplumda mal-mülk edinme gibi maddi tutkulara değer ve önem verilmeyeceği bellidir. Bu nedenle ülke maddi açıdan yoksul ve geri kalmış, ulus mücadele ve savunmasını, kendi canını ortaya koyarak yapmıştır.
Bireyci bir toplumda her bir bireyin bir varlık ve kişiliğinin bulunduğunu söylemiştik. Böyle bir durum, ülke içinde her bir bireyin eşit haklı ve eşit görevlerle yükümlü olduğu biçiminde kendini gösterir. Yapısı bu biçimde olan bir toplumun yönetim biçimine de Demokrasi/Halk egemenliği denir. Bu durumda bireyci toplumun ayırdedici özelliği, Demokrasi ile yönetiliyor olmasıdır.
Oysa bireyci toplum örnekleri olarak gösterdiğimiz İngiliz ve Kafkas topluluklarında toplumsal tabakalarda bir hiyerarşi görülür. Bu da aristokratik bir özellik biçiminde kendini gösterir.
Bu özelliğin yanı sıra, toplumun bir camia olmasından kaynaklanan zayıflıkların, İngiltere’de güçlü bir eğitim ile giderildiğine ve giderilmekte olduğuna biraz yukarıda değinmiştik. Kafkasya’da aynı zaaf, güçlü bir örf ve adetle giderilmeye çalışılmıştır.
Kafkasya’da herkesin uymakla yükümlü bulunduğu töre ve gelenek kurallarına (xabze) göre, değişik toplumsal sınıf ve tabakalara mensup olan bireylerin görev, yetki ve yükümlülükleri sınırlanmıştır. Yüksek tabakaya/soylu sınıfına mensup olan kişiler bile, mütevazı bir yaşam sürdürmek, toplumsal yaşam kurallarına uymak ve kendi işlerini kendileri görmek zorundadırlar. Kafkasya’nın bu toplumsal özelliğini Rus şairi Puşkin “Çerkesler tutum ve davranışlarıyla demokrat, kalben de aristokrattırlar” özdeyişiyle dile getirmiştir. Mr.Longworth da “Çerkes reisleri/şefleri, yaşadıkları sürece, yılın birkaç ayını, maiyetlerindeki halkla birlikte, eşit koşullar içinde, savaşlarda ve dağlarda geçirirler” diyor.
Bu iki söylem birbirini doğruluyor, her ikisi de doğruyu söylüyor.
Kafkas toplumunun belirtilen bu özelliğinin bir ürünü olarak, Çerkes reisleri sürekli olarak halkın kıskançlık duygularını kışkırtıcı davranışlarda bulunmaktan kaçınmışlardır. Reisler böyle davrandıkları sürece, Kafkasya’da aristokratik bir düzenin baskı ve zorbalıklarından kaynaklanan tepkiler de görülmemiştir.
Kolektif topluma gelince
Kolektif (ortaklaşmacı) toplumda bireysel bir kişilik değil, toplumun manevi kişiliği esastır. Bireyler, bütünün içinde bir değer taşırlar. Böyle bir toplumda, toplum devlet için vardır/devletin malıdır ve topluluk yukarıdan aşağıya doğru işleyen bir baskı düzeneğiyle yönetilir. Güç toplumda değil devlette toplanmıştır, bundan da Devletçilik (Etatisme) denilen çağdaş bir düzen doğmuştur. Poligarşik/çok erkli (*) bir nitelik gösteren bu düzen gerçek anlamıyla ve sonuç olarak monarşik/tek erkli düzenin aynısıdır, dahası bu düzenin de aşağısındadır. Çünkü monarşik düzende toplum tek bir kişinin egemenliği altında iken, oligarşik düzende yetkiler birçok kişinin eline geçmiş olur. Bu bakımdan devletçi düzen, değişik bir ad ve kisveye bürünmüş bir gericilikten başkası değildir.
Şu noktayı vurgulamak da gerekir, teknik gelişmeler devletleri güçlendiriyor, toplumları kolektif toplum tipine doğru itiyor.
O halde yarınki toplum biçimi ne olabilir?
Geleceği teknik –gelişmeler- belirleyecektir. Üretim, taşıma ve ulaştırma alanında ucuz ve kolay üretilen bir enerji kaynağı bulunursa, yapımı ve kullanımı kolay ve ucuz makineler yapılır, bu makineler ucuz enerji ile çalıştırılırsa, o zaman toplumun yapısı da değişecek ve o toplum, otarşik/kendine yeterli bir toplum biçimine dönüşecektir. Bu nitelikteki bir toplumda yönetim, yerinden yönetime/ademi merkeziyete dönüşecek ve ekonomik özerkliği bulunan yerel insan grupları oluşacaktır.
Özel mülkiyeti ve özgürlüğü olan ama teknik araç ve gereçlerden yararlanmak için işbirliğine giden, ortaklaşa çalışan, işbirliği bu ortak çalışmayla sınırlı kalan farklı bir toplum tipi doğacaktır. Hem kolektivizm/ortaklaşacılık ve hem de bireyciliğin/indüvidüalizmin özelliklerini taşıyacak olan böyle bir topluma Ilımlı Sosyalizm (Socialisme Modéré) adını verebiliriz. İnsanlığa mutluluğu getirecek olan toplum tipi de ancak böyle bir toplum tipi olabilir. Küçük sanatları/küçük ölçekli sanayi kuruluşlarını koruma altına alma ve yaygınlaştırma içerikli programları destekleyen devletler, bu tür bir toplum tipinin temelini atmaya başlamış sayılabilirler.
Böylesine bir toplum tipi, öteden beri Kafkasya’da yaşamış olan ve halen de yaşamakta olan özgün toplum tipidir.
Bilgi notu:
Tarihçi İsmail Berkok’un (1890-1954), sözkonusu “Tarihte Kafkasya” kitabını (İstanbul, 1958) 1940’lı yılların sonlarına doğru tamamlamış olduğu ama sağlığında yayınlayamadığı, ölümünden sonra ailesi tarafından yayınlandığı bilinmektedir. Yazarın görüşlerini ve lirik anlatımını sadeleştirip aktarmaya çalışırken, amacımız okuyucunun konuyu daha kolay anlamasına yardımcı olmak olmuştur-HCY
(*) “Poligarşik” (polygarchique) sözcüğü, “çok erkli/çok başlı yönetim” anlamında, daha çok eskiden kullanılıyordu, bugün “çok erkli” karşılığı olarak daha çok “oligarşik” (olygarchique/oligarchic) sözcüğü kullanılmaktadır. HCY
Not:Tire içindekiler çevirmene aittir.
Sayı : 2010 01