-Merhaba, 1 Eylül Dünya Barış günü mitinginde Abhazya’nın tanınmasını içeren pankartımızı tesadüfen görmüş ve bizi merak ederek yanımıza gelmiştiniz, sizinle tanışmamız böyle oldu. Abhazya’da Türk bir Baba, Abaza bir annenin çocuğu olarak doğdunuz ve atavatanınıza döndünüz. Türk vatandaşı oldunuz. Okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?
-Ben, Makbule Kokoloğlu Tavrak. Abhazya’dan memlekete, anavatana, dedemin ülkesine geldim. Benim dedem aslen Erzurumlu. Osmanlı döneminde Abhazya’yla ticaret yapıyormuş, gemileri varmış, Türkiye’den Abhazya’ya altın, Abhazya’dan Türkiye’ye tütün ticareti yapıyormuş. Abhazya’ya 2-3 defa iyi iş yapmış. Dördüncü işinde yol kapanmış ve bir daha dönememiş Türkiye’ye. O zaman dedem gibi Türkiye-Abhazya arasında ticaret yapan 200 Türk de Abhazya’dan bir daha dönememiş Türkiye’ye.
Dedem Abhazya’da kalınca orada evlendi. Bir kız, iki oğlan 3 çocuğu oldu. Amcam Şükrü, benim babam Nuri, halam Güle, (yani Türkiye’de adıyla Gül ama Abhazya’da Türkiye’deki Gül yerine Güle diyorlar). 1951 de Stalin Müslümanları, namaz kılanları sürmeye başladı, çocuklara “sizin evde toprağı öpen kimse var mı” diye sorup kimin namaz kıldığını öğreniyorlardı. Namaz kılanları Sibirya’ya gönderiyorlardı. Dedemi Sibirya’ya sürdüler, yedi sene Sibirya’da sürgün yaşadı. O zaman çocukları vardı. Dedem döndükten sonra amcam evlendi. Dedem gelmeden iki gün önce ben dünyaya geldim. Adımı koymamışlardı, dedem “ben de geldim artık bu kız Türk kızı olacak Türk adı vericem ben ona, Makbule benim Türkiye’de kalan ablamın adı, onun hatırı için Makbule olsun” dedi.. O zaman Rusya’da hiç Makbule adı yok, duyulmamıştı.
-Sonradan hiç görmemiş mi ailesini?
-Hiç kimseyi görmedi. Bir daha dönemedi Türkiye’ye. “Annem, kardeşlerim” diyerek hasret çekti, 89 yaşında bir dişine bile müdahale edilmemişken vefat etti. Dedem köyde tanınan biriydi; sağlıklı, akıllı, dürüsttü, herkes ona Mehmet Efendi derdi, bize de Mehmet Altun’un torunları derlerdi, sevilen bir insandı.
-Sonra nasıl oldu Türkiye ile bağlantınız?
-Ben üniversite eğitimimi St.Petersburg’da yaptım. Orada kendi mesleğimde iş bulamadım. Aviatsionnıy Enstitut (Havacılık Yüksek Okulu) ve Tıp Fakültesini (Moskova) bitirdim, o zaman havayollarında düzenleme memuru olarak çalıştım. Sonra Rostov’a gittim doktorluk yaptım. Orada da maaş çok azdı, 14 dolar alıyordum. Bu şartlar altında bir süre sonra Türkiye’ye gelmeyi düşündüm ama o zaman geliş gidişler yoktu. Ben Rusya’dayken Abhazya’da savaş başladı. O zaman Rusya’da vize vermiyorlardı. Ben de Türkiye’ye gelmek için Batum’a gittim. Oradan vize aldım. Gürcistan’dan Türkiye’ye İstanbul’a geldim.
Önce Laleli’de bir otele yerleştim. Otelle turist kafilesi getirmek üzere anlaştım ve böylece Türkiye’de çalışmaya başladım. Rusya’nın her tarafından uçak kiralayarak turistler getirdim. Sonra kendi işimi kurmaya karar verdim, Sirkeci’de bir ofis tuttum ve Rusya’dan demir alıp gemiyle buraya getirerek ticaret yapmaya başladım.
-Türkiye’den Abaza olan Nurettin Tavrak bey ile evlisiniz? Nasıl tanıştınız?
-Abhazya temsilcisi Vladimir Bey ile Rahmi Aşba, Nurettin Tavrak Abhazya’dayken beni buldular, onlara rehberlik yapıp Abhazya’yı gezdirdim. Türkçem yoktu o zaman. Abazaca konuşarak anlaştık. Bana “sen Türkiye’ye ne zaman gideceksin” diyorlardı. Ben de “bugün yarın” diyordum. Orada Nurettin Bey’le dini nikahımız kıyıldı. İstanbul’a gelince oğluyla beni tanıştırdı, elimi öptü. 1998 de resmi nikahımız kıyıldı.
-Ailenizin geri kalanını da yavaş yavaş Türkiye’ye, İstanbul’a getiriyorsunuz sanırım.
-İnşallah. Bir kız kardeşim burada evli zaten. Benden sonra geldi. Kız kardeşim bir Türkle evlendiği için onun Türkçesi daha düzgündür. Biz ise Abazaca konuşuyoruz, o yüzden benim Türkçe biraz yavaş ilerliyor. Ailemin geri kalanını da getirmeyi düşünüyorum.
–Abhazya’da kaç Türk köyü var?
–4-5 köy var. Bizim dedelerimiz, ninelerimiz Türkçe konuşuyorlardı, namaz kılıyorlardı. Biz Müslüman olduğumuzu biliyorduk. Gürcüler, Abazalar, Ruslar gibi bizim evlerde Votka, içki içilmezdi, bahçeye domuz sokulmazdı.
-Peki evlilikler nasıl oluyordu. Türklerden başkalarıyla da evlilik oluyor muydu yoksa kapalı mı kalmıştı Türk köyleri.
-Oluyor bazen ama Abazalar yine “biz Abazayız” diyorlar. Abaza biri Türkle evlense sanki statü kaybediyor gibi karşılanıyordu. Benim annem Abaza. Ben 14-15 yaşıma geldiğimde anneme sordum; benimle ilgili bir problem mi var, okulda öğretmenim soyadımı soruyor. ‘Kokoloğlu’ diyorum, ‘hayır’ diyor, ‘sen Kokoloğlu değilsin, sen Tarba’sın’ diyerek annemin soyadını söylüyor bana. ‘Neden böyle’ diye soruyorum anneme; ‘sen Abaza’sın’ diyor, ‘babam Türk, ben de Türküm, neden böyle oluyor, ne fark var’ diyorum, ‘Abaza Türk’ten daha mı iyi’ diyorum; ‘Türkiye’yi dünya tanıyor, Abhazya’yı tanıyan yok’ diyorum. “Ama biz Abaza’yız” diyor yine benim annem.
-Hala böyle midir durum, hala bir üstünlük psikolojisi var mı Abhazya’da yaşayan halklar ile Abazalar arasında?
-Hala var ve devam ediyor. Kızdıkları zaman ‘Türk’ derler. ‘Güzel kızdır ama Türktür’ derler mesela. “Biz Marşan’ız” diyorlar, Marşan’ın paşa gibi bir anlamı var. Ama ben de eğer Marşan en iyisi ise; kendimi Marşan’dan daha farklı düşünmüyorum… Toplumsal bir çatışma falan yok. Ama kendini üstün görme var, karşısındakini beğenmeme durumu var.
-Türkiye’de ne işle uğraşıyorsunuz? Türkiye’ye gelmeden önce Türkiye hakkında bilginiz var mıydı. Neler yapabileceğinize dair bir projeniz var mıydı?
-Yok, herhangi bir bilgim ve projem yoktu. Sadece dedelerimizin anlattıkları kadarıyla Türkiye’nin çok güzel olduğunu biliyorduk. Ve gerçekten de çok güzel bir memleket. Dedemin memleketine geldim, ama akrabalarımızı bulamadım hala. Erzurum İspir Kasabası Avcı köyündenmiş dedem. Söylediklerine göre bizim akrabalar başka soyadı almışlar. Onları bulmaya çalışıyorum.
Ben şimdi Rusya’nın her tarafına kargo gönderiyorum. Vize alıyorum ve bilet kesiyorum. Aksaray’da Emniyet otoparkı içinde 120 kargo firması var. Biz de onlardan biriyiz. Benim çalışma şeklim değişik diğerlerine göre; onlar hacim üzerinden çalışıyorlar, ben ağırlık üzerinden çalışıyorum. Gelen malları tek tek yazıp faturalıyorum. Gidecek malzemelerin cinsine göre, nasıl gönderileceğine, teslim şekline göre fiyat belirleniyor.
Malları görmeden göndermiyorum. Gelen malları adrese teslim olarak alabiliyorum. Sibirya’ya kadar Rusya’nın her tarafına mal gönderiyorum. Rusya sınırları içindeki yurtiçi kargolarla kapıya teslimat yapıyorum. Bana gelen malı bekleme yapmadan gönderiyorum. Gidecek malzeme tırla gidecekse ilk tırla, gemiyle gidecekse ilk gemi, uçakla gidecekse ilk uçakla göndermeye çalışıyorum. Diğer firmalar malları toplu olarak gönderiyorlar, bu nedenle aracın dolmasını beklemek gerekiyor. Ücretler malın miktarına bağlı olarak değişiyor. Malı 24 saat içinde göndermeye çalışıyorum. Abhazya’ya gönderilen mallar önce Soçi’ye, oradan aynı gün veya ertesi gün Sohum’a geçiyor.
Rusya ve Abhazya’ya gidecekler için vize işlemleri ve bilet rezervasyonunu da yapıyorum. Pasaport ve 2 fotoğrafla bir günde vizeyi alabiliyorum, bir günde alınan vize ücreti daha yüksek olmakla beraber, 2-3 günde vize alıyoruz. Gemi kiralayıp yolcu götürmeyi de düşündüm ancak Karadeniz’in hırçın hali beni düşündürdü.
-Abhazya’da iş olanakları nelerdir?
-Orada inşaat işleri çok. Abhazya’da fabrikalar, imalathaneler, sanayi tesisleri vardı şimdi bunlar üretimde değil, bu tesislerin yeniden faaliyet içinde görmek istiyorum. Ama onarılması gereken çok bina var ve bununla ilgili ustalara ihtiyaç var. Yatırıma çok ihtiyaç var.
-Siz Abhazya’da yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?
-Düşünüyorum. Ben tekstil fabrikası açmak istiyorum. Çünkü tekstili dışarıdan alıyoruz. Çin malları henüz piyasa girmedi, kendi sanayimizi, kendi tesislerimizi kurmamız gerekiyor.
-Teşekkür ederiz.
Makbul Tavrak
Makbul Kargo
0212 5290440
Sayı : 2009 12