Türkiye’deki darbe “oyunları”…

0
597

Türkiye’de bir türlü sivil demokrasi oturtulamıyor. Türkiye gericisi ve faşisti en bol olan Avrupa ülkesi. Gericilik devlet bürokrasisine de bulaşmış durumda. 

Son örnek; terör ve darbe işlerine bulaşmış asker kişilerin sivil mahkemelerde de yargılanabilmelerini öngören yasa, gerici/Türkçü CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru üzerine iptal edildi, bu bize Adıgey’in ve Karaçay-Çerkesya’nın Rusça dışındaki dillerini, Rusluk adına bastırmak isteyen Rus savcılarını ve yerel ‘yüksek mahkemeler’ini anımsatıyor. Anayasa Mahkemesi raportörü ‘yasa Anayasa’ya aykırı’ değil dedi, ama boşuna, ‘imam’ bildiğini okudu. Daha önce, teröre bulaştığı kanıtlanmadan, her ne demekse, ‘bölücü’ denilerek, bir süre önce DTP* de kapatılmıştı. 

Bu da Anayasa Mahkemesi’nin uluslar arası demokratik normların çok uzağına düştüğünü ve ülkedeki demokratik gelişimi tıkamaya çalıştığını gösteriyor. Bu bakımdan ivedi olarak yeni yasal düzenleme ve değişiklikler yapılması gerekiyor. 

Askeri yargıya da itirazlar var. Örneğin Şemdinli’de bombalama ve cinayet  faili sayılan asker kişiler sivil mahkemede ömür boyu ağırlaştırılmış hapse çarptırılıyor, askeri mahkemede ise bu kişiler ilk cesede salınıyorlar. Bu nasıl iştir?.. Bu nasıl çift başlı yargı böyle?.. 

Ak Parti ürkek ve güven vermeyen davranışlar içinde bocaladı durdu, türban dedi, bir demokratikleşme paketi içinde çözülebilecek böylesine tali sorunları gündeme taşıdı ve bir çuval inciri berbat etti. Ak Parti Türkiye’nin itici gücü olan ilerici aydın kesimin güvenini de zedeledi. 

Ak Parti iktidarı onca uyarıya karşın Anayasa değişikliğini ve yargı reformunu savsakladı durdu. Sonuç ortada. Şimdi Ak Parti de hedefte, konjonktür elverdiğinde savcı duraksamayacak, partinin kapatılması için dava açacaktır. Yani DTP’den sonra sıra Ak Parti’ye gelecektir. Bir yapan gerisini getirmekte duraksamayacaktır. Bu biline. 

Bir darbeci ve Türkçü Paşa 

Şu acayip şeye de bakın, Taraf gazetesinde yayınlanan belgelere göre cami bombalamayı, uçak düşürmeyi ve 200 bin kişiyi tutuklatmayı planladığı söylenen kişi bir ‘Adıge’, bir ‘Abzah’. Balıkesir Susurluk ilçesinin Aziziye köyünden. Kraldan çok kralcı olan bu paşamız 1920’ler ekonomisini dikte etmeyi, ezanı Türkçe okutmayı esas almış bir ulusalcı/Türkçü, gerici kişi. Bu paşamız Org. Çetin Doğan. Paşa ‘ulusal ekonomiyi’ ve KİT’leri yeniden canlandıracakmış. Ulusal ekonomi dediği 19. yüzyılın izole pazar anlayışı. 

Küresel ekonomi ortamında dışa kapanmış bir ulusal ekonomi olabilir mi? 19. yüzyılda olabilirdi, 20. yüzyılda bunu Stalin ve  Brejnev savunmuştu, sonuç ortada, ilk emekçi devlet olan Sovyetleri batırdılar. 

Basit bir örnek verirsek, Brejnev ‘Lubitel’ marka bir fotoğraf makinesini ‘Sosyalist dünya’ için yeterli bulmuş ve milyonlarca adet ürettirmişti. Bu ‘müthiş buluş’ kutlanmıştı da. Makine 12 film çekebiliyor, ancak ayar da gerektiriyordu, olsun o kadar kusur kadı kızında da vardı. Derken Japonlar otomatik mesafe ve ışık ayarı yapan ve 36 film çeken, daha küçük ve daha şık bir makinayı, daha ucuz bir fiyatla piyasaya sürdüler. 12’lik ve 36’lık makara ve banyo fiyatları aynıydı. Bundan sonrası için Lubitel’in yeri çöplük oldu. 

Eski I. Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan’ın ekonomik anlayışı da o düzeyde olmalı. Paşamız Türkçü, dahası ‘Atatürkçü’ ya. Köylüleri Paşa’nın köyle ilişkisini, İstanbul’dan İzmir’e giderken bir kez helikopterini köye indirmek, kahve önünde bir kahve içimlik Türkçe sohbetle sınırlı kaldığını söylüyorlar. 

Gerçeğe dönersek, bugün uluslar arası piyasada rekabet gücü olmayan bir üretim yaşayamaz, ekonomik sınırlar kalkmış durumda, kalmış olan sınırlar da tasfiye süreci içinde. ‘Atatürkçü’ paşamız ise, Osmanlılar dönemi ya da 1920’ler yaşanıyor sanıyor olmalı. Bu kafayla dağ gibi birikmiş ve çeşitlenmiş olan ülke sorunları çözülebilir mi? Yazık, Trabzon doğumlu da olsa, bu kişi Aziziye köyü kökenli bir hemşehrimiz. Bu da ayrıca bizi üzüyor. Ne hallere düşmüşüz de haberimiz yokmuş… 

Ak Parti’ye düşen görev, derhal bir Anayasa değişikliği ve yeni yasal düzenlemeler yapmak, askeri vesayet rejimine son vermek olabilir. Gericiliği püskürtmek de böyle gerçekleştirilebilir. Ekonomik kriz giderek daha fazla hissedilmeye başlandı, bu da Ak Parti’nin sonu anlamına gelir. Dürüst ve demokratikleşme yönünde adım atacak bir iktidar, yeniden güç kazanacaktır. Bu bakımdan hükümetin demokratik düzenlemeleri canlandırması, aydın kesimi yanına çekmesi, dengeyi lehe çevirmesi ve önceliği yeniden ele alması yerinde olacaktır. Aksi takdirde Ak Parti seçim hezimeti yaşayabilir, ülke vesayet rejimine ve koalisyon hükümetlerine teslim edilebilir. 

Bu da acı ve çile doldurma demek olur. 

*DTP: Demokratik Toplum Partisi 

  

Sayı : 2010 02