Soykırım

0
1085

Çerkeslerin büyük sürgününe soykırım denilebilir mi emin değilim ama büyük bir kırım olduğu açık. Bu güne kadar Çerkesler tarafından bile pek böyle değerlendirilmiş değil bu durum. Uzun yıllar ‘Göç’ kavramıyla, daha sonrasında ‘Sürgün’ kavramı ile idare ettik. Bu iki kavramın bu büyük trajediyi tarif etmekte yeterli olmadığını görüyoruz artık. Bunu yerli yerine oturtmak gerekir bundan böyle.

Diğer yandan Türkler tarafından ‘Ermeni Tehciri’ diye anılan Ermeni Sorununun uluslar arası arenada aldığı boyut göz önüne alındığında; zulmün, yapanın yanına kar kalmayacağı bir döneme doğru yol aldığımızı görebiliriz artık. İnkârı meşrulaştırabilmek için Tarih Kurumu kuran Türk statükosunun bütün çabaları geri çekilmelere engel olamıyor bir türlü. Yapılan edilen her şey artık mecburen kabul edilmiş vaziyette. Artık mesele tek bir kelimeye kalmış. Resmi tarihçiler olanı biteni kabullenmişler elde olmayan nedenlerle, ‘ama soykırım denemez buna’ demeye çalışıyorlar, kıvranarak.

Bütün bunları seyrederken, benim şahsen Ermeni Sorunu ile eşdeğer gördüğüm Çerkes Sürgünü meselesinin, çok geç kalmış olmasına rağmen yavaş yavaş gündeme geleceğini ve tüm boyutlarıyla enine boyuna tartışılacağını umut ediyordum. Olay şanssız bir şekilde Gürcistan’da patladı.

Mesela Fransa’da patlasaydı bu durum, çok farklı değerlendirmelerde bulunacak olan Çerkes kamuoyu, vukuat yerinin Tiflis olması nedeniyle kafası bulandı. Sn. Babakuş Amerikan oyununa gelmeyelim gibi bir yazı yazdı CC de. Benzer yazılar başka yerlerde de yazılmış olmalı ki, Cherkessia sitesinde imzasız bir yazı, bu tür yazıları kıyasıya eleştirdi. Maykop ve Nalçik’te yaşayan dostlarımızın ne diyeceği henüz belli değil.

Çerkes Soykırımı ilk defa yarı resmi bir organizasyonun gerçekleştirdiği uluslar arası denilebilecek bir toplantı ile dile getirildi. Toplantı sonucunda Gürcü parlamentosuna ‘Soykırım’ı tanıması için başvuruda bulunuldu. Sonuçlarının ne olacağını henüz bilmiyoruz ama bu bir ilk sanıyorum.

Orada söylenenler doğru mu? Doğru.

Peki, problem nerede? Problem çok ve her yerde.

Gürcistan çözülmeden beri çok kötü yönetildi. Bu kötü yönetim sadece kendi halkını sefil bırakmakla kalmadı, daha da kötü işler yaptı. Sovyet döneminde kendisine 3 özerk cumhuriyet idari olarak bağlanıp bir federasyon halinde inşa edilen ülke, bu durumu sevmedi. Savaşı göze aldı, bu üç özerk cumhuriyetin statülerini kaldırıp üniter bir ülke yaratmak istedi bu çağda. Abhazya’da yaşayan 300 bine yakın Gürcünün sürgün olup Tiflis’e sığınmalarına ve binlerce Abhaz ve Gürcünün ölümüne neden oldu. Demokratik bir federasyon olsa, belki de bu gün Gürcistan sınırları içinde kalmaya devam edecek olan Abhazya ve Osetya’nın ilelebet ‘kaybedilmesine’ neden oldu. Sovyet döneminde görece daha iyi yaşayan Gürcüler, Ermenilerle birlikte bölgenin en yoksul ve en az özgür olan halkı bu gün. Buna ‘dua’ mı etmek gerekir bilmiyorum tabi, çünkü demokratik ve federal bir Gürcistan oluşsaydı o zaman, Abhazya belki de bağımsız olamazdı.

Abhazların ve Osetlerin haklarını iç etmek konusunda hiç tereddüt göstermeyen Gürcülerin bu gün Çerkeslerin haklarını aramaya girişiyor olması bu nedenle kuşku yaratıyor. Yani, herkes başkasının Kürtlerini seviyor, anlaşıldığı kadarıyla. Sıkıştırmaya çalıştığı ülke ise Rusya. Sıkıntının birisi bu.

İkincisine gelince, Rusya’ya amansız muhalefet eden bir bölüm Çerkesler için bile, Kafkasya’da kalanlar bir nevi oraya rehin bırakılmış bir küçük azınlık gibi algılanıyor. Diasporada başlayacak bir mücadelenin, içerde kalanlar için bilinmez tehlikeler yaratacağı korkusu var. Bu, Türkiye ve Almanya için böyle değildi, bu iki ülke Ermeni ve Yahudilerden temizlenmişti hemen hemen. Birde başka bir şey daha var ki o da diasporanın belini kırıyor biraz. ‘Sovyet rejimi geride kalanlara çok kötü davranmadı. Dilin ve kültürün yeniden inşasına katkıda bulundu ve Çerkesler açısından, yeryüzünde en örgütlü yapılanma yinede orada var. Sosyalizmin nimetlerini çokta inkâr etmemek gerekir vs.’

ABD’nin bu konuya ne kadar dahli var bilmiyorum ama bu iş onunda dikkatini çekecek kadar büyümüşse bence sakıncası yok. Bütün bunların şu veya bu nedenle konuşuluyor hale gelmesi kötü gelişmeler gibi gelmiyor bana. Herkes kendi oyununu oynayacak. Muhtemel ki bizde öyle.

Bütün bunlar böyle diye, biz yalan söylemeye devam mı edeceğiz peki?

CARI.

 

Sayı: 2010 04